Güzel sonuç

Gece gerçekten de zordu. "Maçın sonucu ne olur?" diye düşüne düşüne, geçen dakikalar insanın ömrünü farkında olmadan yiyor. Biz Fatih Terim döneminde ne kadar rahatmışız. UEFA Kupası'nı hiç yenilmeden Şampiyon olmuş ve havaya kaldırmıştık. Hangi maça gidersek gidelim, kaç gol yersek yiyelim, mağlup durumda olsak bile "Önemli değil" der, arkasından da "O gollerin bir fazlasını atar yeneriz" derdik. Binlerce kişi maç hangi şehirde olursa olsun ellerinde bayraklarla tribünleri doldururdu. Bu binlerce taraftar hiçbir olaya karışmadan sessiz- sedasız çeker giderdi. Calderon Stadı, 45 bin kişilikti. Ama stat, dolu değildi. 30 bin İspanyol'la, bin 500 Galatasaraylı, tribünlerde toplu oturuyordu. Oyun başladığında Galatasaray'da santrfor mevkiinde Arda oynuyordu. İlk 20 dakika içinde iki takım da birbirinden çekinerek oynadılar. Galatasaray kısa ve tek pasla ağır bir oyunu tercih ediyor ve rakibini oyundan soğutuyordu.

Kader ikinci yarı açıldı
Buna karşılık Atletico Madrid çok iyi oynamamasına rağmen 23. dakikada 1-0 öne geçiyordu. Golün sahibi ise Reyes'ti. Sahanın en iyisi Arda'nın iki nefis şutunu Atletico kalecisi önledi. Golden sonra Galatasaray oyunu dengelemeye çalıştı. Görüntü de santrforsuz Galatasaray zorda idi. Arda her tarafa yetişmeye çalışıyordu. İlerde oynayan Keita'nın oyuna hiç katkısı yoktu. 36. dakikada Caner çıktı yerine Dos Santos girdi. Ondan da beklentiler çoktu ama o devre sonuna kadar ortada yoktu. Keita'nın devre biterken kaçırdığı gol onun adına koca bir ayıptı. Ardından Servet'in nefis kafasını kaleci De Gea zorla kornere attı. Bu yarı da Galatasaray üç gollük fırsatı kullanamadı. İkinci yarı oyun başlarken tribünlerde hiç susmadan bağıran Galatasaraylı taraftarların tek arzusu ilk yarıda kaçan gollerden birinin atılması idi. Nitekim onların duası tuttu ve Keita'nın golü ile durum 1-1 oldu. Bu golle Galatasaray'ın tur şansı da oldukça fazlalaştı. Bu beraberlikte ikinci yarıda güzel oynayan Keita'nın rolü çok büyüktü.