Zihniyet yanlış
Kazakistan'ın ardından Belçika'yı da mağlup ettik ve grup maçlarına iki galibiyetle başladık. Ancak bizim için özellikle de Belçika maçı çok da kolay olmadı. Rakip 10 kişi kalmasına karşın sıkıntılı dakikalar yaşadık. Siz Belçika maçını nasıl değerlendireceksiniz?
Sabah'taki yazımda bir cümle vardı; "Türk futbolunun en talihli gecesiydi" diye... Sebep de şu: Bir şey öğrenmenin bir bedeli vardır. Yanlış yaparak öğrenme de metotlardan biridir. 'Sınama, yanılma'diye bilim kitaplarında geçer. Ama bu metotta yanlışın bedeli vardır. Biz hiçbir bedel ödemedenbütün yanlışlarımızı gördük. Neyin olmayacağını gösteren bir maç ortaya koyduk; o maçı da kazandık. Talih burada...
Şimdi, başta Hiddink'in, ondan sonra da yorumcuların 'Nasıl olsa kazandık' kafasından, yani skor yazarlığı ve yorumculuğundan vazgeçip, 'Bu maçı kazandık. Allah'a şükür ama yanlışlarımız nelerdi' diye baştan aşağıya düşünmeleri lazım. Böyle baktıkları zaman da doğru bir şey bulamayacaklarını görecekler. Baştan aşağıya her şey yanlış. Bir defa zihniyet yanlış.
Kendi sahanda Belçika ile oynuyorsun... Hangi Belçika ile oynuyorsun; Avrupa futbolundaki yerini ve itibarını kaybetmiş, bu yüzden de yepyeni bir takım kurma yoluna girmiş, 20-21 yaşında yaş ortalaması olan, benim şahsen, hiçbirinin adını daha evvel duymadığım bir takım...
Şimdi bu Belçika'ya karşı kendi sahanda oynuyorsun, rakibin de Almanya. Şimdi sen adı sanı olmayan, artık iddiası kalmayan bir Belçika'ya karşı kendi sahanda korkarak çıkarsan, savunma ağırlıklı bir takım ve savunma düşüncesiyle çıkarsan iş daha kapıda yanlış olur. Soyunma odasında yanlış olur. Bu Belçika'dan korkuyorsan senin Almanya'yı geçmene imkan var mı? Diyelim finale kaldın, finalde ne yapacaksın? Şu Belçika'dan korkuyorsan finalde ne işin var, niye gidiyorsun? Gitme...
Ben Hiddink gibi bir adamı 'Türkiye'ye korkak futboloynatsın' diye getirmedim; şimdi Hiddink kardeşimize soruyorum: Mehmet Aurelio'nun görevi neydi, niye çıkarıldı sahaya? Ne oynadı?
10 kişi oynattı takımı!.. Aurelio'nun görevi yok. Belçika üzerine saldırmıyor ki üç forvetle, dört forvetle gelmiyor ki sen iki stoperin önüne üçüncü bir stoper koyasın!..
Adam o gencecik takımda stoperi atıldığı halde oyuna ikinci bir stoper sokmadı. Biz 1-0 mağlubuz, hala tek santrfor, 3 stoperle oynuyoruz. Mehmet Aurelio santra yuvarlağına yaklaşmadı.
Bir maçı kazanmanın yolu orta sahaya hakim olmak. Kim var orta sahada; bir tek Emre! Selçuk'un ne yaptığını anlayamadım.
Mehmet Aurelio savunmanın önünde duruyor ileriye gitmiyor. Orta sahayı bıraktık adamlara; Allah'tan adamlar gelmediler. Öyle bir niyeti yok, Rakip sahada, 'Türkiye ile oynuyoruz' diye orta sahayı bize bırakmışlar. Çok iyi koşuyorlar, top bizde olduğu zaman iyi pres yapıyorlar, topu kaptıkları anda da hızlı atak yapıyorlar. Bunun üzerine kurmuşlar oyunlarını. 'Orta sahayı alayım, oyunu ben kurayım' diye bir düşünceleri yok. İstatistiklere bakın, topa sahip olma oranları yüzde 30'larda... Almanya'ya karşı böyle oynasan, Almanya seni perişan eder.
