Sürahi!
- Hakkı Yalçın Yazıları
- 16 Kasım 2020, 23:53:22, Güncelleme: 17 Kasım 2020, 06:50:08
Milli takımın Rusya karşısında yıllanmış bir galibiyet alması yarınlar için atılmış temel taşların yerine oturması demektir.
Milli takımın sahaya çıkan 11'inde ülkemizde oynayan 3 futbolcunun olmasını genç futbolcularımızın Avrupa takımlarında gördüğü değerle bir tutarken, o çocuklarla milli takımın yoluna baş koyan Şenol Güneş'i işaret ederim.
Ama yabancı bataklığında ülkemizdeki yerli futbolcu üretimine sekte vuran kulüplerdeki teknik adamları da futbolun yoluna taş koymaktan sanık tutarım.
Sanık olsalar ne yazar!
"Bu ülkede masumları aklamak zordur" derim, "değerlerin canına okuyanları alkışlayan bir düzen varken!" H H H
Hafta sonunda "tribünler dolu olmayınca futbolun tadı olmuyor" dedi bir arkadaşım.
"Tribünleri doldurmakla futbola kalite katmak da mümkün olmuyor" dedim.
Lig maçlarının olmadığı haftalardaki boşluk bile hissedilmiyor artık.
Çünkü güzel şeyleri yitirdik, asalet ve adalet gibi kavramların değeri kalmadı.
Özellikle son yıllarda futbolun sevilecek tarafına yatırım yapılmadı.
O yüzden kafada dolaşan tilkiler aptal kargalar arıyor, kafadanbacaklı yöneticiler ucuz kavgalar!
Denklemin çözümü ortada!
H H H
Bir zamanlar ağlarına takılan küçük balıkları denize geri bırakırdı balıkçılar.
Çünkü bilirdi ki, o balıkların büyümesine izin vermezse denizlerin kurumasından sorumlu olacak!
Şimdi nerde o balıkçılar.
Nerde eski insanlar.
Elleri ayaklarından uzun olan adamlar ve onların piyonları, her türlü oyunların krokilerini çizerken futbolun geleceği kurutuldu.
Sadece milli takımdaki gençlerle denizlerin eski bereketine kavuşması mümkün olur mu sanıyorsunuz?
Bu yabancı bataklığında!
H H H
Neden eski zamanların içinde gezindiğimi sorgulayanlar oluyor da eski güzellikler önüme çıkıyor.
Hafta içinde gençliğimin geçtiği Merter Tozkoparan'da zamanın yürekli delikanlılarından birine rastladım.
İyi görünmüyordu da hal hatır sorduktan sonra gönlümden kopanı eline uzatmak gibi bir saygısızlığa soyunduğumu beni reddetmesinden anladım.
"Bilirsin ki" dedi, "hayatımda hak etmediğim hiçbir şeyi almadım." Onun yüreği kıbleye dönüktü cebi değil.
Kaderini içine sindirmiş bir hayat yolcusunun karşısında dururken düşündüm de bizler böyle insanları boşuna sevmemişiz.
H H H
Şimdi hakkı olmayanı çuvalla götürdüğü halde "daha yok mu?" diyen teknik adamları yöneticileri izliyorum da nereden nereye geldiğimizi daha iyi anlıyorum.
Geçmişteki hayat hamallarının onurunu şimdiki zamanın arsızlarında bulmamız asla mümkün olmayacak.
"Bu adam da yazıya nereden başladı nereye geldi" diyen varsa!
Bu yazıyı gençliğimin bende bıraktığı izlere mahsuben gençlere değer vermeyenleri işaret etmek adına yazdım.
Sürahiye su doldurmanın cebini doldurmaktan daha değerli olduğu yıllardan nereye geldiğimizi göstermek ve kaybettiklerimizi bir daha kazanmamızın mümkün olmayacağını bildiğim için yazdım.