23 Eylül 2010 | Perşembe

Düzey yerlerde

_Üst üste 3 maçını kazanan Galatasaray, 9 puan toplayıp büyük bir çıkışa imza attı. Ancak futbol olarak beğenildiği pek söylenemez. Kötü oynarken kazanması Galatasaray açısından 'büyük bir şans' diyebilir miyiz?
Şimdi yine Mustafa hocanın "Bir takım eğer kötü oynadığı zaman bile kazanabiliyorsa o takım şampiyon olur" diye bir lafı var. Üç hafta üst üste Galatasaray felaket oyunlar oynadı ve de 9 puan topladı. Kaybettiği maçlardaki oyunu bunlardan iyiydi aslında. Bu kadar kötü oyunlarla sonuç ne olur bilemiyorum. Berbat bir saha vardı. Bu defa bir de üçkâğıt yapmışlar. Çimleri biçmişler ve de toplamamışlar. Çimleri serpmişler ki saha yeşil görünsün. Televizyondaki izleyicinin gözünü boyamak için "İzmir'de biz sahalara iyi bakıyoruz" diyebilmek için... Buz patenine dönmüş saha. Kesik çim kayar. Galatasaray'ın ligde ve de Avrupa'daki performansını bilmesem "Bu çocuklara yazık. Bu sahada nasıl oynasınlar?" derim. Ama Galatasaray zaten kötü oynuyor. Kötü saha onlara bahane oluyor. Galatasaray-Bucaspor maçına hakikaten nereden bakarsan bak yüzkarası bir maç.

KENDİ KUYUMU NİYE KAZAYIM!
_Bucaspor biraz oynasaydı, Galatasaray'ın cevap verecek hali yok gibiydi. Nitekim pozisyonu az maçta gol de bireysel bir çabayla geldi.
Buca çok yanlış yapmış. Geçen seneki şampiyon kadrodan iki kişi bırakmış, onlardan biri oynuyor, birisi oynamıyor. 26 yeni transfer yapmış, bir de marifetgibi Bülent Uygun'u getirmişler. Hangi kariyeri, hangi başarısı varsa? İzmir yıllardan sonra ilk defa birinci lige çıkarken yapılan işe bak!.. Şimdi sen Karşıyaka'nın, Altay'ın ya da gelirse Göztepe'nin futbolcususun. Birinci kümeye çıkmak ister misin? Çünkü biliyorsun ki çıktığın andan itibaren kapının önündesin. Buna hocan da dahil... Oysa çıkmadığın sürece, ikinci ligde devam ettiğin sürece hep de liderlik mücadelesi verdiğin için devamlı prim alıyorsun. Getirirsin, getirirsin işi son anda play-off maçında penaltı kaçırırsın, takımda kalmaya devam edersin. Yani 'Böyle olur' demiyorum. Ben olsaydın öyle yapardım. Kendi elimle kendi kuyumu kazar mıyım? Son maça kadar takımı üstte tutarım ki son maça kadar primler yağsın. Son maçta çıkmam. Çünkü çıktığım gün işsizim ben. "Vay biz birinci lige çıktık" diyecekler o kümeye çıkaran takımı olduğu gibi atacaklar. Sonra da 26 yeni adam ve yeni bir hoca. İşte sonra geldiği gibi gider. "İzmir'den yıllardan beri takım niye çıkmıyor?, "İzmir'in hakkı yeniyor" diyemez hiç kimse. Türkiye Futbol Federasyonu Başkanı, İzmirli çünkü. Bir dönem Altay Kulübü'nün başkanlığını yapmış bir adam, şu anda Federasyon Başkanı. İzmirliler bir baksınlar; busistemden vazgeçmeliler. Buca çok kötü bir örnek oldu. Bucaspor kazanmayı düşünmedi. Saha da çok kötüydü. Her şey kötüydü.