YERDEN YERE VURULMALIYDI
Bizim elimizde Türkiye'nin en iyi hücum bekleri var, yedekleriyle birlikte... Hakan Balta, İsmail Köybaşı, Sabri, Gökhan Gönül...
Sabri hiç çıkmadı. Esas işi sağ açıkta oynamak. Bindirme yapmadı. Sağ kanat ölü. Allah'tan solda Arda ve İsmail Köybaşı çok iyi oynadılar da yengeç gibi akınlar yaptık.
Peki İsmail Köybaşı niye oynadı? Döküldüğü için Galatasaray'da oynamayan, Hakan Balta sakat olduğu için. Tesadüfen...
Hakan Balta sakat olmasa, Kazakistan'daki kötü oyununa rağmen onu oynatmaya devam edecek Hiddink.
Allah'tan sakatlandı da İsmail oyuna girdi, takımın en iyisi oldu. Soldan kanat akınları yaptık.
Belli ki o Arda ile İsmail'in ikili anlaşması. Belli ki takımın kanatlardan akın yapma, beklerin öne çıkması gibi bir düşüncesi yok. 'Kafada önce gol yemeyelim' düşüncesi var.
Bu düşüncedeki bir takım, topa yüzde 30 hakim olan, doğru dürüst bir tek kombine hücum yapmayan, her şeyi kontratağa bağlamış bir takımdan iki duran top golü yiyor.
Sen Belçika'dan iki duran top golü yersen, yarın hangi maçı kazanacaksın? Hadi bunlara 3 tane attın, başka takım senden 3 tane yer mi? Böyle ucuz goller yenir mi? Savunma oynuyorsun ve ucuz gol yiyorsu! Korkunun ecele faydasının olmadığının, en güzel kanıtı bu maç...
Efendim kaleci hatalı; peki Van Buyten'e iki defa o kafayı vurduranlar hatalı değil mi? Galatasaray'ın savunmasının duran toptan yediği gollerin haddi hesabı yok. Bu savunma da aşağı yukarı Galatasaray'dan kurulmuş. Bu bir hastalık, duran topta savunma duracağı yeri bilmiyor.
Aynı gol, aynı maçta iki kere yenir mi? Hadi birini yedin; aynı adamdan ikincisini de yiyorsun! Araya da 15 dakika devre girmiş. Halftime'da, soyunma odasında anlatmadın mı?"Aptalca gol yedik" diyorsun o aptalca golü anlatmadın mı soyunma odasında!.. Bir tane gol aptalca yenir, aynı aptallığı ikinciye yaparsan, onun adı aptallık olmaz. Buna başka şey denir!..
Kaleci hatalı, tamam!.. Ama 'Kalecinin her hata yaptığı duran top gol olur' diye bir kural mı var? Niye benim savunmam vurmuyor topa da adamlar kafa vuruyor! Ömer vursa, Servet vursa ya da geriye gelen Tuncay vursa, o kornerde, o frikikte kafayı, kalecinin hatası göze çarpar mı? Vurun abalıya misali; 'yanlış çıktı' diye Onur'a yükleniyorlar.
5 savunma adamı var orada... Bir de 'korner atılıyor' diye destek için gelenler var. Birinci golde adam kafayı vurduğu zaman etrafında 6 Türk vardı. Kıpkırmızı bir alanda bir tane beyaz ve o bir tane beyaz vuruyor kafayı! Servet de adama penaltı yapıyor, omuzlarına bastırıyor. Ona rağmen adam vuruyor kafayı. Böyle bir şey var mı!..
Kadronun ilan edilmesinin ardından bu takım yerden yerevurulmalıydı. Takımlarında oynamayan adamlardan bir kadro kuruyorsun; Fatih Terim'inDünya Kupası Finalleri'ne gidemeyen kadrosunu devam ettiriyorsun. 'Ben bunları bilmiyorum, ben bunları tanımıyorum' diyorsun ve 6 aydır Türkiye ile anlaşman olduğu halde, Türkiye'ye gelip 2 maç seyretmiyorsun; Bank Asya'da bile ne adamlar var. Ama sen turist gibi gidip gelirsen hiç kimseyi bulamazsın.
