Hıncal Uluç

Hıncal Uluç

20 Temmuz 2010 | Salı

Şifre verdi çözen yok

*"Fener medyası var" diyordum o da yokmuş. 5-2'lik maç sonrası Aykut'un ruh halini bir gazete analiz etmedi. Halbuki önemli ipuçları verdi

*"Ortada takım yok, futbol yok" diyerek muhabirin sorusunu yarıda kesti ve Köln maçında büyük bir tahribata uğradıklarını söyledi

*Şimdi düşünüyorum; acaba Aykut, 'Takım içinde bana karşı bir cepheleşme var. Bazı adamlar bilerek oynamadı' mı demek istedi.


Fenerbahçe, Alkmaar'ın ardından Köln'e de yenildi. Özellikle Köln karşısında alınan farklı skorlu mağlubiyet bir anda gözleri Kocaman'a ve yönetime çevirdi. Bir panik yaşanıyor. Fenerbahçe'nin geleceği açısından bu maçlar bir ölçü kabul edilmeli mi?
Fenerbahçe'yle ilgili düşündüğüm en önemli şey şu; Türk spor basını sporun çok dışında.
Yıllardan beri ben "Spor basını yok, futbol basını var. Hatta futbol basını da yok, Fenerbahçe, Galatasaray, Beşiktaş basını var. Hatta Beşiktaş, Galatasaray basını da yok. Fenerbahçe basını var" diyordum. Gördüm ki Fenerbahçe basını da yokmuş.
5-2'lik Köln maçının bitiminde, D-Smart'ın spikeri biraz sonra "Aykut Kocaman'ın görüşlerini alacağız" diye anons ettiği zaman özellikle bekledim. Aykut'un ne diyeceğinden fazla, Aykut'un halini görmek için bekledim. Türkiye'de 'spor yazarı, spor editörü, spor şefi' diye geçinen kim varsa; aynı beklenti içinde olmalıydı.
İnsanlar bazı şeyleri söyleyemezler ama hallerinden, tavırlarından ne demek istediklerini anlarsın.
Türkiye'de "Gözlerime bak, ne demek istediğimi anlarsın" lafı tarihe geçmiştir. Bekledim ki ertesi gün gazetelerde 5-2'lik maç değil, Aykut'un sözleri manşet olsun. Bekledim ki gazetelerden en az bir tanesi bir ruh doktoruna o konuşmayı yaparken, 'Aykut'un vücut dilinin neler söylediğini' analiz ettirsin. Aykut'un sözlerinden ve tavrından çok şeyler çıkarılabilirdi.
Biz biliyoruz ki Aykut içinden geçenleri o anda söyleyecek durumda değil ve söylemeyecek kadar da akıllı. Ne var ki ipuçlarını verdi.
Fenerbahçe ile Köln arasındaki bir hazırlık maçı. Adı üstünde hazırlık maçı ve skoru hiçbir anlam taşımıyor. Hazırlık maçı: 1- Takımı sezona hazırlamak için yapılan bir maçtır. 2-
Yeni transferlerin uyumunu sağlamak için yapılan bir maçtır. 3- Hocanın oyun düşüncesini takıma yerleştirmek için yapılan bir maçtır.

BASIN İFLAS ETTİ
Bunların üçü de bir araya geldiği zaman o takımın o maçta alacağı sonucun hiçbir anlam taşımayacağı ortaya çıkar. 10 tane de yiyebilirdi Fenerbahçe ya da 10 tane atabilirdi. Ama Aykut'un orada çözülmesi gereken bir şifre cümlesi var: "Bir hazırlık maçının yapabileceği azami tahribata uğradık." Yani "Bu maç Fenerbahçe'yi tahrip etti" diyor. Bu ne demek? Bu lafı bir Fenerbahçe yorumcusunun tahlil etmesi lazım. Hiçbir gazetede görmedim. Röportajı yapan spiker çocuk; maç üzerine bir iki tane soru sormak istedi. "Sağdan şöyle olsaydı, solda eksik vardı" gibi... Aykut kesti soruyu. "Onlar ayrıntı" dedi, "Daha oralara gelmedik" dedi. "Ortada takım yok, futbol yok. Sen ne diyorsun!" dedi. Bunlar çözülmesi gereken çok önemli şifreler. Şimdi ben düşünüyorum, acaba Aykut 'Takımın içinde bana karşı bir cepheleşme var! Bazı adamlar bilerek oynamadı' mı demek istedi!.. 'Hiçbir takım bu kadar pas hatası yapmaz, hiçbir takım bu kadar kolay gol yemez' ne demek! 'Fenerbahçe takım değil' demek istemiyor herhalde!.. Aykut Kocaman, 'Fenerbahçe'nin takım olmadığını' iddia etmez. Etse orada olmaz. O zaman ne demek?