FUTBOLDAN İYİ ANLIYORLAR

_Galatasaray'da son haftalarda bir ara gönderilmesi de düşünülen Ayhan öne çıktı. Bucaspor maçında attığı golle sonucu belirleyen isimdi. Siz Ayhan'ın performansını nasıl buldunuz?
Galatasaray'ın ne kadar kötü olduğunu söylemek için daha başka örneğe gerek yok. Ayhan öne çıkıyorsa anla takımı!.. Ayhan gol olabilecek bir kontratağı başlatıyordu. Topu kaptırmıştı ama Bucalı kullanamadı. Ayhan geri aldı ve oradan 'Ben bir sallayayım' dedi, gol oldu. Böyle bir şey yok. Ayhan herkesi kandırır ama beni kandıramaz. Ayhan ölçü değil. En iyisi Ayhan olan Galatasaray, işte böyle ağustos ayında elenir Avrupa'dan. Bursalılar bana kızıyorlardı. "Bursaspor şampiyon olmadı. Bursaspor'a şampiyonluğu altın tepside ikram ettiler" dediğim için... İşte sıradanbir İspanyol takımı önünde, üstelik de kendi sahasında mücadele dahi edemediler ve 4-0 yenildiler. Valencia, İspanya'nın kaçıncı takımı? İspanya'nın Bursa'sı... 4-0 ya!.. Bu karşılaşma daha da farklı olabilirdi. Adamlar 'deplasmandayız' diye kontrollü oynadılar.

_Üstelik yedek ağırlıklı bir kadro ile mücadele etti Valencia!..
Şimdi o maç Bursaspor'a şampiyonluğun nasıl ikram edildiğini gösteriyor. Çünkü düzeyimizbu. Nitekim Bursaspor'a o şampiyonluğu ikram edenler ağustos ayında elendiler. Fenerbahçe hem de iki kez elendi ağustosta. Hem Şampiyonlar Ligi'nden hem de Avrupa Ligi'nden. Galatasaray ise Avrupa Ligi'nden elendi. Olay bu. Bu Bursaspor şampiyon oluyorsa, Türk sporunun düzeyi bu. O Ayhan en iyisiyse Galatasaray'ın düzeyi de bu. Senelerden beri Ayhan'a kulüp aranıyor. "Ayhan, Galatasaray'ın en iyisi" deniyorsa eğer, ben bir şey bilmiyorum. Aynen Guti için söylediklerimi, Ayhan için de söylüyorum. Bir maçın tamamını izleyelim ve karar verelim. Yani o iki tane Lig TV spikeri sanki Ayhan'ın menajeri gibi. "İki maçtır Galatasaray'ı kurtaran Ayhan ile Mustafa Sarp..." diyorlar. Karar verdim ki ben futboldan anlamıyorum! Digitürk, Lig TV bana sakın davetiye falan çıkarmasın. 'Ağabey bizi programa katıl' falan diye. Ben anlamıyorum çünkü. Onlar çok iyi anlıyorlar. Aramızda çok fark var. Cehaletim ortaya çıkar. Onun için sakın beni çağırmasınlar.

_Ayhan'ın öne çıkmasının bir nedeni de diğer ayakların işlemez olması olabilir mi? Ayhan'ın öne çıkmasının sebebi Ayhan'ın attığı topun gol olması. Tabelacı basın için bundan iyi gösterge mi olur?

_Kewell iki maçtır çok agresif görünüyor.
Kewell geçen hafta takımın en iyisiydi. Oyundan alınınca çok fena demoralize oldu. O hava demiyor. Bu Rijkaard adam yok etmekte muhteşem. Elano'yu, Kewell'ı hepsini yok edecek. Ayhan'ı kazanıyor aferin! Galatasaray'ın geleceğinde Elano'lar, Kewell gibi oyuncular değil Ayhan gibi oyuncular önemli. Onu kazanıyor. Adnan Polat da böyle devam etsin.

KARAMAN'IN GAZI İLE KAZANDI -
_Geçen hafta Sivasspor'u 6-0 yenen Trabzonspor bu hafta Manisaspor'a yenildi. Trabzon çalkantılı günler geçiriyor. Geçen hafta bir anda yöneticilerin arka arkaya istifaları geldi. Yönetim içinde yaşanan kaos futbolcuları da olumsuz etkilemiş olabilir mi?
Aslında bunlar doğal sonuç. Bunu söylemekten dilimde tüy bitti. Türkiye'de üst düzeydefutbol oynanmıyor. Takım olarak baktığın zaman takımlar arasında çok büyük farklar yok. Minnacık nüanslar maçın skorunu ortaya çıkarabiliyor. Sivas, Trabzon'dan 6 yiyecek takım mı? Galatasaray'ı yendi. O maç 6 olabiliyorsa bu maçı da Manisa kazanabilir. Aynı sebep. Manisa zaten iyi takım. Ama çok kötü bir hocanın elindeydi. Daha evvel çalıştırdığı takımları küme düşürmekle ünlü Hakan Kutlu'yu getirdiler ne hikmetse!.. Hakan gitti, Hikmet Karamangibi bu işi gayet iyi bilen bir adam geldi. Onun verdiği ara gazıylaTrabzonspor'u yendiler. Ama bu demek değildir ki bundan sonra Manisa iyi gidecek. Ligde 18 takımının arasında Himalayalar gibi fark yok. Çok küçük farklar var. Bir hata, bir hakem hatası, bir pozisyonun değerlendirilmesi skora yansıyabilir.