O zaman Oğuz'a dersin ki 'Şu senin Fatih Terim takımını getir de oynatalım.' Yaptığı da bu!.. Bunun için adama para verirler mi? Türk halkının vergilerinisokağa mı atıyor sevgili Mahmut Özgener kardeşim! 'Ey hoca ne yapıyorsun sen' demezler mi adama!.. Fatih hocanın takımı devam edecekse, Fatih'i niye görevden aldın?
Ondan iyi bilen var mı; hatalarını da gördü. Hayır, 'olmadı' diye Fatih'le ilgisini kesti, Hiddink'i getirdi. Nedir ilke, nedir düşünce; onu anlayamıyorum.
VOLKAN NİYE KADRODA YOK?
Hep söylüyorum, gezginci, elinde bavulla dolaşan hocaları sevmem. Onların amacı paradır çünkü. 2002'de G.
Kore'nin başında, 2006'da Avustralya'nın başında, 2010'da Rusya'nın başında; 'Ne götürürsem kardır' diye bakıyor. Böyle bir kafadan hayır gelmez. 'Ben Kore'de bir Hiddink ekolü yapacağım' ya da 'Ben Avustralya'da bir Hiddink ekolü yapacağım' diye düşünen adam gerekir. Yoksa 'Burayı çarptım, gideyim başka bir yeri çarpayım' diyenden bir şey olmaz. Şimdi bize mi geldi çarpılma sırası!.. Bunların çok ciddi konuşulması lazım. "Efendim, Hıncal hiçbir hocayı beğenmiyor." Beğenmiyorum, mecbur değilim. Bunun nesini beğeneyim! Belçika'dan korkan, korkak futbol oynatan, takımında oynamayan futbolculardan takım yapıyor. Tuncay'ın takımında 1 dakika oyunu yok. Son 3 dakikada 'yedek' diye oyuna girmemiş İngiltere'de!..
Geçen sene şampiyon Bursa'yı omzunda taşıyan Sercan kadroda yok, yedek bile değil. Türkiye'de hiçbir savunmanın tutamadığı Volkan Şenkadroya çağrılmadı. Şampiyon takımın oyuncuları bunlar! Bursa'ya şampiyonluk damdan düşmedi. Bir şeyler vardı ki şampiyon oldular. Volkan'ı çağırmıyorsun, Sercan'ı kadroya almıyorsun!.. Mevlüt'ü de çağırmıyorsun!
Halil'i tribünde oturtuyorsun. Tuncay, Nihat, Semih kadroda!
Düşünebiliyor musun; Türk Milli Takımı umudunu, İngiltere'de dışlanmış Tuncay ile Türkiye'de takım bulamayan Semih'e bağlamış. Sahadaki 18'de başka santrfor yok. Bu nasıl bir kafa?
Ben tekrar söylüyorum; bu kararlar Hiddink'in kararları değil. Bunu yapan Oğuz. Hiddink turist, eli bavullu, çerçi olduğu için Oğuz'un isteğine göre takım yapıyor.
Belçika maçı çok önemli bir alarm. Puan kaybetmemek gibi bir mucize yaşadık. Bir ay vaktimiz var, her şeye baştan başlayabiliriz. Kaptandan başlayarak...
* * *
APTALCA ŞEYLER YAZIYORLAR
Maç sonrası yorumlarda, "Hiddink yaptığı değişikliklerle maçı çevirdi" şeklinde ifadeler vardı. Bu görüşlere katılıyor musunuz?
Bizim skor yazarlarımız böyle aptalca şeyler yazmaya bayılıyorlar. Deyimime kimse kızmasın; "Aptalca" diyorum.
Onlara "Aptal" demiyorum. Sen Belçika önünde maçı çevirecek formülü biliyorsun da niye baştan öyle oynamıyorsun? Niye mağlup duruma düşmeyi bekliyorsun?
Hakem ikinci sarıdan Emre'yi ya da Sabri'yi oyundan atsa, biz 10 kişi kalsaydık ne olacaktı? Nasıl çevirecekti maçı?
Arda'nın o plasesi adamın ayağına çarpıp kaleciyi kontrpiyede bırakmasa ne olacaktı? Son dakikada 7 kişiyi çalımlayıp, 18'in üzerine gelen adam pas vereceğine şut atsa ne olacaktı?
Bu tabelacı yazarlardan nefret ediyorumben...
