Hakemler sahipsiz
Haftanın en çok konuşulan karşılaşması Beşiktaş-Karabük maçıydı. Özellikle hakem Kamil Abitoğlu verdiği ve vermediği kararlarla maça damgasını vurdu. Abitoğlu'nun bu kadar bariz hatalar yapmasını neye bağlıyorsunuz?
Orada en net pozisyon gol. Çünkü televizyon kameraları tespit etmiş ama en tartışılmayacak pozisyon da o... Çünkü yardımcı hakem sonuncu savunma oyuncusunun hizasında durmak zorunda. Sonuncu savunma oyuncusu da 18'in üzerinde... 18'in hizasında olan bir yardımcı hakem direkten yere inen topun çizgiyi geçip geçmediğini net göremez.
Orta hakem tamamen karşıdan bakıyor olaya... O da tam net göremez... Yani bu golü tespit edemeyen yardımcı hakeme ve orta hakeme suçlama yapmakçok zor. Ama sonuçta gol... Görüp verselerdi mesele yoktu.
Ama 'Niye bunu göremediniz?' diyemezsin, hakeme yüklenemezsin.
Oysa Karabük lehine vermediği pozisyonlar tartışılmaz.
İki net penaltı var ve de İbrahim Toraman'ın birinci devre bitmeden kesin görmesi gereken kırmızı kart var. Bunların hepsini es geçti. Bunların ben hakem hatası olduğunu düşünmüyorum. Cesaret hatası olabilir; çünkü hakemlere çok yükleniliyor.
BAŞTAN AŞAĞIYA GİYDİRDİ
-İlk yarıda da hakemleri konuştuk ama ikinci yarı ile birlikte ana gündem maddesi haline geldi.
Dengeleri bozuldu sanki!.. Her maç daha da kötüye gidiyor. Bu da eleştirilerin dozajını yükseltiyor. Hakemler sahipsiz. Devre arasında Aziz Yıldırım çıktı, hakemlere baştan aşağıya giydirdi. Arkasından Aykut Kocaman, Fenerbahçe Teknik Direktörü, hakemlere baştan aşağıya giydirdi. Bir hafta evvel Fenerbahçe stadında oynanan maçta, Aziz Yıldırım, soyunma odası koridorlarına gidip hakemleri bir kez daha fırçaladı.
Bunların hepsine karşı hakemleri koruyan yok. Merkez Hakem Komitesi Başkanı susuyor. Efendim işte Adnan Polat gibi 'tahammül edilmez' derecede konuşanlar olunca da böyle göstermelik cezalar veriliyor. Ne işe yaradığı bilinmeyen cezalar veriliyor.
O zaman hakem kendi başının derdine düşüyor. Hakemlerin aldığı paralar bu ülkedeki gelir seviyesi ile orantılı olmayacak kadar yüksek. Bir hakemin bir maçta aldığı para, iyi bir memur maaşından yukarıda... O zaman adam bunu kaybetmek istemiyor. Kaybetmemenin yolu da büyük takımlara hoş görünmek, çünkü büyük takımlar aleyhine karar aldığın zaman kıyamet kopuyor.
Karabük'ün aleyhine karar aldığın zaman kıyamet Karabük'te kopuyor, medyaya yansımıyor. Ama Fenerbahçe'nin, Galatasaray'ın, Beşiktaş'ın aleyhine karar verdiğinde manşetlerdesin, köşelerdesin... Hakem de gardını alıyor, kendi kendine...
Dediğin doğru, bu dengesi bozulmuş bir hakem göstergesi ama dengenin bozulmasının sebebi hakem de değil, hakemlere sahip çıkmayan düzende...
Bu düzenin içinde iki şey var: Birisi kendi teşkilatı, Federasyon ve Merkez Hakem Kurulu; öbürü de medya...
Biz böyle hakem istiyoruz.
EMPATİ YAPMAK GEREKİYOR -
Beşiktaş'ın verilmeyen gol üzerine zehir zemberek bir basın toplantısı düzenlemesi doğru mu? Zira Karabük'ün de en az Beşiktaş kadar canı yandı.
Empati yapmak da önemli... Kendini bir Beşiktaşlı olarak düşün, bir karış içeriye giriyor top ve bunu görüyorsun.