* * *
NAİM VE HALİL İLE BİTTİ
_Antalya'da, Dünya Halter Şampiyonası düzenleniyor. Özelikle de bayanlarda iyi sonuçlar elde ettik. Nurcan Taylan dünya şampiyonu, Sibel Şimşek ise dünya ikincisi oldu. Bayanların bu çıkışını neye bağlıyorsunuz?
Kadın atletler 2004 yılındaki Atina Olimpiyatları'ndan beri iyi durumdalar. Dünya standartlarında iyiler. Aralarında çekişmeler var, skandallar var. Buna rağmen yürüyorlar yollarında. Ama şunu görüyorum; Naim ve Halil'den sonra halter Türkiye'de popülerliğini kaybetti. İzlenmiyor. Ben Dünya Halter Şampiyonası'nın Türkiye'de yapıldığını dahi bilmiyordum. Şu anda da hangi televizyon yayınlıyor bilmiyorum. Oysa ben bütün dünya televizyonlarını karıştırırdım. 'Bizim televizyonlar vermediği zaman birisi muhakkak yayınlıyordur' diye kanal kanal arardım. Almanlar mı veriyor, İtalyanlar mı veriyor! O kadar meraklıydım haltere. Popülerlik bir organizasyon meselesidir. Son federasyonlar bu işi sağlayamadı. Güreş bitti! Ata sporu dediğimiz güreş bitti. Güreş artık kimsenin umurunda değil. Bugün Türkiye'de, güreşle en yakın olması gereken bir iktidar var değil mi! En gelenekçi, en muhafazakâr iktidar değil mi? O iktidar, dünya ikincisi basketbol takımına 28 milyon lira veriyor, dünya şampiyonu güreşçiyi tebrik bile etmiyor. Neden? Çünkü güreş yok. "Kimsenin umurunda değil. Türk halkının umurunda değil" diyor. Dünyanın zaten umurunda değil. Ama halter öyle değil. Halter dünyanın en çok izlenen sporlarından bir tanesi...

ERKEK OLSA 5 BİN KİŞİ KARŞILAR
_Ayrıca milli boksörümüz Gülsüm Tatar, 64 kilo mücadelesinde Rus rakibini 13-1 yenerek üst üste 2. kez Dünya Şampiyonu oldu. Bu da Türk sporu ve kadın sporcular açısından büyük bir başarıydı.
Kadın sporları, Türkiye'nin en ihmal edilmiş spor dallarıdır. 'Türkiye'de kadın-erkek eşitliği yoktur' diyen birisi sporu örnek gösterebilir. Bir erkek Dünya Boks Şampiyonu olsaydı havaalanında 5 bin kişi karşılıyordu onu en az. Kadın dünya şampiyonu, kimsenin umurunda değil. Başbakanımız dahil buna... Kadın sporcunun boksta dünya şampiyonu olması çok önemli. Tekrar etmiş olması çok önemli... Geçen defa ki şampiyonluğunun tesadüf olmadığını gösteriyor. Buna rağmen kimsenin umurunda değil...

