Kıraç ve İpekçi
70'li yılların ortalarında Galatasaray liglerde kötüye gidiyordu. O zamanki başkan Mustafa Pekin'di. Divan kurulu, Akagündüz'ün başkanlığında seçtiği heyeti başkan Pekin'e yollamış ve çekilmesini istemişti. Pekin de istifa etmişti. G.Saray camiası "Kim başkan olsun?" tartışmasını son derece olgun bir şekilde yaparken ağırlık o zaman da büyük firma olan Selahattin Beyazıt ve İnan Kıraç üstünde idi. O günlerde ben Milliyet'te çalışıyordum. Telefon çaldı. Abdi İpekçi'nin sekreteri bana "Abdi bey seni çağırıyor" dedi. Geliyorum deyip odasına çıktım. Aramızda aynen şu konuşma geçti. İpekçi: Otur İsmet. Ben: Peki efendim İpekçi: Karşındaki arkadaşımı tanıyor musun? Ben: Hayır, tanıyamadım. İpekçi: Tanıştırayım. İnan Kıraç. Ben: Özür dilerim İnan bey. İsminiz çok büyük ama. İlk defa karşı karşıya geliyoruz. Kıraç: Olur böyle şeyler aldırma. İpekçi: Genel Kurul'da neler oluyor? Şu anda ağırlık kimin üstünde. Ben: Selahattin bey, ağır basıyor. İpekçi: İnan Kıraç aday olsa kazanabilir mi? Ben: Bence çok zor. İpekçi: Çekinme açık konuş. Ben: Galatasaray camiasının sizler içinde yaşıyorsunuz. Galatasaray yönetimlerinde üç beş sene görev almadan ve kendini kanıtlamadan kimse başkan olamaz. İnan bey, Selahattin beyin yönetimine girer, üç beş seneye kalmadan o koltuğa oturur. Kıraç: Abdi bey müsaade et, ben konuşayım. Teşekkür ederim İsmet. Aynı şeyleri ben de Abdi beye söyledim. Başkan olmak için yönetimlerde çalışmak ve Galatasaray'a hizmet etmek gerekir. El-kol sallayarak kulübe gelip, başkan olacağım demeye kimsenin hakkı yoktur. Lütfen bunları yazmayın. Eğer medyada çıkarsa aday olan Selahattin beye çok ayıp ederiz. Bize bu yakışmaz. Yukarıdaki yazıyı dünkü Sabah gazetesindeki "İNAN KIRAÇ'TAN İNCE AYAR" haberinden sonra yazdım. Adnan Öztürk'ün bunu iyi okumasını istiyorum.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.