Anlamak!
Geçen yıl bu zamanlar virüsün oluşturduğu şartların vicdanları ayaklandıracağını, "battık" diyen kulüp başkanlarının kurtuluşu yürekli yapılanmada bulacaklarını düşünmüştüm. Yabancı bataklığının kurutulup altyapıya değer verileceğini falan. Ama hiçbir şey değişmedi. Menajerlerin kasası konumundaki teknik adamları da gördük, karanlık adamlardan akıl alan başkanları da. Futbolu kirleten para temiz insana değer verir mi? Not: Maddi boyutlar insanları asaletten ve adaletten soyutlar.
H H H
Kulüplerdeki yabancı sayısı azalmadıkça futbolun kurtuluşu yok ama kimin umurunda! Yayın gelirleri bile düşerken ayakta kalmak için altyapı inşaatına başlamaları gerekenler hala 12 yabancıyı yeterli bulmuyor. Kulüplerde onurlu insanları görevlendirip 3 tane kaliteli yabancı bulmak geçerli bir yol değil, çünkü sistemi süslemek menajerleri beslemek lazım. Not: Tek kefeli futbol ekonomisinde terazilerde okka yoktur cukka vardır.
H H H
Yabancıya karşı değilim, bu kadar kalitesiz yabancıyla futbolun geleceğine kurulan kumpasa karşıyım. Ne acıdır ki gençlerimizin tırnağı olamayacak kadar yabancılara doyduk da çuvalla transfer yapıp "bizi transfer yapamaz hale getirdiler" diyen başkanları da duyduk. Milyonlarca dolarlık kayıpları hatır gönül meselesine dönüştürüp hala menajerlerle paslaşanlar da var kendilerini tekzip edenler de. Manzaraya bakın; 2 yıl önce 13 milyon euro verilen yabancı futbolcu yerli gençle takas aracı olarak kullanılmak isteniyor! Kulüplerin kasalarını boşaltanlar ya birilerinin cebini doldurur ya da karikatür balonlarının içini. Not: Üzerinde insan olsa da bazen koltuklar boştur!
H H H
Bu ülkede doğru insanlara çelme takmayı severler, emekleri talan etmeyi. Gençlerin önünde duvar örmenin hangi boyutlara geldiğini Süper Lig'e çıkma finalinde gördük. Bir tane yabancı futbolcu oynatmayan Altınordu Takımı Süper Lig'e çıkıyordu da Cüneyt Çakır ve Mustafa Denizli lobisi izin vermedi. Son dakikalarda Altınordu'nun lehine verilmeyen penaltıda gördük ki adaletsizlik VAR edilirken de haykıracaksınız vicdanlar YOK edilirken de! Ama futbolun ağaları Altınordu Kulübü'ne yabancı kaldı. Gencecik Altınordu doğru yapılanmayla bütün kulüplerin boyasını akıtırken, para harcamayı matah bir şey zanneden o kulüp başkanlarına bir süre önce sormuştum yine soruyorum. "Yabancılara su gibi para harcayıp kendi gençlerine güvenmeyenler, düşüp kırılan sürahinin mi derdine düşmeli yoksa harcanan suyun mu?" Not: Para kendisine güvenenleri bile mahcup etmiştir de gözden çıkarılan gençler en çok kendilerine güvenmeyenleri mahcup etmiştir.
H H H
Elini çabuk tutması gerekenlerin acelesi yok. Nasılsa birçok başkanın söylediklerini onaylatan medyası her yalana inanan taraftar kitlesi mevcut. O yüzden aynı filmi bir kez daha çevirmenin de sakıncası yok, sezon başında söylediklerini sezon sonunda başka dile çevirmenin de. Dünyaca ünlü Alman şairi Bertolt Brecht'in çalışma odasının duvarında "doğru somuttur" diye yazardı. Odanın pencere kenarında da başını sallayan tahta bir eşek vardı. Brecht o tahta eşeğin boynuna bir yafta asıp üzerine şunu yazmıştı; "bunu ben bile anlamak zorundayım." Not: Tahta eşeklerin bile anlamak zorunda olduğu gerçekleri insanların anlamaması garip gelmiyor artık.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.