Digiturk'ün tam kale direğinin yanına koyduğu kamera açık bir şekilde gösteriyor. Kalın kale direğine rağmen topun içeride olduğunu görüyorsun. Direğe temas eden yanı yok topun. Top o kadar net girmiş içeriye...
Şimdi maç da 1-1 bitmişken, senin böyle attığın bal gibi gol sayılmazsa sen isyan edersin.
Bizim millet taca gitsin isyan ediyor. 'Vay efendim, O tacı Karabük'e verdi, oysa taç Beşiktaş'ındı. Taç gitti dolaştı, 8 kişinin ayağından geçti, sonra gol oldu' diye hesap soruyorlar!..
Böyle bir ortamda, hem de böyle bir şampiyonluk yarışında net golün verilmemiş ve sen iki puan kaybetmişsen, aslında senin o maçı kaybetmen gerektiğini kimse düşünmüyor! -İbrahim Toraman ve Hakan Arıkan kırmızı kart görse, penaltı verilse ikinci yarı Karabük'ün işi çok daha kolay olabilirdi. İki net penaltı ve ikisi de kırmızı kartlık penaltı. 9 kişi kalacaksın, 2-0 mağlup dorumda olacaksın.
QUARESMA'YI OYNATMADI
-"Schuster'in hücum futbolu oynatarak bir devrim gerçekleştirdiğini" söylemiştiniz. Ancak göze hoş gelen bu devrimin getirdiği futbol sonuçlara pozitif anlamda yansımıyor. Ciddi de eleştiriler oluşmaya başladı. Nerede hata yapılıyor? Schuster galiba eleştirilere dayanamadı. Emenike'den başka forveti olmayan Karabük'e karşı sen Quaresma'yı kenarda tutup Hilbert'i oynatırsan, savunma gücü yüksek bir kanat oyuncusunu oynatırsan, bek demiyorum, kanat oyuncusunu oynatırsan...
Quaresma'nın sahada hiç geri dönüşü yok, Hilbert ileri geri oynayan birisi... Tercihini Hilbert ile yapması bir gösterge... O bizim alkışladığımız hücum oyunundan, 'ben yediğim golün fazlasından atarım' felsefesinden bir dönüş! Nasıl dönüş; Quaresma kenarda otururken, Guti de yok takımda. Hani Guti olsa dersin ki 'Yeterli hücum ve oyun kurma gücü var.' Hayır. Guti de yokken Quaresma'yı oynatmayınca o zaman anlıyoruz ki 'önce yeme de ondan sonra nasıl olsa bir tane atarsın' anlayışına ödün vermiş. Schuster'i böyle gördüm ben.
EMENİKE'Yİ ALMAZLAR TABİİ
- Beşiktaş savunması, özellikle de İbrahim Toraman, Emenike karşısında çaresiz kaldı. Emenike'yi nasıl buluyorsunuz ve dört büyük takım milyonlar dökmesine karşın neden bir Emenike bulamıyor? Olaya bir defa ekonomik bakalım. Emenike ne kadara geldi? -300 bin euro... Peki Galatasaray'a gelen Stancu kaç paraya geldi? -Bonservisinin 5.6 milyon euro olduğu söyleniyor. 300 bin euro'luk bir adamın komisyonu kaç paradır, 5 milyon euro'luk bir adamın komisyonu kaç paradır?
Sen şimdi menajer olsan, elinde bir tane 50 bin liralık Hıncal olsa, elinde bir tane de 5 milyon liralık Bülent olsa...
Yüzde 10 da komisyon alsan hangisini satmaya uğraşırsın?
Peki 5 milyonluk adamı Karabük'e satabilir misin? Galatasaray, Fenerbahçe, Beşiktaş'a satarsın. İşte menajerler ellerindeki pahalı adamları büyük takımlara resmen kakalıyorlar.
Çünkü seçim genelde banttan yapılıyor. Ben herkesin harika bir bandını hazırlayabilirim. Adamın 70 tane bandını ayıklarsak içinden harikalar yarattığı bir 10 dakika montajlayabilirsin. 'İşte elimde böyle bir santrfor var' deyip satıyorsun.
