G.Saray'ın Kıraç'tan kurtulması şart
Işın Çelebi'nin, İnan Kıraç'la ilgili sözlerinin basına yansıması üzerine G.Saray'dan ihraç edilmesi için girişimler olduğu konuşuluyor. Yönetimde bulunduğu dönemde yaptığı çalışmalarla adından söz ettiren Çelebi'nin ihracının istenmesini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Galatasaray İşbirliği Kurulu'nda istenmiş Işın Çelebi'nin, kulüpten ihraç edilmesi... Ama yönetim kabul etmemiş bu teklifi.
Işın Çelebi, "İnan Kıraç, Galatasaray'dan ihraç edilsin" dediği için ihracı istenmiş. Işın Çelebi böyle bir laf dedi mi demedi mi bilmiyorum!
Demişse; yüzde yüz katılıyorum.
Galatasaray Kulübü'nün kurtulması için İnan Kıraç'ın Galatasaray'dan ihraç edilmesi lazım. Çünkü İnan Kıraç'ın kafasındaki Galatasaray Spor Kulübü, Galatasaray Vakfı'nın çatısı altındaki bir yığın Galatasaray kurumundan bir tanesi!..
Tepede vakıf; Galatasaray İlkokulu, Galatasaray Lisesi, Galatasaray Üniversitesi, Galatasaray şusu, Galatasaray busu, Galatasaray osu, yana da bir ok Galatasaray Kulübü! O çatının tepesinde de kendisi var. Yani Galatasaray'ın başkanı benim, Galatasaray da lisenin unsurudur. Bu kafa değişmedikçe Galatasaray bir yere gitmez.
Işın Çelebi bunu diyorsa helal olsun.
Alnından öpmek lazım.
Anlamadığım şey şu; Faruk Süren bu olayda Çelebi'nin değil, İnan Kıraç'ın yanında yer alıyor! O Faruk Süren ki Galatasaray, UEFA şampiyonu olduğu zaman; G.Saray, Real Madrid'i yenip Süper Kupa'yı aldığı zaman; bu duruma ulaşan tek Türk takımı ve ender Avrupa takımlarından biri olduğu zaman bunun zevkini yaşayamayan ve başkanlıktan itibarsızlaştırılarak, Galatasaray'a ihanet etmiş gibi gönderilen bir adam. Gönderen de Kıraç.
FARK OLMAMASI GEREKİYOR
'Faruk Süren' adını Galatasaray'dan silen adama Faruk Süren sahip çıkıyor bugün... Bu nasıl bir politika! İnsanlar nereden nerelere geliyor?
2000 yılında Faruk Süren ile yaptığım konuşmaları hatırlıyorum. "Başkan" dedim "Siz gaflet uykusundasınız.
Kopenhag'da Arsenal'i yenip Avrupa şampiyonu, Monaco'da Real Madrid'i yenip Süper Kupa şampiyonu olmak müthiş bir iş. Bunu hasbelkader Arsenal ya da Real Madrid başarsaydı kasasına milyonlarca dolar girmişti.
Hediyelik eşya satışından. Siz bir tek şey yapıp satamıyorsunuz."
Faruk Süren bana dedi ki; (demedin mi Faruk başkan soruyorum şimdi sana birebir, telefonda değil yüz yüze); "İnan Kıraç, yani Galatasaray Vakfı GS armasına haciz koydurduğu için ben hatıra eşyası yapamıyorum."
Galatasaray Kulübü'nün armasına haciz koyduran İnan Kıraç'ı şimdi Faruk Süren destekliyor! Ben de artık kimi destekleyeceğimi bilmiyorum.
İnan Kıraç, Galatasaray eğitim kurumlarına çok büyük faydaları olan bir adam. Hiç itirazım yok. Galatasaray liseliler ve üniversiteliler ona tapıyorlar. Hiç itirazım yok. Ama Galatasaray Spor Kulübü ayrı bir şey...
Galatasaray Lisesi'nden doğmuştur, tamam. Ama bugün Galatasaray Spor Kulübü'dür.
