06 Ekim 2010 | Çarşamba

Hakemler kötüydü

Trabzon ile Beşiktaş arasında ilginç bir karşılaşma oynandı. Maç 1-0 Trabzon'un üstünlüğü ile sona erdi ancak iki taraf da kazanabilirdi. Siz maçı nasıl buldunuz?
Öncelikle ben beklediğim maçı bulamadım. Kendi sahasında oynayan Trabzon'un daha cesur olacağını tahmin ediyordum. Beşiktaş zaten hep hücum futbolu oynuyor. Böyle olunca 'Seyir zevki çok güzel bir maç olur' diye düşünüyordum ama olmadı. Beşiktaş tutuktu, Trabzon da beklediğim Trabzon değildi.
İki ağır sıklet boksör, ilk rauntlarda hamle yapmadan önce, birbirlerini kollar, sınar. Aşağı yukarı maç da böyle başladı ve özellikle de Trabzon, duran toptan bulduğu golden sonra kendi yarı sahasına çekildi.
Gol öncesi 'faul' olduğu yönündeki görüşlere de katılmıyorum.

Burak, ayağını takıyor. Bu yüzden Burak'a büyük tepki gösterildi ve 'fair-play'a uygun hareket etmemekle' suçlandı. Ama 4 senedir Alex bunu yapıyor; ben Alex'in eleştirildiğini duymadım, görmedim. Aslında Burak üstünden atlayabilirdi. Atlasaydı büyük olasılıkla da faul çalınmazdı. Burak faul çalınmayacağını bildiği için taktı ayağını... Aynen Alex'in yaptığı gibi... Türkiye'deki hakemlerin çok önemli bir yanlışı var. Kural diyor ki; "Çelme takmak ya da çelme takmaya teşebbüs etmek suç." Çünkü çelme takmaya teşebbüs edildiği zaman topu süren oyuncu, o çelmeden kurtulmak, yere düşmemek, sakatlanmamak için çelmenin üzerinden atlamak zorunda kalıyor. Atladığı anda da topu sürme ritmini ve temposunu kaybeder yani pozisyonunu kaybeder. Bu yüzden çelme takmaya teşebbüs dahi suç.

Ama uygulamada görüyoruz ki futbolcu ayağını takıp yere düşmezse, üzerinden atlarsa, hakemler pozisyonu ve topu kaybetmesine aldırış etmiyorlar, 'devam' diyorlar. Bunu bilen futbolcu da çelmeyi görünce, o çelmeye bilerek takılıyor. Burak takılmasaydı, üstünden atlasaydı, yine ihlal ve fauldü ama hakem verir miydi, vermez miydi; bilmiyorum. Türk spor medyasının nasıl çifte standart uyguladığını ortaya koyuyor bu pozisyon. Fenerli yaparsa bir şey yok, Trabzonlu yaparsa 'vay alçak. Hakemi de kandırdı!..'

VOLKAN VAHŞİ PANTER GİBİ
-Mustafa Yumlu'nun kafa ile attığı gol de tartışılıyor. Gol öncesi Ceyhun, Ernst'e faul yapıyor mu?
Duran toplarda, kornerlerde 18'in içinde her şey olur, her zaman oluyor.

-Golle sonuçlandığı için değerleniyor pozisyon. Gol öncesi Burak'a yapılan faulün konuşulması gibi... Duran toplarda 18'in içinde olanların büyük bir kısmı tartışılmıyor. Mesela Fenerbahçe maçında... Aslında Fenerbahçe'nin her maçında Volkan'ın penaltılık çıkışları var. Ceza alanı içindeki 9 kusurlu hareket, 10'a çıktı. 10. kusurlu hareket 'ölçüsüz ve kontrolsüz hareket.' Volkan kalesinden fırlıyor, bir vahşi pantergibi, önünde kim varsa yıkarak topu yumrukluyor. Bunun adı penaltı. Bu hafta da aynısını yaptı Volkan ama oyun devam etti ve bunu kimse tartışmıyor. Fenerbahçe kalecisi olduğu için...

