Fener'e benzedi
_Portekizli oyunculara yönelen Beşiktaş, Quaresma'nın ardından Fernandes, Simao ve Almeida'yı da transfer ederek kadrosunu güçlendirdi. Portekiz ekolü başarı getirir mi?
Dünya Kupası ne zaman yapıldı; bu sene...
Portekiz ne yaptı; ikinci turda elendi. Kendi ülkelerinde yapılan Avrupa Şampiyonası'nda da savunma futbolu oynayan Yunanistan'a teslim oldu. 'Portekiz futbolu' diye bir şey yok. Yıldırım Demirören taktik değiştirdi. Yıllardan beri Fenerbahçe'nin yaptığını, şimdi Beşiktaş yapıyor. 'Şampiyonluk önemli değil, popüler futbolcular alacağız ve bu alınan oyuncular kendi paralarını çıkaracaklar.' Nasıl çıkaracaklar; Beşiktaş mağazalarından o paralar dönecek. Bütün hesap bu...
Tabii bu bol maliyetli transferler büyük de bir avantaj sağlıyor. Kredi ile borç ile oyuncu alınıyor. Deftere bakıldığı zaman Beşiktaş'ın müthiş bir borcu var. Kimse Beşiktaş Başkanlığına, yöneticiliğine heveslenmeyecek yani Demirören, dünya durdukça, canı istediği sürece Beşiktaş'ın başkanı olarak kalmaya devam edecek.
Burada da gene aslında federasyonun göz yumması var. UEFA yıllar evvel karar aldı, Türkiye'de bunun altına imza attı. Bir futbolcunun, bir futbol takımında oynaması için o kulübün lisansının olması lazım. Aynen benzeri kulüp lisansını çıkardı UEFA... Senin herhangi bir ligde oynaman için sahip olman kriterleri sıraladı. 'Birinci lig takımı isen şunlar olacak, ikinci lig takımı isen şunlar olacak' diye... Diyelim ki ikinci lig takımısın, şampiyon oldun ve birinci lige terfi edeceksin. Birinci lig lisansının gerektiği özellikler sen de yoksa şampiyon olmana rağmen sen orada kalıyorsun ve senin bir altındaki takım geçiyor. Türkiye'de geçerli.
Bunun baş kriteri de kulüplerin bütçesi...
Kulüp genel bütçesinin belli bir oranına kadar borç yapabilirsin. Onun üstünde borcun varsa sahaya çıkıp maç oynayamazsın. Federasyon bu kulüp lisansının üstüne gitse, birinci ligde oynayacak takım bulamazsın. Ne Beşiktaş oynayabilir, ne Fener oynayabilir, ne Galatasaray oynayabilir.
Üstüne gitmedikleri için de Ankaragücü'nün 50 milyon borcu var ama Melih Gökçek, "Hadi sıkıysa gelip alın benden" diyebiliyor! 'Ankaragücü'nün nasıl 50 milyon borcu var, bu kulübün bütçesi ne, bu borçla oynayamaz. Hadi bir alt kümeye' diyemiyor federasyon!.. 'Almanya aynı durumdaki takımı, mevcut futbolcularını borcunu ödeyene kadar sat' dedi ve borcunu ödedikten sonra kalmasına onay verdi. 'Ama adamım kalmadı!' 'O senin sorunun. Gençlerle çıkar oynarsın.' Böyle olması lazım. Bizim bu kriterlerin altında imzamız da var. Ama kimsenin zerre kadar aldırış ettiği yok.
FENER MAÇLARINA GİDERDİM
_Beşiktaş'ın yeni transferleriyle birlikte 'Türk futbol tarihinin en değerli kadrosu' olduğu yönünde yorumlar çıkmaya başladı. Bu değerlendirmelere katılıyor musunuz?
"En değerli" derken fatura değeri üzerinden mi?
Ödenen fiyatları bilemiyoruz. Portekiz gazetelerinin yazdıklarını okudunuz değil mi?
_Evet... Bonservis bedellerinin daha yüksek olduğu yönünde haberler çıktı.
Türkiye'de bir devlete bildirilen sözleşmeler var, bir de gerçek, cepte duran sözleşmeler var. Bugüne kadar ki en pahalı takım Beşiktaş'ın mı değil mi, pek emin değiliz! İyi bir gazetecilik araştırması yapılması lazım.