Her hoca ama her hoca; takımı mağlup duruma düşünce, Rijkaard hariç, bir şeyler yapar.
Doğru yapar, yanlış yapar. Bizim yorumcularımız tabelaya bakıyorlar.
Değişiklikten sonra tabelayı değiştirdiyse eğer 'Haa bak buldu' deyip alkışlıyorlar. 'Yahu niye baştan bulmadın kardeşim.
Bu adamlar baştan beri senin elinde değil mi?' diyen yok. Buldu! Değişiklikler tutmazsa, bu defa, 'Yanlış adam soktu.' Kulübede kim kaldıysa o 'oynamalıydı' diyorlar.
NE MUHTEŞEM ADAMLAR!
Ben sana söyleyeyim: Arda'nın o golü olmasaydı, bütün gazeteler 'Sercan ve Halil tribünde oturur muydu?' diye yazacaktı! En başta da 'Hiddink, doğru değişiklikler yaptı" diyenler var ya onlar yazarlardı. İler tutar tarafını bırakmazlardı Hiddink'in!.. 'Sen nasıl Volkan'ı, Mevlüt'ü çağırmazsın, Halil ile Sercan'ı kenarda bırakırsın da Tuncay gibi, Nihat gibi bu sene iyi oynamayanlarla sahaya gelirsin' diye kıyametleri koparırlardı. Ama tabela 3-2 ya!.. 'Hiddink doğruyu buldu!' Onlar da ne muhteşem adamlar ki Hiddink'in bulduğunu görüyorlar.
* * *
ÖZGENER, TÜRK HALKINA AÇIKLASIN
Emre Belözoğlu çok eleştirilmesine rağmen yine çok agresifti. Oynadığı her maçta 'takımı ne zaman 10 kişi bırakacak' diye bekliyoruz. Böyle bir şey olabilir mi? -Arda'ya yapılan sert hareketin ardından sarı kartı Belçika'dan alıp, bize gösterilmesine neden oldu.
Her maç böyle. Emre'nin oynadığı her maçta 'ne zaman 10 kişi kalacağız' diye ödüm patlıyor. Bu adamı kaptan yapıyorsun. 'Türkiye'de kaptanlık vasfına sahip adam yok' diyorsun. Geri kalan adamları aşağılamak bu... 'Oğlum' demesine rağmen Aziz Yıldırım, Fenerbahçe seyircisi Emre'yi kaptan olarak kabul etmediği için Alex'i geri getirdi!.. Fenerbahçe seyircisinin kabullenmediği Emre'yi milli takımın başına 'Türk gençlerine örnek' diye koyuyorsun ve her maç daha birinci dakikadan itibaren 'kırmızıyı ne zaman görecek' diye bekliyoruz.
Türk Milli Takımı'nın kaptanlığı bu kadar ucuz mu? Mahmut Özgener kardeşime soruyorum, buna lütfen cevap versin. Emre'nin niçin kaptan seçildiğini bana bir anlatsın. Çok yakın arkadaşım. Yazılmasını istemiyorsa telefon etsin, kulağıma söylesin.
Mahmut Özgener futbolun içinden yetişmiş, Altay'a başkanlık yapmış bir kişi. Altay'a böyle birini kaptan yapar mıydı? Her maç oyundan atılması beklenilen bir adamı kaptan yapar mı? Bu kişi Türk Milli Takımı'nın kaptanı!.. Türk gençliğine örnek adam!.. Bu mu istenilen gençlik? Futbol oynamayacak, hakem ile oynayacak!..
Taç dahil itiraz etmediği pozisyon yok. O pozisyonda sarı kart adamın hakkıyken biz gördük.
İtti hakemi; hakem hakem olsa kırmızı kart gösterirdi. Sarı ile geçiştirdi. Ondan sonra biz yüreğimiz hoplayarak seyrediyoruz maçı. Çünkü ikinci sarı kartı görmesi an meselesi...
Mahmut Özgener, Türkiye Futbol Federasyonu Başkanı olarak, Emre'yi niçin kaptan seçtiklerini, Türk kamuoyuna açıklamak zorunda...
Türkiye Futbol Federasyonu Genel Sekreteri'ni nasıl görevden aldılar ve gerekçesini nasıl açıkladılarsa, Emre'yi de niye kaptan yaptıklarını açıklamak zorunda!..
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.