O pozisyonda Ceyhun'un Mustafa'yla hiçbir alakası yok. Mustafa'nın yolunu da açmıyor, Mustafa'ya engel olan adamı da engellemiyor. 'Mustafa o topa vuracakken bir Beşiktaşlı stoperi engellersin.' Hayır. Pozisyonla hiç alakası olmayan bir yerdeki faulü 'Vay efendim. Hakem nasıl görmedi' diye tartışıyorlar, Volkan faul yaparak yüzde 100 bir golü çıkartıyor, bir şey yok!..

-Müftüoğlu'nun yönetimi Markus Merk haricinde pek beğenilmedi.
Kötüydü. Türkiye'deki bütün hakemler kötü. Galatasaray maçının hakemi de çok kötüydü, Fenerbahçe maçının hakemi de çok kötüydü, Trabzon-Beşiktaş maçının hakemi de çok kötüydü. Bunlar kişiliklerini ortaya koyamıyorlar, maçı toparlayamıyor, kendilerine ve yan hakemlere bağırıp çağıran futbolculara ceza veremiyorlar.

Sarı kartlarını zamanında kullanamıyorlar; hele ikinci sarı kartları hiç kullanamıyorlar.
Büyük takım futbolcusuna, büyük futbolcuya mahkum oluyorlar. Kötü niyetlileri fark edip anında cezalandırmıyorlar. Trabzon-Beşiktaş maçı başladığında bazı Trabzonlu futbolcuların niyetinin, tutmakla görevli oldukları futbolcuyu oynatmamak olduğu anlaşıldı. Daha 5. dakikada anlaşıldı ve daha 5. dakikada sarı kart çıkmalıydı. Çıkmadı.

-Egemen'in eline çarpan topla ilgili ne düşünüyorsunuz?
Orada karar doğrudan hakemin yorumu artık. Evvelden "Topun ele gitmesi ya da elin topa gitmesi" ayrımı vardı. Şimdi FIFA, hakemlere "Pozisyonu yorumlayın" diyor. Bu pozisyon içinde hakem kendi yorumunu yaptı. Birisi penaltı verebilir, birisi vermeyebilir. Bence penaltı değildi.

QUARESMA KENDİNE OYNUYOR -
Quaresma'nın olmayışı Beşiktaş'ı sizce nasıl etkiledi?
Rapid Wien maçında Quaresma'nın çıkması Beşiktaş'ın kazanmasına yardımcı oldu gibi geliyor bana. Quaresma tek başınaoynuyor. Quaresma'nın 'niye Portekiz Milli Takımı'na çağrılmadığını, niye İnter'de dışlandığını' anlamaya başladım. Quaresma maçı kendi için ve kendi tribün şovu için oynuyor. Havası bu... Rapid Wien maçını izlerken Quaresma çıktığında bazı Beşiktaşlı arkadaşlar üzüldüler. Ben "Üzülmeyin, belki de faydalı olacaktır" dedim. Nitekim de öyle oldu. Quaresma'nın yerine giren Holosko dörtleyebilirdi maçı.

* * *
ŞENER YANLIŞ YORUMLADI

Rapid Wien karşısında Quaresma'nın ardından takım futbolu vardı ancak Trabzon karşısında Beşiktaş pek de beklenildiği gibi değildi. Bunu neye bağlıyorsunuz? Avusturya'dan, İstanbul'a, oradan da Trabzon'a gittiler. Yorgunluk mu etkiledi ya da Trabzon farkı mı?
Trabzonspor, Rapid Wien'e göre üç gömlek daha iyi bir takım. İkincisi, Beşiktaş ne olursa olsun üç gün evvel yorucu bir maçtan çıktı. Sadri Şener'in yanlış yorumladığı ve durduk yere olay çıkardığı Schuster'in lafı o. "Siz üç gün önce maç oynamadınız.

Ben üç gün evvel maç oynadım. Siz bir haftadır Beşiktaş maçını bekleyerek hazırlık yapıyorsunuz. Oysa biz üç gün evvel maç oynamış, yorgun bir takımla Trabzon'a geliyoruz. Onun için ben birtakım değişiklikleri yapmak zorundayım. Sen elindeki en iyi takımı çıkarıyorsun. Ben ise elimdeki en az yorgun takımı çıkarıyorum" demek istiyor adam açıkça... Trabzon'u aşağıladığı falan yok. Dünya Şampiyonu İspanya Milli Takımı ile de oynasan bu lafı söylersin. 'Sen çarşamba günü perşembe günü maç oynamadın ama ben oynadım.'

