Randevu!
- Hakkı Yalçın Yazıları
- 19 Ağustos 2024, 21:27:31, Güncelleme: 20 Ağustos 2024, 06:50:25
Maç oynanırken Fenerbahçe Kulübü Başkanı Ali Koç'u saha kenarında görenlerin soracağı ilk soru; "orada ne işi var?" Her sorunun cevabı vardır. Bugün yargılanması ve yurtdışına çıkış yasağı konması gereken teknik adamlar meydanlarda caka satarken, "bu adamın hala futbolun içinde ne işi var?" diye soranı yoktur memleketin. Çünkü adaletin de "renk ayrımı" vardır. Yasaların kişilere özel uygulandığı bir memleketin medyası da yapılmadık çirkinlik bırakmayan kabadayılara biat etmekten gurur duymuştur.
Ali Koç, Fenerbahçe sevdasıyla kafiyelidir. Biletli taraftarlarına biber gazıyla müdahale edildiyse, o insanlara yapılanları kendine yapılmış farz eden bir başkanın yerinde duramaması sevdanın da yansımasıdır vicdanın da! Ali Koç tribünlere gittikten sonra pet şişe yağmuruna tutulmuş, sahaya inme şartları da sözde kendini korumak isteyenlerin rehberliğinde gerçekleşmiştir. Büyük resme iyi bakalım. Bir insanın, bir kulüp başkanının ve bir sanayicinin, sırtını emanet ettiği bir kulüp görevlisi tarafından itilerek düşürülmesi insanlık ayıbıdır. Ali Koç ayağa kalkmıştır da kulüp başkanını bile koruyamayan bir sistem çocuklarımızı nasıl koruyacaktır? Bu soru hala yerdedir!
Ali Koç'un yere düşürülmesi, Fenerbahçe camiasının ayağa kalkmasıdır. Yaralı askeri sırtında taşıyan diğer yaralı asker ruhunu taşımak yarından tezi yok yine özne olacaktır. Ama bir kulübe karşı yaratılan organize nefretin bu topraklarda futbolun hangi boyutlara taşınacağının da resmidir. Bu kulübün otobüsünün kurşunlanmasıyla, suçluların hala bulunmaması cevap bekleyen asıl sorudur!
Futbol artık futbol değildir, kalleşliktir, bahistir, provokatörlere kıyak, özel talimatlara dayanaktır. Devrilen lamba halıyı tutuşturmuşsa yangını hesaba katmamaktır. Futbol sosyal medyada linç devriyesi olmaktır, trolleri maaşa bağlamaktır. Futbolun damarlarında tedavisi imkansız bir hastalık dolaşırken tozu dumana katmak, en büyük ayıp da utanca ortak olmaktır.
Futbolun söylemekten çekindiği sır kalmadı artık. Kötülük nakliyatı olanca hızıyla sürerken, kendi ahlaksızlığını yaratan futbol kendi kitlelerini de üretti. Kaç çocuk zehirlendi kim bilir, kaç çocuk bilinçaltına yüklenen zehri büyüyünce dışa vuracak! Bugün nefretin ve çirkinliklerin arkasında duranların kaç çocuğun kurban edilmesinden suçlu olduğunu görecekleri zamanlar da gelecek. Çünkü her yolculuğun bir sonu var ve herkesin uyanacağı bir uyku da olacaktır! Biz buna kısaca "kıyamet" diyoruz! Ve o "kıyamet" asla 7 harfli bir kelimeden ibaret değil. Not: Para denince kıyameti koparanlar da buna dahildir!
Bizler büyük kaleleri küçük taşlardan yapan çocuklardık. Maçları birlikte seyrederdik de kimsenin acısına seyirci kalmazdık. Büyüdükten sonra da bir çiçek en narin yerinden nasıl tutulursa, öyle tuttuk çocukların ellerini. Ve hala çocukların emrindeyiz. Çünkü bizler yere düşen ekmeği üç kere öpüp başımıza koyan çocukluğun eseriyiz. Arkadan itilerek yere düşürülen başkanların arkasından teneke çalan zamanların değil.
Gördük ki vazgeçmediklerimiz artık bizim değil, o yüzden aşk artık futbol mahallesinde oturmuyor. Paranın ve kötülüğün peşinde koşanlar bunun ne demek olduğunu bilmeyecektir ve bizim çocukluk aşkımız futbol, çağırıldığı asalet ve adalet konulu randevuya da asla gelmeyecektir.