Bunları eğer çözemiyorsa, bunların üzerine gidemiyorsa basın niye var? 5-2'lik maçın 'birinci golünü şu attı, ötekini şu attı' demek gazetecilik değil. Fenerbahçe-Köln maçının ertesi günü çıkan sayfalar Türkiye'de spor gazeteciliğinin iflasını gösterdi. Aykut nasıl söyleyemiyorsa, bunlar da herhalde yazamıyorlar. Bu kadar gazete, bu kadar Fener yorumcusu benim anladıklarımı anlamıyor mu, geri zekalı mı? Hayır. O zaman demek ki yazamıyorlar. 'Bir güç var yazdırmıyor' demek ki!.. O daha da kötü... Fenerbahçe-Köln maçından sonra en fazla konuşulması gereken konu bu... Türk spor basını, Aykut Kocaman'ın sözlerini iyi analiz edemedi. Aykut'un yüzünde yıkılmış bir ifade vardı.

-
Aykut'un yıkılmış yüz fotoğraflarını tek tek veren gazeteler vardı ama bir değerlendirme yoktu. İfadeleri gördüm ben zaten. 10 tane fotoğraf vermelerine lüzum yok. Bana onu analiz edecek adam lazım. Türkiye'de bu kadar futbol psikoloğu var, psikiyatrist var. 'Bak bakalım hocam görüntülere, Aykut ne diyor?' Fenerbahçe'nin iç yüzünü bilen üç adama sor bakalım bu lafların şifresi ne?

KURTULMAK İSTİYOR
Şimdi kahvehanelerde, iş yerlerinde bir sürü şey konuşuluyor. Herkesin kafasında bir komplo teorisi var. 'Aziz Yıldırım, Aykut'u getirmeye mecburdu. Ama Aykut ile bir şey olmayacağına inanıyordu. Onun için Aykut'tan bir an evvel kurtulmaya uğraşıyor' diyerek konuşuyor insanlar. 'Takım oynamazsa Aykut ertesi gün ya ayrılır ya kovulur.' Aziz de 'Geldiğinden beri 85. teknik direktörünü getirdi' ithamlarından kurtulur!.. Kafasında kim varsa onunla anlaşır. Böyle komplo teorilerine meydan bırakılır mı? Her Fenerbahçeli'nin olduğu yerde buna benzer teoriler var. -Bu gelinen noktada Kocaman'ın ciddi bir güven kaybettiğini söyleyebiliriz herhalde!.. Ben Aykut Kocaman'ı izliyorum artık; Fenerbahçe'yi değil. -Öteki taraftan Daum da yönetim ve Aykut'u eleştirilerini sürdürüyor. Daum sıkıştıracak tabii. Fenerbahçe'den kovulmuş bir teknik adam. Türkiye kariyeri sona erdi. Bugüne kadar kimin antrenöre ihtiyacı olsa iki isim ortaya atılırdı: Daum ya da Lucescu. Artık bir tek Lucescu kaldı!.. Onun için adam önüne geleni söyleyecek. -Görevde kaldığı süre içinde yönetimden destek almadığını söyledi. Bu gerçeği yansıtıyor mu? Daum'un haklı olduğu nokta çok. Aziz Yıldırım, 'Futbol şubesinin sorumlusu Aykut Kocaman'dır' dedi. Aykut Kocaman bütün sezon boyunca Daum ile bir araya gelmedi. Yan yana gelmedi, iki kelime etmediler. Daum sahanın kenarında çırpınırken, Aykut Kocaman poker suratıyla tribünde oturuyordu. Half time'da soyunma odasına Aziz Yıldırım iniyordu, Aykut inmiyordu. Yani Fenerbahçe'de bir teknik heyet için olabilecek en kötü yönetim vardı. Ama parasını aldığı sürece Daum bunların hepsine razı oldu. Ne zaman ki kapıya kondu o zaman konuşmaya başladı. Yok ya!..