KEŞKE 7-0 OLSAYDI

Galatasaray kötü oynarken kazanıyordu ama ligin en düşük bütçeli takımı Karabük karşısında kaybetmesi hiç beklenmiyordu. Hatta Karabük tarihi bir farkı kaçırdı.
O dört maçlık serinin dördünü de Galatasaray kaybedebilirdi. Bunu konuştuk seninle. Çekirge bir sıçradı, iki sıçradı, üç sıçradı, dört sıçradı, beş de sıçrayabilirdi ama beş de sıfır da olabilirdi. Galatasaray on para etmez top oynuyor. Önemli olan bu... Kazansa da kaybetse de değişen bir şey yok.

Rakibe göre, hakeme göre, şansa göre, talihe göre maçın skoru belirleniyor. Galatasaray'ın oynadığı oyun on para etmez. Bireysel olarak da on para etmez, takım oyunu olarak da on para etmez.
Toplam değeri bütçesi 550 bin euro olan iki adam Cernat ve Emenike Galatasaray'ı darmadağın etmeye yetti. 9 kişi değil 2 kişi! Bu koca Galatasaray, koca Rijkaard bu iki kişiye nasıl önlem alacağını 90 dakika boyu bulamadı. 6-0'lık Fener yenilgisini geçerdi. 7-0, 8-0 olurdu maç. Keşke de öyle olsaydı. Öyle bitseydi belki bugün Adnan Polat, Adnan Sezgin ve Rijkaard üçlüsünden kurtulmuştu Galatasaray.

ARKADAŞLIK KALMAMIŞ
Galatasaray'daki sorun nasıl çözülecek sizce? Diğer maçları kazanabilirdi de kaybedebilirdi de ama Karabük karşısında kazanma ihtimali sıfırdı. Ayrıca oyuncular tamamen bırakmış göründü.

Bu maç hezimetle sona erebilecek bir maçtı. Rijkaard'ın bitirmediği Galatasaraylı futbolcu yok.
Esas sorun orada. Adam insan psikolojisinden zerre kadar anlamıyor. Geldiği günden beri Galatasaray'ın puan kaybettiği her maçtan sonra bir veya birkaç oyuncuyu, aynen Neron tarafından aç insanların önüne Hıristiyanlar atılırdı ya öyle "Bu maçın suçlusu budur" diye diye adamları bitirdi.
Galatasaraylı futbolcunun hocasına inancı yok. Galatasaraylı futbolcular arasında arkadaşlık kalmamış.
Galatasaraylı futbolcu çantasını alıp antrenmana geliyor, çantasını alıp maça geliyor, düdük çalıyor maça çıkıyor, düdük çalıyor evine gidiyor. Böyle bir şey yok.

Rijkaard'ın geldiği günden beri eskisinden bir adım önde oynayan bir tek futbolcu yok Galatasaray'da.
Adam iyi antrenör de değil. Geldiğinden beri elinden 50'ye yakın adam geçti. Bir tanesi için 'Bak bana geldiğinde şuydu adam şimdi bak nasıl oynuyor' desin bana!.. Ben ona eskisinden daha kötü 50 adam söyleyeyim. Rijkaard'ın eli kime değdiyse eskisinden daha kötü. Ben sayayım birer birer, 'hayır' desin bana. Ama o bana desin ki 'Ey Hıncal, şu Ahmet ben geldiğimde neydi, şimdi bak ne' desin bana bakayım.

Bir tane söylemez mi ya!.. Büyük hocaysa bir kişi oynatır. 500 bin euro'luk iki adam Galatasaray'ı paçavraya çevirirken, 7 milyon euro'luk Brezilya'nın direkt oyuncusu Elano tatilde! Ne zaman tatilde? Arda ve Milan Baros gibi iki silah sakatken... Kim vermiş izini? Başkan Adnan Polat... 'Kardeşim zaten en önemli oyuncular sakat. Bir de sen gidersen olur mu? Bu hafta kal, öbür hafta git' diyememiş.
Galatasaray Başkanı'nın da Galatasaray'dan haberi yok çünkü.