En değerli takım da meydanda; 2000 yılının Galatasaray'ı... Hem aldığı kupalarla meydanda, hem de o 2000 yılının Galatasaray'ını seyretmek için herkes tribünlere, televizyonun başına koşardı.
Ben daha bu sene ne Quaresma'yı, ne de Guti'yi 'seyredeyim' diye heveslendiğimi hatırlamıyorum.
Zerre kadar heveslendiğimi hatırlamıyorum.
Programım olmasa, pazartesi sabahları da siz gelip soracaksınız diye mecburen televizyonun başında oturup, seyrediyorum maçları... Şöyle bir gözümü kapıyorum; 'Quaresma hatırlayayım' diye, gözümü kapıyorum 'Guti hatırlayayım' diye 15 sene evvel ki Hagi'den sahneler geliyor, Guti'den, Quaresma'dan gelmiyor. Ben normal bir vatandaş olsam, 'Bunları seyredeyim' diye stadyuma gitmem.
Ben Baba Recep'i seyretmek için Ankara'dan İstanbul'a gelirdim. Paramız yoktu o zaman gece trene binerdik, sabah İstanbul'da olurduk, 3'te maça girer, 5'te çıkardık, Haydarpaşa'ya geçerdik, yine gece treniyle döner, pazartesi sabahı okulda olurduk. Bir maç için iki geceyi yolda geçirirdim; 'Baba Recep'i göreyim' diye... Ben Galatasaraylıyım... 'Fenerbahçeli Lefter'i seyredeyim' diye, Can'ı seyredeyim' diye giderdim. Futbolcu bu... Rakip takımın taraftarına dahi 'Gel bu takımı seyret, gel beni seyret' dedirtiyorsan o zaman büyük futbolcusun...
Ankara'nın soğuğu felaket, sıfır altı 15 derece olur. Açık tribünde ayakta, oturamazsın.
Beton yer. Kar yağmış, her yer buz olmuş. Zıplaya zıplaya maç seyrederdik. Ne o; Lefter'i göreceğiz, Can'ı göreceğiz... Fener maçına giderdim, Galatasaray dururken... İnşallah olur... Çünkü ben tekrar söylüyorum, kerhen seyrediyorum maçları ve zerre kadar zevk almıyorum.
Seyretmeye de devam edeceğim, mecburen... İyi takım yapsınlar da bari zevk alayım.
EFSANE ÇARŞI NASIL RAZI OLDU?
_Beşiktaş'ta gelen kariyerli oyuncularla birlikte kaptanlık sorunu baş gösterdi. Bant İbrahim Üzülmez, Guti, Quaresma arasında gidip geliyor. Farklı görüşler var, sizce kim hak ediyor?
Guti'yi boş ver... Beşiktaş'ta yaratılmış bir Çarşı efsanesi var!.. Her şeyin üstünde... Bu Çarşı, 2.71 promil alkolle yakalandığı hafta Guti'nin, Beşiktaş'a kaptan yapılmasına nasıl razı oldu?
Çarşı, spor ahlakının simgesi değil mi? Çarşı, Türkiye'deki yanlışlara karşı çıkan, sporun çok ötesinde bir sosyal kurum değil mi? Nasıl razı oldu Guti'nin kaptan olmasına? Çıt yok Çarşı'dan...
Ondan sonra Florya'da çocukları neden dövüyorlar!
Bir kulübün başkanı, hakemlere sövüyor! Bir başka kulübün başkanı, gece yarısı 2.71 alkolle yakalanan futbolcusunu kaptan yapıyor!.. '2.71 alkol' demek 'zom' demek... Alkolle yakalanan birine ceza vereceğine, o hafta sahaya kaptan olarak çıkartıyor, ödüllendiriyor. O zaman Türkiye'de şiddeti nasıl önleyeceksin? Türkiye'ye fair-play'i, Türkiye'ye centilmenliği nasıl getireceksin?
Kendini herhangi bir Beşiktaşlı futbolcu olarak düşün; 'Ben Beşiktaşlı futbolcuyum, biraz dikkatli yaşamam lazım' der misin kendi kendine!.. 2.71 promil alkollü yakalanan kaptanın varken... 'Satayım anasını, ben de keyfime bakarım' dersin... Ondan sonra da Adnan Polat efendi, 'akşam üzeri saat altı buçukta açılışa gitti' diye Galatasaray Kaptanı Arda Turan'a 20 bin lira ceza veriyor!..