* * *
G.SARAY'A ENTEGRE OLDU
Fenerbahçe'nin transfer politikasını nasıl buluyorsunuz? Sansasyon yaratacak yıldız oyuncuları getirmesiyle ünlüydü ancak son yıllarda bu özelliğini terk etmiş görünüyor. Bunun en önemli sebebi şu; bir defa dünyada artık yıldız futbolcu devri bitti. Yarın yine dönebilir ayrı; bugünler de bitti. Dünya artık koşan futbol oynuyor. Atletlerin oynadığı futbol. Teknik direktörlerin kölesi olan futbol. Dünya Kupası'nda yıldız var mıydı? En iyi oyuncu Forlan seçildi. 32 takımlı Dünya Kupası finallerinin en iyi oyuncusu Forlan! Nerede oynamış; Atletico Madrid'de... Kim haberdarmış Forlan'dan şimdiye kadar? Hem de İspanya gibi göz önünde olan bir ligde oynadığı halde!..

MESSİ'Yİ GÖRDÜK
Dünyada yıldız futbolcu yok. İşte yıldız dedikleri "Messi!" Messi'yi Dünya Kupası'nda gördük. Messi'yi, Maradona ile mukayese ediyorlardı. Messi, Maradona'nın M'si değil. Mevcut yıldızlar da alabildiğine pahalı. Hele de günümüzün ekonomik koşullarında, o paraları ödemek mümkün değil. Bundan 10 sene evvel Okocha'lar 40 milyon dolara gidiyordu. Şimdi 40 milyon dolar Messi için söylenen para... Futbolun maliyeti ve dünyadaki ekonomik kriz bir araya gelince iş değişti. Kulüplerin o paraları ödeyecek durumları yok. Bunları birbirine bağladığında nedeni ortaya çıkıyor.

MENAJER OYUNU
Fenerbahçe için gürültü yapacak transfer nedir: Galatasaray'dan adam kopartmak. Fenerbahçe'nin son yıllardaki baş transferleri Galatasaray'a entegre. Galatasaraylı Emre'yi alacaklar, Galatasaraylı Caner'i alacaklar. Galatasaray'ın talip olduğu Stoch'u alacaklar. Öteki berikini alacaklar. Bu işte fena halde menajer pazarı da var, biliyorsun. Menajerler getirip 'Galatasaray'dan şu, Galatasaray'dan bu' diye Fenerbahçe'ye iteliyorlar. Alınanlar içinde ben Caner'in çok iyi transfer olduğuna inanıyorum. Galatasaray, Caner'i arayacak. Fenerbahçe, Caner'den ileride büyük paralar da kazanabilir.

