Gelecek yıllar!
Bir yıl daha gitti. Bir daha asla bulamayacağımız güzellikler zaten gitti de insan kalitesine yatırım yapılmayan bir ülkede çocuklarımız nereye gidiyor? Nefreti su gibi içen insanlar gitgide çoğalıyorsa, kötülerin her sözü can buluyor da insanlık para ve çıkar uğruna can veriyorsa. Ve her yıl bir düğme daha eksiliyorsa saygının ceketinden biz nereye gidiyoruz?
Her yıl makyajını tazelese de kirli boyasını akıtan gerçeğin adıdır futbol. Güneşin altında oynanırken ateşi uyandırmaktı da şimdilerde karanlığın gölgesine yaslanmaktır futbol. Adaletin ağzına paçavra tıkanmış, bu topraklardaki her türlü çirkinliğin mucidi olan kabadayıların yüzleri kanla yıkanmış ama hala el üstünde! Gazeteciliğin rütbesi kalemdi yürekti, şimdi para denince akan sular duruyor. Cehaletin sırtına basarak yükselen popüler gazeteciliğin bu topraklardan neler aldığını gördükten sonra, "yüzlerinizi de iki renge boyayın" desek ne yazar! Avantacılığı boynuna kolye yapanların yüzünün kızarmamasıdır futbol.
İtibar gören cerahat adamlar arasında bazen garip hissediyoruz kendimizi, bazen de kovasından kopmuş kuyuya düşmüş ip gibi. Hayatla oynarken kaybettiklerimizin bedelini zaten ödüyoruz da futbolun bizlerle oynarken aldıklarının bedelini çocuklarımıza ödetiyoruz! Bu borcu nasıl ödeyeceğiz?
Bilim adamlarının 60 yıl önceki düşüncelerine göre insanların 2058 yılında 'neyim ne olacağım' derdi olmayacak, haftada en fazla 8 saat çalışacaklar. Et diye bir gıdayı bırakıp sebze yiyecek ve sinir sistemlerini kontrol altında tutmayı başaracaklar. Bunun sonucunda sinir ve aşağılık duygusu gerçeklerinden uzaklaşacaklar. 2058 yılında terbiye sistemi de değişecek. Teknolojik şifrelerle beyinlere komut gidecek, terbiyevi formüller insanların bünyesine otomatik olarak nakledilecek. İnsanlar işine otomatik otomobille kitabını okuyarak gidecek. Ayrıca yağmurda ıslanmamak için görünmeyen şemsiye hayali de var. Bir de ebedi hayat, yeme de yanında yat!
Bilim adamlarının 60 yıl önceki görüşleri umut doluyken, onlar insanlardaki ihtirası, kan dökme tutkusunu ve para için yapılmadık soysuzluk bırakmayanları hesaba katmamışlar. Onlar görünmeyen şemsiye hayaliyle gezinirken, cep telefonlarının ve yapay zekanın keşfedilmesi bir galibiyet sayılabilir ama yüreklerdeki zehrin sebzelerle kaybolacağını ve işe gidenlerin kitap okuyacağını düşünmeleri ağır bir yenilgi. Bizdeki ejderhalar 3 gün sonra da 30 yıl sonra da çocuklarımıza yine kıyarlar!
Biz bu mücadeleyi kötülüğe gösterilen itibarla, kabadayılara el pençe duranlarla, parayı görünce kıvıranlarla kaybettik. Kazanmamız asla mümkün değil.
Maziye turlar düzenlerken, elle yazdığım mektuplarımı vicdan kargoyla yollardım da biliyorum ki gelecekte ne vicdana ihtiyaç var ne kargoya! Vicdanlar ziftle kaplanırken, gözlere karanlık bir perde inerken bizim çocuklarımız gelecekte de en dik yokuşları çıkacak. Düşmanlıkla ve kötülükle beslenen ve hala itibar görenlerin çocukları uzay boşluklarında bile beleşe arsa arayacak. Bugün para için ruhunu satanların el üstünde taşındığı bir dünyanın geleceğinde, adalet, asalet ve merhametin esamesi bile okunmayacak. Bugün yılanlara dokunmayanların o gün dokunacağını hayal bile etmeyin.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.