Ne maçtı ama!
Off offff offffffffffff… Ne gerilimdi ama… Kazanmak zorundaysanız ve maçı sadece 1-0 önde götürüyorsanız, bedava stresiniz oldu demektir!
Dün gece halimiz böyleydi. Kaf Dağı'nın ardındaki umutların peşine düşmüşüz, en kritik maçı oynuyoruz ve öndeyiz ama "sadece"
1-0. Yani kazara bir gol yedin her şey bitti!.. Hiç sevmem (!) böyle maçları, gerilim filmi gibi, bir türlü bitmek bilmiyor!
Sonunda Mevlüt, acıdı halimize, bıraktı plaseyi köşeye ve rahat nefes almamamızı sağladı.
Rumenler ilk dakikalarda yüklenince açıkçası yüreğim ağzıma geldi. Orta alanda Arda, Topal ve Selçuk'un akıl oyunları, sağda duble Gökhan'ın bindirmeleri, solda Caner'in tükenmeyen hırsı, önde Burak ile Umut'un havadan- yerden rakibi rahatsız edişi derken işi toparladık.
Drogbavari Burak
10. dakikada Burak, karşı karşıya kalıp topu kaleciye nişanladığı anda, Andorra maçı geldi gözümün önüne. Neredeyse aynı pozisyon. Burak kaçırmayı başardı ama ben bunu uğur saydım; dedim bu maçı alırız evvel Allah.
Burak'ın Drogbavari golü geldi.
Sıçramadı adeta yere doğru alçaldı, kafasını içeri çekip, topu öldürdükten sonra gönderdi köşeye.
Rumenler panikleyince daha özgüvenle oynamaya başladık.
Umut kaçırdı, Gökhan vuramadı, Burak ıskaladı derken bizi stresten alıp rüyalara uçuracak 2. golü bulamadık. Popa'nın vuruşu direkten dönmez mi? Ayak ile top arasındaki on metrelik mesafe bitmek bilmedi!
Gözlerimle topu takip ederken yoruldum, zaman durdu ama korktuğumuz olmadı.
Sonra Mevlüt sahne aldı ve rüya kabusa dönmedi çok şükür.
İşin yüzde 50'si bitti. Kalan iki maçı da kazanırsak tamamdır.
Teşekkürler çocuklar, sağol Terim, bu noktaya getirdiğiniz için.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.