Emenike'yi onlara göstermiyorsun. Galatasaray 500 bin liralık adamı havada alır. Ama Galatasaray'ın haberi bile olmuyor Emenike'den... Emenike'nin menajeri onu ucuz takıma götürüyor ki pahalı malı pahalıya satsın.
Olaya böyle bakmak lazım.
Bu da şunu ortaya çıkarıyor: Büyük takımların menajerlere değil, dünyanın her yerinde görev yapacak, kendi scout'larına, oyun izleyicilerine ihtiyaçları var. Sistemin olursa bugün Brezilya'da yaşayan yığınla adam var. Oralardan birisini seçer, 'Benim adıma izleme bakalım' dersin.
Kimdir, nedir? Ama açık ve seçik belli menajerlerle çalışmak belli kulüplerin işine geliyor. 'Niye'sini arif olan anlar.
* * *
KAZANMADAN SORUMLU BAŞKAN
Beşiktaş Futbol Komitesi Başkanı Serdal Adalı, Yıldırım'a gönderme yaparak "Soyunma odası basılacaksa en iyisini biz yaparız" dedi. Ama Yıldırım'ın bu eleştirileri pek umursadığı söylenemez. Aziz Yıldırım'a habire gönderme yapıyorlar. Aziz Yıldırım zerre kadar umursamıyor, bildiğini okumaya devam ediyor. Çünkü biliyor ki federasyon arkasında, ona bir şey yapmaz. Çünkü biliyor ki medya arkasında, ona bir şey yapılmaz. Bitti. Düzen böyle kurulmuş. Serdal da böyle konuşup, içini boşaltıyor. Düdüklü tencerenin düdüğünü çıkarmış oluyorsun. O kadar.
KARARLARI KİM VERİYOR?
-Adalı'nın yine o toplantıda "Bağıran kazanıyor" diye bir eleştirisi vardı. Yine Fenerbahçe'yi ima ettiği çok açık. Fenerbahçe de ligde 4'te 4 yaptı. Fenerbahçe'nin çıkışının hakemlerle ilgisi var mı? Efendim medyaya bakarsan "Yaşasın Aziz Yıldırım." "Devre arasında harika bir Aziz Yıldırım" varmış. "Her maç öncesinde harika bir Aziz Yıldırım" varmış.
Bu Aziz Yıldırım, Fenerbahçe'nin her maçından önce ve devre arasında soyunma odasına giriyor, Fenerbahçe berabere kaldığı, yenildiği zaman Aziz Yıldırım'ın adı yok ortada! Fenerbahçe kazandığı zaman "Yıldırım böyle konuştu da ondan böyle oldu."
Yani bu nasıl bir çifte standarttır, bu nasıl bir ikiyüzlülüktür, bu nasıl bir yalakalıktır ben anlamıyorum!.. Hakikaten anlamıyorum.
Aziz Yıldırım'ın konuşmadığı bir maç var mı ki Fenerbahçe bu kadar maç kaybediyor! Nasıl kaybediyor o zaman? 'Kazanırsa ben kazanıyorum, kaybedersen teknik direktör ve oyuncular kaybediyor.' Oh! Ne güzel ya...
Kaç senedir başkan Aziz Yıldırım? Kaç senedir Fenerbahçe şampiyon olamıyor? Kaç senedir Avrupa'da hiçbir şey yapamıyor? Niye bunların sorumlusu Aziz Yıldırım olmuyor? Harcanan bu kadar paralar, 11 teknik direktör değiştirmeler, her sene kadronun yarısını değiştirmeler. Bunların hepsinin kararını veren kim; Aziz Yıldırım...
Başka kişiye soruyor mu? Hayır. O zaman bu bütün başarısızlıkların sorumlusununkim olması lazım? Ama medyaya bakarsan; Aziz Yıldırım sadece kazanmalardansorumlu!.. Fenerbahçe kazanma sorumlusu Aziz Yıldırım. Kaybetme sorumlusu Aziz'den başka herkes.
KALECİ YERİNDE DURMALI -
Semih'e çalınan penaltıyla ilgili ne düşünüyorsunuz?
