Acaba!
- Hakkı Yalçın Yazıları
- 14 Aralık 2020, 23:15:19, Güncelleme: 15 Aralık 2020, 06:50:05
Ne bir sistem ne yaratıcılık.
Savunmadan yayılan negatif enerji iki ön liberonun ayaklarında uykuya daldı.
Hepsini toplasan bir Tetteh etmeyen Fenerbahçe forveti Malatyaspor karşısında daraldıkça daraldı.
Elde ne kaldı? Ciddiyette ve cesarette yetersiz bir takım duruşu ve 3 farklı yenilgi.
Tarihinde ilk defa kendi sahasında üst üste 3 maç kaybetmenin gururu da caba!
İki yenilgi arasında tutulmuş bir dilekti üçüncü yenilgi.
Sahte övgülerle "şampiyonluk sigortası" yaptırdıklarını düşünenler, kaybettikleri puanları sezon sonunda düşler tarlasında mı toplayacak acaba?
***
Maç içindeki stratejiyi değiştirmek kadar rakibin üretim noktasına ayak koymak teknik adam özelliği gerektirir.
Malatyasporlu Tetteh'in sırtında bile gözleri vardı da tekrarlamaktan usanmadığı sahnelerle maç boyu Fenerbahçe takımına ve kulübedeki beylere ders verdi.
Maçı çevirmek için yapılan eyleme bakın, son 20 dakikada Pelkas'ı çıkarıp savunmayı güçlendiren (!) Novak'ı oyuna almak.
Kimsenin gülmediği şaka!
Fenerbahçe kulübesi böyle maçları dizi film izler gibi izliyorsa, bizler de kaç yıldır sonunu bildiğimiz bir filmin fragmanlarını mı izliyoruz acaba?
***
18 futbolcu transfer edip karşılığında böyle garip bir takım kuracak kadar ziyankar bir kulüp müdür Fenerbahçe?
Yaratılan takımın nasıl kolay yenileceğini göremeyecek kadar ciddiyetten yoksun olanların eseri midir yoksa?
Futbolcuların yüzünden düşen bin parça! Ne kazanmak için ümitleri var ne kaybetmemek için dirençleri.
Sahanın ortasında "abi" gibi durması gerekenler takımda "ağalık" kurmuş.
Rakiplerine "bizi yenmenizde sakınca yoktur" mesajını verenlerin giydikleri formanın anlamını hissetmedikleri de ortada.
Böyle yenilgiler bazılarında alışkanlık yarattı da onlar başka türlü rahat uyuyamıyor mu acaba?
***
Erol Bulut, "bütün sorumluluk bende" diyor.
Futbol tek kişilik sorumluluğu kaldırmaz, asıl sorumluluk futbolculara da bu duyguyu yüklemektir.
Sorumlu olmak önce takımdaki disiplini geliştirmek, bu kadar kolay yenilgilere izin vermemek, her şeyden önemlisi yanlışlarda inat etmemektir.
Bunlar yapılmıyorsa sorumluluk suçlulukla yer değiştirir.
Bir teknik adam anahtarı rakibe verip bir de ziyafet sofrası kuran Tisserand'a hala forma giydiriyorsa, o sorumluluğun keyfini çıkarıyor demektir. Futbol oynatamayan teknik adamların hepsi kendi gelecekleriyle oynamıştır.
Düşünüyorum da Erol Bulut "gidenlerden" bir farkı olmadığını göstermek için işaret mi gönderiyor acaba?
***
Maç sonundaki 5 dakikalık uzatmaya itiraz eden Erol Bulut, "Gökhan Gönül'ü ve Caner'i sahadan atmadığınız için size teşekkür ederim" diyerek hakemin elini sıkmalıydı. Saha içindeki ağalara yelken indirmekle hakem olmak arasında sıkışmış böyle adamların ağzına düdük vermek gelecek için tehlikeli anonslardır. Korkaklardan hakem olmaz, ancak Serkan Çınar olur Bülent Yıldırım olur Ümit Öztürk olur dersek hakemlik mesleğine bir yardımımız dokunur mu acaba?