Tablo!
Beşiktaş karşısındaki Fenerbahçe'nin bir yanı ucuz kurtuldu bir yanı galibiyeti kaçırdı.
Ama son çeyreğe kadar futbol takımı gibi duran, orta alanda top yapan ve mücadele eden Beşiktaş'tı.
Kaçırılan 5 net pozisyon var. Gecenin adamının kaleci Altay olması her şeyi gösteriyor zaten.
Sergen Yalçın hafta içindeki kupa maçında uzatmaları oynayan takımının son çeyrekteki çöküşünü seyretti, oyuncu hamlelerinde uykuya daldı ve beraberliğe davetiye bastırdı.
Erol Bulut yenilgiden kurtulmanın manevrasını oyuncu değişiklikleriyle yaptı ve Ozan Tufan da ağzıyla kuş tuttu.
Fenerbahçe son dakikalarda maçı da kazanabilirdi ama maçın bütününde o kazanma ruhu Fenerbahçeli futbolcularda mevcut değildi. Ve galibiyet hakları da değildi.
H H H
Fenerbahçe'de 15 dakikalık oyuna bakıp gelecek adına umutlanmak mümkün olabilir.
Ama 75 dakikalık gerçeklere bakınca "çaresiz Fenerbahçe" posteri de duvarlarda asılı duruyor.
Neredeyse ligin sonuna geliyoruz hala "takım düzelir mi?" diye şüpheli bir duruş var.
Arkası yarın oyunu gibi.
Oysa Beşiktaş'tan 8 kayıp puan geride durmanın Fenerbahçe'yi maçın ilk dakikasından sonuna kadar motive etmesi gerekirdi.
37 yaşındaki Atiba, Gustavo'yu cebinden çıkardı.
İrfan Can çok çabuk cambaz olmuş ama ipi çürük!
Fenerbahçeli futbolcularda her pozisyonda hakeme el kaldırmak da sistemin bir parçası olsa gerek. Bu da oyundan niye koptuklarının göstergesi.
Ama sonuç olarak; "son dakikada galibiyeti kaçırdık" masalı bütün gerçeklerden daha etkili.
Düşünüyorum da Beşiktaş'tan koparılan beraberlik bile Fenerbahçe'de "mutlu aile tablosu" yaratırken, kurtulan belki de Erol Bulut'tur!
H H H
Sahada aciz bir hakem vardı, gösterilemeyen sarı kartlar, rakibine dokunmadığı halde gösterilen sarı kartlar.
Maçın berabere bitmesine yönelik icat edilen uyduruk fauller de caba!
Beşiktaş'ın maçı kazanması en çok Halil Umut Meler'i ve puan cetveline ayar çekenleri mutsuz ederdi emin olun.
Çünkü bu ülkede futbolun karanlık bir yüzü var, paradan başka hiçbir şeyin konuşulmadığı ve adaletin değer bulmadığı karanlık bir yüz.
O sistemin önümüzdeki haftalarda daha etkili biçimde harekete geçeceğine yüzde yüz eminim! Yüzleşmek isteyenler varsa da beklerim.
Not: Bizler kimin şampiyon olması "gerektiğiyle" ilgilenmiyoruz, o şampiyonluğu kimin hak ederek kazanmasıyla ilgileniyoruz.
H H H
Bu dereden çok sular akar, kimileri mahzun bakar kimileri camı çerçeveyi indirir gibi.
Ligin en az gol yiyen takımına İstanbul'da 4 gol atmak her şekilde alkışlanmayı gerektirir.
Bu alkışlar bizden Rizespor'a.
Ama Fatih Terim'in bir gün olsun rakibini alkışladığını görmedim.
Her yenilgiden sonra yanlışları başından savan cümleler ve ucu hakeme dokunan göndermeler.
Fatih Terim kazandıkça hakemler hep iyidir kaybedince suçlular sıraya dizilir.
Galatasaray 4-3 galip durumda olacak da hakem maçı 13 dakika uzatmaya götürecek ha!
Oy anam oy!
Yıllardır aynı sahneleri ve tavırları izliyoruz. Oysa bu kadar gergin olmanın anlamı yok.
Daha çok maç var ve futbolda kazanmak kadar kaybetmek de var.
Bir teknik adam gerçek bir futbol takımına sahipse, rakibi silip süpürecek kadar yürekli mücadele edecek ya da kaybettiklerini kazanarak telafi edecek.
Not: Futbol kaybederken de güzeldir ve haksız kazanmaya bin basar.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.