Bunlar hakemin yorumunu gerektiren pozisyonlar ve hakemi yorumundan dolayı suçlayamazsın. Öyle de yorumlanır böyle de yorumlanır.
Ama mesela katiyen Beşiktaş kalecisinin, Emenike'ye yaptığı gibi değil. O açık ve net. Orada benim asıl iddiam şu; kaleci yerinde dursa Alex'in penaltısını kurtarırdı.
Ben bu kalecilerin penaltı atışında bir yer seçip atlamalarına bir türlü akıl erdiremiyorum mantıken.
Çünkü iddiam şu; iyi atılan bir penaltıyı sen doğru tarafa da atlasan kurtaramazsın. Ama kötü kullanılan bir penaltıyı önceden atlayarak kurtarma şansını yüzle 50'ye indirirsin.
Oysa yüzde 90 kurtarırsın kötü penaltıyı...
Bence bütün dünyada böyle sadece biz de değil. Kaleci antrenörleri bu konuyu ciddi ciddi düşünmeliler. Kalecinin yön seçip atlaması mı doğru; yoksa beklemesi mi doğru?
* * *
ALEX'İN ÜZERİNDEKİ BASKI KALKAR
Fenerbahçe'deki akıbetinin ne olacağı büyük merakla beklenen Alex'in sözleşme sorunu çözümlenmiş görünüyor. Alex de durumunun bir önce belirlenmesini istiyordu ve yapılan görüşmeler sonunda 2 yıllık anlaşma sağlandığı ifade edildi. Takımda kalması bir rahatlama yaratır mı?
Şimdi aslında doğal koşullarda böyle bir baskının olmaması lazım. Özellikle ara transferde yarım sezonluk kiralıyorsun adamı ve demiyorsun ki adama 'Haziranda bende kalacak mısın? Gelecek sene bende oynayacak mısın?' Hayır. 4 ay oynayacak ve buna kimsenin itirazı yok.
Ama haziranda sözleşmesi bitecek adamın üzerinde korkunç bir baskı var. İlle imzala... Çünkü haziranda serbest kalacak adam. Trabzonlu Selçuk gibi, Fenerbahçeli Alex gibi...
Serbest piyasada olduğu zaman kendi kulübünde kalsa bile adamın anlaşma koşulları çok yukarıda olur. Yani kendini o futbolcunun yerine koyarsan, sene içinde sözleşmen devam ederken anlaşma yapman başka bir şey, bonservisin cebindeyken anlaşma yapman başka bir şey... İkincide müthiş pazarlık yapma gücün var. Herkes o gücü kullanıyor.
HASAN ŞAŞ TOPARLANAMADI
Bir adam, ömrü hayatında kaç tane transfer anlaşması yapıyor? Futbolculuk gazetecilik gibi, ressamlık gibi ömür boyu devam edecek bir iş değil.
Oynayacağın süre belli. 35 yaşına geldiğinde 'Hâlâ oynuyor' diye yazmaya başlıyor gazeteler. İyi para kazanmaya başlamanın yaşı 25'i buluyor, 10 sene içinde ne anlaşma yaparsan hayat boyu futboldan kazanacağın para o.
Şimdi böyle bir zamanda hem de futbolun profesyonel olduğu bir dönemde adam kendi menfaatini düşünüyorsa niye onu suçluyorsun? Kiralık adamı 4 ay için alırken aldırmıyorsun, 10 seneden beri sende oynayan bir adam 6 ay kalmış 'İlle şimdi imzala.' Şimdi bu baskı Türkiye'de çok var. Bu baskının acısını hem takım çekiyor, hem futbolcu. Hasan Şaş olayını hatırla. Dünya Kupası'nın en parlak futbolcusu olarak geldi. Ama Galatasaray'da sözleşmesinin bitmesini bekledi, 'Sene içinde imza atmadı' diye Galatasaray aforoz etti, oynatmadı. Oynatmayınca bir daha Hasan Şaş eski Hasan Şaş olamadı.
Onun için yani bu anlaşma Alex'in üzerindeki baskıları kaldırır. Maddi bakımdan Alex'in kayba uğradığı söylenebilir ama üzerindeki baskıları kaldırır. Daha rahat oynamasını sağlar.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.