Özlemek
Milli maçlar nedeniyle lige verilen arada "soğuduğumuz futbolu" özlediğimizi de hissediyoruz. Bu çelişkinin çocukluktan kalma futbol sevdasının eseri olduğunu biliyoruz. Yapılan transferlere bakıyorum da ödenen ücretlerle Avrupa seviyesine geldik. Nasılsa milyonlarca dolarlık borçlar hesabımıza yazılıyor.
Avrupa kupalarında nal toplayanlar talihsizliğin kahve fallarına mı bakacak? Ekmek pişirmeyi öğrenemeyenler "menajer" denen sistemin maşalarıyla işi pişirmeyi mi sürdürecek? İpini sahibine teslim eden medyatik kuklalardan kaç popüler soytarı üretilecek daha? Onların ikramiyeleri aybaşında mı verilecek sezon sonunda mı? Aynı tip cinayet işleyenlerin yeni videoları sosyal medyada rekor mu kıracak yine?
Bizler futbolun mazisini özlüyoruz. Maziyi hatırlatma tabletleri üretmek için kafa yoran bir eczacı tanıyorum da o güzel yılların asil futbolcularını koyuyor önüme. "Ben onları zaten tanıyorum" diyorum, "unutturmamayı da ilke ediniyorum." Bazen "siyah-beyaz güzellikler için keşke maziye kesilse biletler! Oysa hangi yaralı kuş dönmüş geriye o güzellikler dönsün! Ama şimdiki zamanda mazisi sabıkalı adamlara hala itibar gösterilen bir ülkede, çocuklarımızın nasıl büyük bir tehlike içinde olduğunu işaret etmekten vazgeçmiyorum.
"Kolay ölümler ülkesinde çocukların neler kaybettiklerini görmek için öldürülmelerini beklemek gerekmiyor. Sosyal medya mezbahaları kan kokarken "dereye atılmaları da" gerekmiyor! Geçenlerde bir arkadaşım, "biz talihsiz bir nesiliz, neler gördük neler" dedi. Bizler darbeler gördük, muhtıralar, depremler virüsler. Bizler gaz lambalarını gördük, radyolarda arkası yarınları, futbolcuların en asilini, şarkıcıların en zarifini. Kara tahtalarda beyaz tebeşirle terbiyenin hasını öğreten aydın öğretmenleri gördük. Veresiye defterine yazarken yoksul insanları incitmeyen, "olunca verirsin" diyen bakkal amcaları gördük. Her şeyden önemlisi o güzelim insanları gördük. Şöyle bir düşündüm de gerçekten çok çektik ama arkadaşımızın bisikletiyle tur atmanın, okula giderken alınmış ayakkabıyı yatağının altında saklamanın ve tribünlerde kardeş kardeş maç izlemenin ne demek olduğunu da en iyi bizler biliyoruz.
Futbolun çocukların hayatında kapladığı yerin sınırı yok. Dünya çocukların kalbinde yaşar ama kötülüklerin görüldüğü yerde alkışlandığı bir dünyada, her çocuk kendilerine daha iyi bir dünya bırakmakla yükümlü olanların yükünü taşıyor. Teknolojiden, sosyal medyadan ve futbolcuların kalitesizliğinden yayılan zehir en kolay onlara ulaşıyor. Çünkü herkesin elindeki gücü kötüye kullanmak gibi bir tutkusu var. Ve bu tutku tehlikeli boyutlara ulaştı.
Futbolu elbette özlüyoruz ama tehlikeli gerçekleri gizlemiyoruz. Çünkü özlemek güzel olsa da sorguyu gerektirir. O yüzden güneşin kum saatini şimdiki zamanın pahalı saatlerine değişmiyoruz. Zorbalara hizmet eden korkaklar için not düşüyoruz, "insanın başına ne gelirse eğilmekten gelir!" Hala küçükleri sevip büyükleri saydığımız için, hala parayı değil yıldızları saydığımız için eskicilik yapmayı da seviyoruz. Çünkü insanlık eskiden vardı. Şimdi görünenden daha kirli futbol görünmeyenden daha tehlikeli. O yüzden yapılması gerekeni yapmayanları işaret etmekten utanmıyoruz. İşareti aldıktan sonra yapmayanlar utansın!
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.