Neden? Çünkü o açılışta Fenerbahçe Başkanı, Galatasaray'ın kaptanına 'Ulan' diyor. Galatasaray Başkanı'nın gücü, Fenerbahçe Başkanı'na cevap vermeye yetmiyor.
Aziz Yıldırım ustası çünkü...
YÖNETİCİ UTANCI YAŞANIYOR
Aziz Yıldırım önündeki ezikliğini, Arda'dan çıkarıyor.
Hakaret edene değil, hakaret edilene kızıyor, bir de ceza veriyor!.. Böyle bir ayıp, böyle bir utanç olur mu?
Ondan sonra da 'ultrAslan' denen bir de Galatasaray'ın Çarşı'sı var. 'Ulan başkan ne yapıyorsun?' desene...
Madem 'Ulan' demek normal... İbrahim Tatlıses, küçük kızlara "Orospu" diyor iltifat!.. Fener Başkanı, Galatasaray kaptanına "Ulan" diyor iltifat!.. Madem Türkiye'de biz böyle iltifatlaşıyoruz; ultrAslan da 'Ulan başkan ne yapıyorsun?' demesi lazım.
Fenerbahçe başkanının aşağılamasına uğrayan Galatasaray kaptanı, kendi başkanının verdiği ceza ile ikinci yarıya başlayacak. O kaptandan hayır gelir mi? Arda'nın bundan sonra Galatasaray forması ile doğru dürüst futbol oynayabileceğini düşünüyor musunuz? Siz olsanız oynar mısınız?
_Arda son dönemde ciddi darbeler yiyor aslında...
Ya birisi, saat gecenin ikisinde 2.71 promille yakalanan adamı kaptan yapıyor, öbürü 'akşamüzeri altı buçukta arkadaşının dükkânının açılışına gitti' diye kendi kaptanına ceza veriyor. Bakar mısın ortama!..
Türkiye bir utanç yaşıyor; yönetim utancı yaşıyor ve bu yöneticilerin hepsi yerlerinde oturuyor. Oturmaya
da devam edecekler.
* * *
BAKAN ARAYIP SORMALI
Derya canı istediği zaman yüzüyor, canı istemediği zaman yüzmüyor. Kimse de 'Ne yapıyorsun' demiyor!
_ Bir televizyon programında dans yarışmasına katılan Derya Büyükuncu'nun Dünya Kısa Kulvar Yüzme Şampiyonası'nda 50 ve 100 metre sırtüstünde yarışmaması tepki çekti. Siz Büyükuncu ile ilgili neler söyleyeceksiniz?
Derya'nın kaçıncı vukuatı... Yazın Avrupa Şampiyonası'nda bayrak takımında yüzmedi, Türkiye diskalifiye oldu. Puanlı Türkiye Yüzme Birinciliklerinde yüzmedi, Fenerbahçe, Galatasaray'ı geçti. Dubai'de iki yarışa katılmadı. Burada çünkü Acun'un yarışmasında para kazanıyor. Yani beni Derya hakkında konuşturma... Bu yüzme federasyonu bu Derya'ya müstahak. Çünkü bugüne kadar beş olimpiyata gidip hiçbir şey yapamayan Derya'yı altıncı olimpiyata götürmek için iki sene evvelden anlaşma yaptılar. Her ay 10 bin dolar civarında para ödüyorlar. Öbürlerine 300 dolar vermezken üstelik... Hadi şimdi götürsünler bakalım.
TÜRKİYE'DE SORUMLU YOK
Türkiye'de sorumlu yok. Spordan Sorumlu adı da öyle değil mi spordan sorumlu bir devlet bakanı var. Bu devlet bakanının şu gazetelerde çıkan haberler üzerine Yüzme Federasyonu Başkanı'nı karşısına alıp 'Anlat bakayım kardeşim. Bu Derya Büyükuncu'ya Pekin Olimpiyatları'nda hiçbir şey yapamadığı halde sen 2012 için yeniden kadroya aldın. Kaç para ödedin bugüne kadar? Yazın Peşte'de olan olaylar doğru mu? Kışın Dubai'de olan olaylar doğru mu? Bu adam yarışmalara katılmadığı halde canı istediği zaman yüzüp, canı istemediği zaman Acun'un programında dans ettiği halde bu halkın paralarından, vergilerinden sen buna para ödemeye devam ediyor musun?' diye sorması lazım. Cevabı da kamuoyuna açıklaması lazım. Spordan Sorumlu Devlet Bakanı varsa... Bence yok!.. Çünkü Türkiye'de sorumlu yok. Herkesin yaptığı yanına kâr!.. Bitti...