Galatasaray Spor Kulübü Üyeliğinde, İnan Kıraç'la, Van Lisesi'nden gelmiş herhangi birinin hiçbir farkı yoktur.
Olmaması gerekir. Ama ne yazık ki bazı "Kafatasçı, dazlak" dediğim liseciler (liseliler değil) bu havayı yaratıyorlar;
"Kulüp bizim!"
* * *
'GS ROZETİ TAKILDI' DİYE İHRAÇ EDİLECEKTİM
Galatasaray Cemiyeti'ne davet etmişti beni Doğan Koloğlu sohbete...
Gittik, orada sohbetlerde bulunduk. Bittiğinde Doğan ağabey geldi, yakama bir Galatasaray rozeti taktı, teşekkür konuşması yapıp...
Farkında bile değildim. Kıyamet koptu.
Hıncal Uluç'a o rozet nasıl verilirmiş?
Rozete bakınca fark ettim.
Üzerinde '1905' yazmıyor. 'GS arması, 1905' kulübün rozeti. Hıncal Uluç'a, kulübün rozeti verilebilirmiş.
Ama GS arması üzerinde tarih yok.
O okulun rozeti! Okulun rozeti Hıncal'a nasıl verilebilirmiş? Düşünebiliyor musun? Kafatasçı kafayı düşünebiliyor musun!
O sırada benim yazdığım bir yazı var: "Galatasaray'ı 'liseliler, lisesizler' diye bölmeyin. Galatasaray bütündür, birdir" diye. O yazıyı bahane edip benim Galatasaray üyeliğinden, o sırada üyeydim, ihracım için 168 imza topladı Galatasaraylılar Cemiyeti... Sırf bana 'Galatasaray rozeti verildi' diye. Doğan abiye tepki olarak.
Yönetim bu dilekçeyi elinde tuttu, Haysiyet Divanı'na göndermedi, 'Ayıp' diye. Ama ben "Galatasaray Kulübü Üyesi olan 168 kişinin imzası var. Banane liseli-lisesiz. Dilekçeyi göndereceksiniz" diye bastırdım. "Yoksa, istifa ederim" dedim ve zorla gönderilmesini sağladım.
Haysiyet Divanı Başkanı Ulvi Yanal, liselidir kendisi, Haysiyet Divanı toplantısında yazımı okuyor ve "Bu yazının altına ben de imzamı atıyorum. Şimdi ne diyorsunuz arkadaşlar" diyor. İhraç isteği reddedildi Haysiyet Divanı'nda... Ama liseci kafası bu işte!.. İnan Kıraç bu kafanın lideri...
* * *
HEYKELiNi DiKMEK LAZIM
Bugün o stat oradaysa Işın Çelebi'nin sayesinde orada... Ankara-İstanbul arasında mekik dokudu, ustabaşı gibi inşaatın başında durdu
Tekrar ediyorum; İnan Kıraç'ın eğitim kurumlarına yaptığı işler çok büyük. Ama kulübü o çatının altına sokmaya hakkı yok, sokamaz. Kulüp ile ilgili herhangi isteği varsa gelir kongreye, adaylığını koyar, Galatasaray'ın başkanı olur. Ama 'Galatasaray'ın başkanı Ünal Aysal olsun, benim kuklam olsun, ben burada kalayım!' Hayır arkadaş!
Onun için Işın Çelebi'nin sonuna kadar yanındayım. Çünkü İnan Kıraç başından beri bunu oynadı. Her Galatasaray Kongresi'ne el altındanmüdahale etti. Kiminde kazandı, kiminde kaybetti ama istediği hep o... Liseliler hakim olsun kulübe ve vakfın çatısı altına soksunlar kulübü ki kendisi tepede sorumsuz.
Kulüpte işler kötü giderse başkanı at ama İnan Kıraç hep orada! Başkanı at ama İnan Kıraç hep orada...