* * *
SANSÜR KOYDU
_Schuster'in maç öncesi "Fener yaralı hayvan gibi" sözleri tartışma yarattı. Daha önce de Lucescu çok konuşulmuştu. Schuster'in benzetmesi için neler söyleyeceksiniz ve muhabirin bunu tercüme etmesi yanlış mıydı?
Star'ı da kutluyorum, muhabirini de kutluyorum. Bir Alman hoca ile röportaj yapmaya gazetenin, yayın kuruluşunun o dili bilen adamı gider. Gazeteci çok mecbur kalmadıkça tercüman kullanmaz. Sabah gazetesi, Schuster ile röportaj yapmak için birisini kullanıyorsa, o gidenin Almanca bilmesi lazım. Beşiktaş'ın tercümanı ile Sabah gazetesi röportaj yapmaz. Yaparsa, Beşiktaş tercümanının söylediklerini yazar sadece, Schuster'in söylediklerini değil... Araya adam soktuğun andan itibaren o röportaj düşer. Geçen senelerde bakıyorum da İngilizce'yi bile bilmeyen bir adam gönderiyorlar oraya tercüman İngilizce'ye çeviriyor, röportajı yapan adam boş boş bakıyor. Haberi yok çünkü... Ben duyuyorum orada tercümanın yanlış çevirdiğini... Bilerek ya da bilmeyerek... Röportaj yapanın dünyadan haberi yok. Böyle röportaj olmaz. Röportajın nasıl yapıldığını ilk defa Star ve Schuster ile röportajı yapan o arkadaş (Uğur Önver) gösterdi. Ama Beşiktaş bundan rahatsız oldu, kıyametleri kopardı ve de Türk spor medyasından ses yükselmedi. Beşiktaş resmen sansür koydu. "Teşbihte hata olmaz" deyişi bir atasözü değil, bir hukuk kuralıdır. Osmanlı'dan kalma... "Teşbihte hata olmaz" demek hukukta "Benzetmeler suç değildir" demek. Sen benim için bir laf ediyorsun, Özge'de bana "Ne diyorsun" diye soruyor. Ben de cevap verme gereği duymuyorum; "İt ürür, kervan yürür" diyorum. Bu 'Bülent, ittir ben de deveyim' demek değil. 'O ne derse desin, ben yoluma devam edeceğim' demektir. Bunun anlamı budur ve Bülent bu yüzden beni mahkemeye verirse ben beraat ederim. Çünkü hukuk kuralı diyor ki 'Benzetmede suç yoktur, hata yoktur, kasıt yoktur.' Lucescu da "Köpekler istedi diye atlar ölmez" demedi mi!.. Bunlar bu insanların kendi dillerinde olan özdeyişleri... Biz de bu lafın Türkçesi "Yaralı aslan." "Yaralı aslan" deseydi mesele yoktu, "Yaralı hayvan" deyince vay!.. Schuster'in dediği de doğru... Köşeye sıkışmış yaralı hayvan, yaralı aslan, yaralı at, yaralı kedi, ne olursa olsun saldırır. Normalde kuyruğunu toplayıp kaçabileceği pozisyonda yaralıysa bakmadan saldırır. Onun için de bütün dünyanın dillerinde buna benzer özdeyişler var. Bundan niye insanlar alınıyorlar, kızıyorlar, kıyameti koparıyorlar! Bu lafı bilerek, altını çizerek, hakikaten 'hayvan' demek için söylemişsen lafın gidişinden hissedilir zaten... Ama Schuster'in böyle bir amacının olmadığı, tamamen teknik olarak Fenerbahçe'nin durumunu belirtmek için söylemiş olduğu belli. Durum böyleyken bundan olay çıkarmak "Vay Schuster, Fener'e 'hayvan' dedi" demek, buradan bir motivasyon payı çıkarmak, soyunma odasında, "Bakın adam size 'hayvan' dedi. Çıkın ona göre oynayın" demek çok ucuz. Ama asıl acısı; Türkiye'de ilk defa doğru yapılan bir işe kimsenin sahip çıkmamış olması. Hasbelkader oraya gelmiş, adını ilk defa duyduğum bir Beşiktaş yöneticisi çıkıp, "Bundan sonra İspanyolca konuşacaksın" diyor Schuster'e... Çünkü Türkiye'de, İspanyolca az bilinmiyor. Adam İspanyolca konuşursa, ben ne dediğini anlamam. Beşiktaş tercümanı ne diyorsa o kadar anlarım. Amaç bu... Amaç Schuster'e sansür getirmek. Medyaya sansür getirmek. Almanca'yı Türkiye'de pek çok insan biliyor. İngilizce'yi, Türkiye'de pek çok insan biliyor. İspanyolca ne Schuster'in lisanı, ne de Beşiktaş'ın lisanı... İspanyolca, sansürün dili!.. Resmen sansür konuyor ve Türk spor basınında çıt yok. İlk defa bu konu ile ilgili bir soruyu bana sen sordun. Röportaj geçen perşembe günü, CSKA Sofya maçı sonrası yapıldı ve üzerinden günler geçti. Perşembeden bu yana çıt yok spor basınında!.. Böyle basına her şey müstahak!.. Aslında o Beşiktaşlı yöneticiyi alkışlamak lazım. Bizim ne mal olduğumuzu biliyor, ona göre at oynatıyor.


Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA
Anasayfa Anasayfa Beşiktaş Beşiktaş Fenerbahçe Fenerbahçe Galatasaray Galatasaray Trabzonspor Trabzonspor