* * *
ŞÖVALYE RUHU KALMAMIŞ
Karşıyaka PAF takımı ile geliyor, Beşiktaş, Iverson'lı kadrosu ile çıkıyor karşısına... Aferin Beşiktaş'a... Bravo...
_FIBA, Pınar Karşıyaka'nın Apoel ile Kıbrıs Rum Kesimi'nde oynadığı maçın ardından çıkan olaylar nedeniyle Rum takımını 3 maç seyircisiz ve 40 bin euro'da para cezası verdi. Böyle organize, sporun ruhuna aykırı bir saldırıya, bu ceza komik değil mi?
Ne bekliyordun? Turgay Demirel kardeşim mangalda kül bırakmaz. Avrupa Basketbol Federasyonu şöyle elimizde, Dünya Basketbol Federasyonu FIBA böyle elimizde. İşte Rumların gücünün ve bizim gücümüzün ne olduğu ortaya çıktı.
Borun ne kadar ötüyorsa o muameleyi görürsün.
Çocuklar orada ölümden döndüler, her şey olabilirdi.
Komik bir ceza çıktı. Turgay Demirel'den çıt yok.
Ayrıca Karşıyaka Kulübü, "Benim takımım depresyon içinde. Bana bir hafta izin verin" diyor. O izini de vermiyor federasyon...
KILIÇSIZ ADAMI ÖLDÜRMEZ
_Maç sadece bir gün ertelendi.
Karşıyaka harika bir jest yapıyor. Apoel maçında oynamayanlardan, yani o depresyonu yaşamayanlardan bir takım yapıp gönderiyor İstanbul'a... Ve o Çarşı'nın anlı şanlı Beşiktaş'ı da hiç sıkılmadan as takımı ile Karşıyaka'nın karşısına çıkıyor. Yensen ne olacak; yenilsen ne olacak? Ben Beşiktaş'ın yerinde olsam aynı koşullarda bir takım çıkarırdım Karşıyaka'nın karşısına...
Ben şövalye romanları okuyarak büyüdüm. İki şövalye, iki kahraman dövüşüyorsa bu Türk romanlarında; Nihal Atsız'ın Bozkurtların Ölümü'nde de öyledir; Fransız Michel Zevaco'nun Pardaillan'ı da öyledir; birisi dövüş sırasında kalkanını düşürürse öbürü de kalkanını atar. Eşit şartlarda devam etmek için ki kazanmasının kıymeti olsun.
Adam taşa takılıp düşmüşse yerdekine kılıcını batırmaz. İki adım geriye çekilir, onun ayağa kalkmasını bekler. Adam kılıcını düşürürse yine iki adım geriye çekilir, kılıcı almasını bekler. Kılıçsız adamı öldürmez. Bu anlattığım "Şövalye ruhu" dediğim şey fair-play bu işte.
BÜTÜN GAZETELER YAZARDI
Ama Kıbrıs'ta ölümden döndükleri için sarsıntı içindeki çocuklar İstanbul'a gelemiyorlar, onun yerine PAF takımı geliyor İstanbul'a; sen Iverson ile çıkıyorsun karşılarına. Aferin Beşiktaş'a ya! Harika! Nasıl yendi? Bravo yani! Oysa o da genç takımını çıkarsaydı ve maçı da Karşıyaka kazansaydı Beşiktaş o yenilgi ile tarihe geçerdi. Bütün dünya gazeteleri de yazardı. 'Kıbrıs'taki alçakça saldırıya karşı Türklerin dayanışması' diye bütün dünya yazardı bunu...
Karşıyaka'nın maçını ertelemeyen Basketbol Federasyonu ve Turgay Demirel'in de belki yüzü kızarırdı.
Ama koca Beşiktaş'ta böyle bir jesti düşünebilecek bir kişi yok. Çünkü şövalye ruhu bitmiş. "Efendim, Karşıyaka sahaya çıkarken Beşiktaş seyircisi alkışlamış." Yok ya! Onu da yapmasaydın.
Çoluk çocuk geliyor senin devlerinin karşısına...
40 sayı fark atacağın belli.
Maçın sonucu daha top havaya atılmadan belli. "Ee alkışladık." Geçiniz. Palavrayı geçiniz, jest o değil.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.