Başarılı olursa 'Ee biz yaptık.' Ben bu oyuna gelmem. Faruk Süren niye geldi? Kendisine yapılanları nasıl unuttu? Nasıl bu hale geldi onu da anlamıyorum! Faruk Süren'in, İnan Kıraç için neler söylediğini ben biliyorum. Bir G.Saray Başkanı, "Galatasaray'ın armasına haciz koydurdu' diye şikâyet ediyorsa zaten birini bu Işın Çelebi'nin lafının yanında çok hafif.
İKİSİ DE İTİRAZ ETMEDİ
O zaman onları yazdım da. Ne Faruk'tan itiraz geldi "Hayır, ben böyle bir şey demedim. Hıncal uyduruyor" diye; ne de İnan'dan... Hayır.
İnan Bey'in keyfi yerine geldi de haczi kaldırdı, Galatasaray GS harflerini kullanmaya başladı yeniden!..
Işın Çelebi yüzde yüz haklı... Bugün o stat oradaysa Işın Çelebi'nin sayesinde orada... Hiç kimse aksini inkar edemez. Ne Adnan Polat'ın, ne ötekilerin... Ankara-İstanbul arasında mekik dokuyarak hakikaten orada gece gündüz ustabaşı gibi inşaatın başında durdu. Oranın önüne Işın Çelebi'nin heykelini dikmek lazım.
Teşekkür plaketleri asmak lazım.
Tribünlerden birine onun adını vermek lazım. Ama Ali Sami Yen adını vermekten... Nasıl koyulduğunu o ismin biliyoruz. Ali Sami Yen Spor Kompleksi! Hangi spor kompleksi?
Futbol sahası dışında nesi var; Otoparkı var. Bir de yapılmayan yolları var!..
* * *
OYUMU İTALYA'YA ATARDIM
Avrupa Şampiyonası'nda finale kalamayarak Dünya Kupası'na katılma fırsatını kaçıran voleybol milli takımı, organizasyon için davet de alamadı. Wildcard'ın son turnuvada iki defa yendiğimiz İtalya ile Arjantin'e gitmesi bir haksızlık değil mi?
Dünyanın bütün turnuvalarında, o turnuvada olması gereken ama şu ya da bu şekilde katılamayan takımları ya da sporcuları çağırmak için wildcard kullanılıyor.
Diyelim ki olimpiyatta wildcard kullanıyorsun. Usain Bolt şu ya da bu şekilde Jamaika takımına girememiş.
Bolt'suz olimpiyat olur mu? wildcard'ı, Bolt'a kullanırsın.
Diyelim ki ondan iki hafta evvel bir yarış yapıldı, bizim Guliyev, Bolt'u geçti. 'Efendim, Guliyev, Bolt'u geçti.
Guliyev'i çağıralım' demezler.
Dünya Bolt'u bekliyor çünkü...
FEDERASYONU SUÇLAMAYIN
İtalya, kadın voleybolunda bir ekol...
Her olimpiyatta iddialı yarışan, her Dünya Şampiyonası'nda iddialı yarışan, her Avrupa Şampiyonası'nda iddialı yarışan bir ekol... Bu wildcard'ı ben de kullansam İtalya için kullanırdım.
Türkiye dün bir bugün iki...
Yani, wildcard mantığı içinde biz yokuz. Bizim bir yere gitmemiz için elemeleri kazanmamız lazım. Şampiyon olmamız lazım.
Sırbistan kazanmayıp finalde kaybetseydi, wildcard alabilir miydi; alamazdı. Sırbistan kim! İlk defa dünya kadın voleybolunda var. Ama Arjantin ve İtalya her zaman vardı.
Kimse federasyonu suçlamaya kalkmasın. Gayet mantıklı... Çünkü bir yerde o dünya şampiyonasını organize edenler aynı zamanda bunu pazarlıyorlar. Sen şimdi kendini Amerika'da, en büyük alıcı, bir televizyon seyircisi olarak bir an düşün; Türkiye-Sırbistan maçını mı tercih edersin, Arjantin-İtalya maçını mı?
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.