Müşteri!
- Hakkı Yalçın Yazıları
- 04 Aralık 2018, 21:17:24, Güncelleme: 05 Aralık 2018, 08:00:07
Fenerbahçe'ye gam yükünün kervanı geldi ve bu sezon birilerinin defterini dürmeden gitmeyecek.
Bir kabusun karaktersiz oyuncularından 14 maçlık berbat döküm. Bu demektir ki; Fenerbahçe formasını giymek derin bir ruh ve aşkı gerektiriyor.
Ve o formanın kimlere emanet edildiğini görebilen yürekli gözler gerekiyor. Çünkü kalite hiç bu kadar ayağa düşmemişti.
Yanlışlarıyla yüzleşmekte inat edenler daha ağır bedeller ödetecekler. O yüzden "Fenerbahçe küme düşer mi?" sorusuna cevap vermek de onlara düşüyor.
***
Kasımpaşa maçında Slimani'yi ayakta uyurken buldular.
Bu adama sorsalar, "Fenerbahçe formasının ne anlama geldiğini biliyor musun?" diye, vereceği cevap bellidir.
"Comolli bana bir çiftliğe gidiyoruz paranı al gerisine karışma dedi!" Adam sahanın içinde zaman öldürüyor keyfine bakıyor.
Comolli'yle düğmeyle ilik gibi duranlar da bu manzaraya gözü gibi bakıyor.
Böyle kasa uzmanlarına bu kadar güvenilirse Fenerbahçe yeni yıla küme düşme çemberini çevirerek girer.
Comolli de ligin devre arasında Santa Claus'u bu takıma futbolcu diye kakalarsa hiç şaşırmam!
***
Gelelim Kasımpaşa maçına.
Penaltının tekrar edilmesi gerekirken maçın tekrarını bile gerektirecek bir kural hatası VAR.
Cehalet var haksızlık var.
VAR sistemi insanları futboldan soğuttu.
Zaten hakemler yürekli olsa, adam ayırmasa takım kayırmasa VAR sistemine ihtiyaç duyulmazdı.
Galatasaray-Beşiktaş maçında Vida'nın eliyle oynadığı pozisyon da kesinlikle penaltı.
Herkes işine geleni yorumluyor.
Ama kuralları günün koşullarına göre işleten sistemin adaleti yoktur.
Hele büyük oyuncu Cüneyt Çakır'sa!
Galatasaray'a Antalyaspor maçında kıyağın kralını yapan Cüneyt Çakır için maçtan sonra Fatih Terim'in açıklamaları önümde duruyor. "Cüneyt Çakır'ı hepimizin koruması gerek!" Ben de her zaman söylerim, "çıkarlarınıza uygun diye eyyamcı birini korursanız, bir gün ondan korunmanız gerekir!" Ama haksızlığı alışkanlık haline getirenler için bu sözlerin hükmü yoktur!
***
Ne çok şeyimizi kaybettik de aramıyoruz artık.
İnsanların koşullarını değiştiren gerçek yetenek ve emek değil ruh satışıdır. Bütün mesele de; işaret parmağıyla başparmağın fingirdeşmesidir.
Bunun adına "para" denir!
Aklımıza geçmiş zamanların asaleti gelir de bir film şeridi gibi kaybolur gider. O yüzden eskiden her şey olan şimdi hiçbir şeydir!
Buna da "kabuğuna alışmış yara" denir. Soyuldukça keyfi çoğalır.
Zorbaların kötülerin kazandığı haksız gösteriler futbol sorunu değil, tercihini adaletten, merhametten ve asaletten yana kullanmayan paranın sorunudur.
Fahişeyle müşterinin arasını bulana ne dendiğini biliriz de, parayla ihanetin arasını bulanlara gösterilen saygıya gözlerimiz yaşarır.
Biz yine de "ağlama değmez hayat" deriz.
Çünkü hayatın parayla değil ölümle tedavi edildiğini biliriz!
O yüzden bu dünyada haksızlığa ve zorbalığa ev sahipliği yapanların kiracısı da biz değiliz, müşterisi de!