Bebek kokusu
- Hakkı Yalçın Yazıları
- 11 Haziran 2018, 23:59:39
Birkaç gerçek dost insana yetiyor ama kitapların sıkı arkadaşlığını da inkar edemem.
14 günlük dinginlikte okuduklarım arasında aklımda kalan J.D Salinger'in "Çavdar Tarlasında Çocuklar" kitabıydı.
Dayatılan kurallara karşı duran adamları her zaman sevmişimdir.
Yapılmadık hata bırakmayan Aziz Yıldırım'ın hazin gidişine baktım.
Kendisini Fenerbahçe'den çok sevdiği için efsane olma hakkını da yitirdi.
"Acaba" dedim, "kendisine tribünlerde tepki gösteren Fenerbahçeli çocukları kabadayılarına dövdürmenin bedelini mi ödedi?" Çocuk deyip geçmeyin. Kendilerini "bir şey" zannedenlere karşılık çocukların duyguları "her şeydir!" O yüzden her zaman söylerim.
"İnsan koltukta otururken de büyük olmalı giderken de!" Not: Büyüklük fotoğraf çektirirken çocukların hizasına eğilmekle başlar!
Türkiye'de transfer edilecek yerli futbolcu sıralaması yapsam, Trabzonsporlu Abdülkadir Ömür ve Yusuf Yazıcı ilk iki sırayı alır.
Bu meseleden çıkan sonuç.
Altyapıya değer vermeyen kulüplerin Abdülkadir Ömür ve Yusuf Yazıcı gibilerine bakıp kendileriyle yüzleşmeleri gerekiyor!
O yüzden kulüplerde yok sayılan altyapı bir yöneticilik suçudur.
Acilen yargılanmalıdır!
Ama baktım da Burak Yılmaz ve Selçuk İnan'ın Başakşehir'e sırnaşma projesi yolda kaldı.
Bu ikilinin Abdullah Avcı'ya karşı milli takımda nasıl organize olduklarını iyi bilirim.
"Onlar kendilerini milli takımda tetikleyen patronlarına gitsinler!" dedim.
Hatıra olarak sakladıkları yumurta topuklu ayakkabılara mahsuben!
"Yolculuk nereye?" diye sordum, "eski çeşmelere, taş kalelerden maç yaptığımız yıllara." "Yani" dedim, "teknolojinin bizleri kirletmediği o tertemiz yıllara!" "Aynen" dedi gülümsedi.
Başkasının elindeki suyu bile gözleriyle içen adamların çoğaldığı bir ülkede, aynı dili konuştuğum birini bulmak keyif verdi bana.
Çünkü aynı çocukluğu yaşamış insanların parayla da işi yoktur, ağzı barut kokan insanlarla da!
Bizler insanlara yüksekten bakan kibirli kabadayıları, harama alkış tutanları, düdüğünü satanları sevmeyiz.
Ama çocukların hayatına sızan zorbaların zamanı da yürekleri de kirlettiğini biliriz, Hayatın finaline yaklaştığımı hissetmiş olmalı ki, uçaktan inerken "sizin hayatta kalmak gibi bir derdiniz olmadığını biliyorum" dedi.
Gülümseyerek "valizimi çoktan topladım!" diye karşılık verdim.
"Ne koydunuz içine?" "Bebek kokusu" dedim.
Uçakta gökyüzüne yakın olmanın getirdiği bir huzur vardı belki, noktayı koydum.
"Sadece o muhteşem koku için bile bu dünyada yaşamaya değer!" Not; futbolun ağız kokusunu kabadayılara el pençe duranlar çeksin!