* * *
ARALARINDA BÜYÜK BİR SIR VAR
Galatasaray'da henüz beklenilen transferler gerçekleşmedi ama kamp iyi gidiyor gibi. Hazırlık maçlarında geçen sezon başındaki gibi farklı sonuçlara imza atıyorlar. Galatasaray bir toparlanma süreci içine girebilir mi?
Galatasaray'ın geçen sezonki kadrosu Avrupa Şampiyonlar Ligi Kupası'nı kazanabilecek kalitedeydi. UEFA'yı değil, Şampiyonlar Ligi'ni kazanabilecek bir kadroydu. Rijkaard, Fenerbahçe'nin 10 puan gerisinde kaldı ve "Kadrom kalitesiz" dedi. Onun için bu seneki kadroyu ben tartışmıyorum bile... Bu seneki kadro da iyi ayrıca... Yaptığı transferler de iyi; daha da yapılacağı söyleniyor. Ama 'Rijkaard ile ne olur' onu bilemiyorum. -Kewell ile yeniden anlaşıldı. Bu doğru bir karar mı? Galatasaray'ın önemli sorunu Rijkaard, daha önemli sorunu Adnan Sezgin... Galatasaray camiasında konuşmadığım insan kalmadı. Gazetecilikte 50. yılım geçti. Bunun 40 senesinde fiilen Galatasaray'ın içindeydim. Ben hayatımda Galatasaray camiasında bu kadar nefret edilen bir adam görmedim. Adnan Polat, Haldun Üstünel'i transfer çalışmalarıyla ilgili İngiltere'den geri çağırdı. 4 saat görüştüler Su Ada'da!.. 'Galatasaray Adası' olduğu iddia edilen kaçak inşaattan dava konusu olan Su Ada'da 4 saat konuştular. Adnan Polat 'şikayetinin ne olduğunu' sordu Haldun'a... Bunlar bana zamanında 'off the record' anlatıldı. Şimdi bütün gazetelerde okuyorum, onun için söylememde bir sakınca yok. Haldun, "Ben Adnan Sezgin ile çalışmak istemiyorum. Bu adamdan bütün camia nefret ediyor" dediğinde Adnan Polat, "Haklı olabilirsin ama bu adam çok önemli birisi. Bunun yaptığı işi yapabilecek bir kişi yok. Ben tanımıyorum. Sen birini bulursan, Adnan Sezgin'i değiştiririz" karşılığını verdi. Haldun Üstünel, Fenerbahçe'nin teşvik primlerini 'Galatasaray'ı yenin' diye İstanbulspor'a dağıtan Adnan Sezgin gibi bir tüccara değil, Türkiye Futbol Federasyonu'nu fiilen yürütmekte olan Galatasaray'ın öz çocuğu Lutfi Arıboğan'a gitti, konuştu. 'Galatasaray'dan Futbol Şubesi'ni yönetme teklifi gelirse, federasyonu bırakıp, gelir misin?' diye sordu. "Gelirim" dedi Lutfi ve Haldun gidip, Adnan Polat'a "Adnan Sezgin'in yerine adamı buldum. Lutfi Arıboğan" dedi.

YARIŞ HALİNDELER
Adnan Polat, "Ben Lutfi ile konuşurum" dedi ama bu konuşma gerçekleşmedi. Haldun Üstünel aldatıldığını anladı. "Tatile gidiyorum" diyerek çekti gitti ve Adnan Sezgin görevde kaldı. Galatasaray maçlarına otobüsle giderken, o otobüse binmeye tenezzül etmeyen, belki de o otobüse binmeye korkan Adnan Sezgin, BMW markalı özel arabalarıyla gitmeye devam ederken, Haldun kayboldu ortadan... Galatasaray'daki acı durum bu. Adnan Sezgin sorununu çözemezse Adnan Polat, Galatasaray biter. Adnan Polat daha evvel biter. -Polat, Sezgin konusunda oldukça eleştiri alıyor ama bir o kadar da ısrarlı görünüyor. Başa geliyorum... Bütün Galatasaray camiasında artık herkes konuşuyor. Evvelden bu bir komplo teorisiydi şimdi herkes inanıyor. İki Adnan arasında bir sır var, Adnan Polat, Adnan Sezgin'e bu sır yüzünden mahkum! Ondan vazgeçemiyor. Herkes buna inanıyor artık. Adnan Polat'ın başını da bu yiyecek. Adnan Polat'ın başını yiyeceğini bildikleri için de Cemal Özgörkey ile Yiğit Şardan gelecekteki başkanlık yollarını açmak için çırpınıyorlar. Düşünebiliyor musun; Adnan Polat birlikte olduklarını göstermek için bir basın toplantısı yapıyor. Haldun Üstünel ile Cemal Özgörkey katılmıyor ve nasıl parça parça olduklarını ortaya koyuyor. Galatasaray'ın hali bu.



Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.

GÜNÜN DİĞER YAZARLARI

SON DAKİKA
Anasayfa Anasayfa Beşiktaş Beşiktaş Fenerbahçe Fenerbahçe Galatasaray Galatasaray Trabzonspor Trabzonspor