Süt hâlâ beyaz!
Fenerbahçe'nin bu sezon futbola kalite katmak gibi bir derdi olduğunu zannetmiyorum. Sezon başından beri özne aynı; "nasıl kazanırsan kazan!" Maçlar; sonuçları sahiplenen gerçeklerle tanımlanıyorsa, Gaziantep maçı sonrası Fenerbahçe'nin hedefe ulaşacağını söylemek mümkün mü? Bu ülkede her şey mümkün! Kalan 8 haftanın içinde puan cetvelinin sakladığı bir hesap var; gizli hesaplar hariç!
Kim derdi ki sezona 20 futbolcu transfer ederek başlayan Fenerbahçe ligdeki 33'üncü maçında futbolsuzluğun zaferini saha ortasında kahve içme pozuyla kutlayacak! Kim derdi ki sezon başından beri koca Fenerbahçe her maçtan sonra küçük teselliler bulacak da Mete Kalkavan'ın Gaziantep'e yaptığı haksızlıklara göz yumacak! Ve kim derdi ki Fenerbahçe'de zalimler el üstünde taşınacak!
Bazı sahneler vardır ki sorgulanmalı ama kötülüklerin el üstünde taşındığı bir düzende insanlığın ayaklar altına alınması olağan karşılanıyor artık. Maçın başında İrfan Can Kahveci yerde yatan rakibinin ayak bileğine kasti olarak basıyor, yan hakem de yanı başında. İrfan Can yaptığı zalim harekete karşılık utanmadan rakibini aşağılayan züppe bir gülüş atıyor. O zaman bize de "sol ayağın özel olabilir ama senin kalbin yok İrfan!" demek düşüyor. Bu ülkede vicdanların öldüğünü ilk kez görmüyoruz ve böyle hakemlerle futbolcuların "kaynaşmasına" da ilk kez şahit olmuyoruz. Not: Yıllar çabuk geçer, durduğu yerde bile kazanan sadece zamandır kaybeden insandır. Parayla ve popülerlikle bir halt olduklarını zannedenler de aslında "haybeden" insandır.
Bazı hakemler puzzle gibidir, birbirlerine eklendikçe büyük resim çıkar ortaya. "Cinayete göz yumanlar!" Karagümrüklü Lens'in Galatasaraylı Yedlin'i hastanelik eden hareketine kırmızı kart göstermeyen Ali Palabıyık için bir insan canı kaç ölümcül tekmenin karşılığıdır? Cevabını kendi versin. Çünkü her insanın beyni 1300 gram kalbi 300 gram. Hakem olmanın "ağırlığını" hissetmeyen birine insanlık yasalarını hatırlatmakta fayda var. İnsan sağlığıyla oynamanın "top oynamakla" eşdeğer olmadığını bilmeyen bir adama hakemliğin vicdanla da bağlantılı olduğunu söylemek gerek. Ama Luyindama'nın "kan çıkmazsa para yok" hesabı Mevlüt'e attığı kasti dirsek, Ali Palabıyık'ın vicdani sorumluluğu bile almadığının resmiyse ne söylesek faydasız!
Ne yazık ki insanların adil olduğu bir dünya yok. Adalet herkese eşit uzaklıkta değilse, bizlerin hak arama çalışmalarının da bir anlamı yok.Futbolun adaletsizliği futboldan çok sevilirken, yıllardır hakemlerin işlediği cinayetlerin ve faillerin ayakta alkışlandığını unutmayalım. Medyada ağalara beylere yetmeyen güçlerini efendi adamlar üzerinde test edenlerin adaleti mest etme pozlarına da aldanmayalım. Kaypaklık; korkaklığın rantına sırtını dayayanların yatırım aracıdır, o yüzden herkes kendi kurallarını oluşturmuş vicdansızlık yasaları yürürlüğe girmiştir. Ve bizler de bu kadar kirin içinde "süt hala beyaz" diye şükrediyoruz öyle mi? Ne yazık ki öyle!
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.