Gönderme!
Milli takımın Dünya Kupası elemelerinde ara tatile lider girdik.
Hollanda ve Norveç maçlarını hesaba kattığımız zaman 3 maçta 7 puanı az bulmak ne kadar büyük düşündüğümüzün resmidir.
Letonya maçında bile Şenol Güneş'i ve hiçbir futbolcuyu eleştirme hakkına sahip olmadığımızı düşünüyorum.
Futbolun içinde kaybetmek de olacak, önemli olan yürüdüğümüz yoldaki doğru adımlar.
Bu takıma Cengiz Ünder, Merih ve Zeki'nin katılımını da hesaba katarsak 5 aylık aradan sonra milli takımdaki beklentilerimizin sekteye uğramayacağından eminim.
H H H
Şimdi ligimize döndük.
Fenerbahçe'de Erol Bulut gitti Emre Belözoğlu geldi.
Erol Bulut belki de çok önceden gitmişti de haberi yoktu.
Emre Belözoğlu'nun aradaki kayıp puan farkının kapatılmasında oynayacağı rol, futbolcuların içine işleyen virüsü yok etmekle orantılıdır.
Ama o virüs bir kere beyine girdi mi gitmez!
Takıma giremediği zaman çirkin bir örgütlenmenin içine girenlerin bol olduğu bir takım izlenimi veriyor Fenerbahçe.
Milli maç nedeniyle askıya aldığım bir görüntü var. Ozan Tufan'ın Beşiktaş maçında attığı golden sonra ettiği küfür. Küfür ki dünyanın en iğrenç eylemlerinden biridir.
Ozan Tufan golden sonra ekrana yansıyan görüntüsünde bir şeyleri bir yerlere "koydu!" Kulaklarımız değil ama gözlerimiz duydu.
Böyle gerçeklerin sorgulanması gerekiyor desek de küfürün ayıplanmasının modası geçti.
Hele güzel bir gol atıyorsa o adamı "koyacak" yer bulamazlar!
Bu meselede küfürün adresi silik yazılmış olabilir ama tahmin etmek zor değil.
O yüzden takımın içindeki çürük yapılanmayı işaret etmek adına yazdım bu gecikmiş pozisyonu.
Erol Bulut'un koltuğunun hükümsüzlüğü kadar, futbolcuların hangi konuda palazlandığını göstermek adına.
H H H
Bu sezonun iki özel teknik adamı var biri Sergen Yalçın diğeri Abdullah Avcı.
İkisi de kısıtlı kadrolarla teknik adamlığın hünerini gösterdiler. İkisi de sadece futbol oynatmak konulu bir eylemin neferleri.
Beşiktaş ve Trabzonspor'un yürüdüğü yol diğer büyüklerin takip etmesi gereken yol ama transferlerden yolunu bulanlar ülkesinde yaşadığımızı unutmayalım.
Kulüplerin kuyusunu kazmakla bahçeye ağaç dikmek arasındaki farkı hissetmeyenler şimdi Bodrum'daki otelinde tatil yapıyordur.
Yabancılarla sıvanan duvarlara "şampiyon" diye yazmayı planlayanlar da harıl harıl sezon sonu müsamerelerine çalışıyordur.
Seçmeli ders; mağdur edebiyatı!
H H H
Bekleyin neler göreceğiz.
Ligin sonlarına gelirken hakemleri kendi çemberine çekmek isteyenleri göreceğiz.
Sistemin nimetlerini lehine çevirmek isteyenlerin yine film içinde film çevireceklerine de şüphem yok. Çünkü bu ülkede hakkı olmayanı reddedeni görmedim.
"Bu sezon şampiyon Sergen Yalçın'dır" diye duvarlara yazmaktan gurur duyarım.
"Sezon bitmedi ki" diyenleri duyuyorum da "şampiyonluk sadece puan cetvelini en üst sırada tamamlamak değildir" diye karşılık veriyorum.
Yıllardır futbolun kurallarını reddedip kendi kurallarını ayaklandıranlara "gönderiyorum" bu cümleleri.
Ve de şampiyonluğu belirleme Oscar'ına göz koyan her zamanki hakemlere!
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.