7 milyon euro'luk adam gönderiliyor ve de kimsenin umurunda değil. Çünkü kalsa de fark etmiyor.
Rijkaard adamı bitirmiş! Galatasaray'da 'Elano' diye bir adam kalmamış Rijkaard sayesinde.
Adamı bütün davranışlarıyla ufaltmış, ufaltmış 'Sen on para etmez bir herifsin' demiş...
Adam da çekmiş gitmiş.

* * *

2002 YILINDAKİ GÜNEŞ'İ GÖRDÜM
Hocaların maça katkısı ile ilgili ne düşünüyorsunuz?
Teknik direktörler düellosunda iyi taraf Schuster'di. Schuster maçı Beşiktaş'a getirmek için bütün kozlarını oynadı. Bütün imkanlarını kullandı ve de bütün riskleri göze aldı. Maçın sonunda tek stoperle oynamaya dahi razı oldu. Neden razı oldu? Çünkü Şenol Güneş'in çoktan 1-0'a razı olup Trabzon'u kendi sahasına hapsettiğini gördü.

Bir oyuncu değiştirme hakkı daha olsa İbrahim Toraman'ı da oyundan alıp Yusuf'u sokabilirdi. O kadar... Çünkü Trabzon gelmiyordu. Beşiktaş'ın bunca riski göze aldığı meydandayken Şenol Güneş'in oyuna bir kontratak oyuncusu olan Alanzinho'yu almayışına inanamadım.

Adam tüm defans tedbirlerini bırakmış, sadece golü düşünüyor artık. Kendi sahanda, kendi seyircin önünde bundan daha iyi fırsat mı olur? Biraz cesur olsan o maçı üçe, dörde götürürsün. Şenol'un korkusundan maç 1-1 bitiyordu eğer Ceyhun boş kaleye giden topu çıkarmasa... O maç o hale getirilir mi? Ama bu Şenol Güneş'in geleneksel havası... 2002 yılında Türk Milli Takımı'nın başındaki Şenol Güneş'i gördüm yine. Beşiktaş maçında beraberliğe razı... Bir gece evvel 'Türkiye'nin en iyi takımına karşı oynuyorum. Kendi sahamda oynamam önemli değil. Beşiktaş ile ben berabere bitirirsem iyidir' diye düşünmüş!

* * *
' YANLIŞLARI GÖRMÜŞTÜR '
1-0 öndeyken Beşiktaş bir tane atsa bile en fazla 1-1 olur. Onun için ben çekileyim.1-0 öndeyim. Beşiktaş üstüme gözü kara geliyor. 2-0, 3-0, 4-0 yapayım değil. 1-1'e de razı olayım Ben çekileyim' düşüncesinde olduğu için biz 2002'de Dünya Şampiyonluğunu kaybettik. 2010'da İspanya'nın yaptığını 2002'de biz yapabilirdik.

Şenol yürekli olsaydı, riskleri göze alabilseydi. Brezilya'yı yenebileceğini aklının köşesinden geçirmediği için iki kazanabileceğimiz maçı kaybettik biz. 'Ben Brezilya'ya 1-0 yenildim' demek onun için keyif! 'Koca Brezilya bana bir tane atabildi ancak.' Ne fark ediyor ki? 1-0'da da eleniyorsun; 5-0 yenilsen ne olacak? Şenol Güneş bu kafayı değiştirmezse büyük hoca olamaz.
Burada yine Türk spor medyasının ne olduğu ortaya çıktı. Bunu hep diyorum 'Acaba yüzleri kızarır mı?' diye.

Ceyhun o topu çıkarmasaydı bu benim söylediklerimi bütün gazeteler söyleyecekti! Ceyhun topu çıkartınca, "Aslan Şenol, kahrolsun Schuster" oldu yazılar. Güneş sahadan galibiyetle ayrılmalarına karşın 'yanlışlarının farkında olduklarını ve mutlaka düzelteceklerini' söyledi. İnşallah... Yanlışlarının ne olduğunu görüyorsa ve de anlıyorsa Şenol Güneş 'büyük hoca olma yolunda' demektir.



Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA
Anasayfa Anasayfa Beşiktaş Beşiktaş Fenerbahçe Fenerbahçe Galatasaray Galatasaray Trabzonspor Trabzonspor