Sakıncalı!
Hırvatistan maçındaki enerjinin kaynağı Ukrayna maçı sonrası eleştirilerdir.
Gruptaki ölü hayalin, finallerle canlı bağlantıya geçmesinin sırrı da, hatalarından dönenlerin gösterdiği direniştir.
Neresinden bakarsanız bakın, Hırvatistan galibiyeti milli takımın dünya kupası afişidir!
Takımımızın en kötü ihtimalle en iyi ikinciler arasına girmesi muhtemelken bu geri dönüşü de alkışlayacağız.
Bir takımın nasıl destekleneceğini en iyi biçimde gösteren, Eskişehir'deki disiplinli tribün korosunu da.
***
Ukrayna karşısında kaybetmenin bedelini nasıl ki Lucescu'ya yüklediysek!
Tarihi bir Hırvatistan galibiyetinde Lucescu'yu da inkar etmeyeceğiz.
"Sadece aptallar fikirlerini değiştirmezler" diyen bir adamı da, doğru kadrosu için tebrik edeceğiz.
Her ne kadar milli takımdaki teknik direktörlüğüne oy vermesek de!
***
Ayrıca Türk futbolundaki gerçekler Lucescu'yu imha etmekle çözülecek biçimde değildir.
Mesele cehaletin, futbolun içinde kök salmasıdır.
Eşyanın bile hukuku vardır ama bizim ülkemizde futbol hukuku ne konuştuğunu bilmeyen adamların tekelindedir.
Yorumcu, futbolcu, başkan!
Bu ülkede eleştirilmeyi en çok hak eden başkanlardan biri de Aziz Yıldırım'dır.
Çünkü kendi doğrularından gayrisine saygısı yoktur.
Değerlere verdiği zararı kendine yarar sayan adam, birkaç gün önce tepki gören futbolcularına arka çıkmak gerekçesiyle sosyal medyaya çattı.
"20 yaşındaki çocukları taraftara yuhalatıyorlar!" Bunu söyleyen, 20 yaşındaki Fenerbahçeli delikanlıları tribündeki kabadayılarına dövdüren başkan!
Bir kere olsun kendilerini yenen rakip takımı alkışlamayan birinin verdiği örneğe bakın.
"Yabancı takımlar yenilse bile futbolcusunu alkışlıyor!" Bize yabancı başkanları da örnek gösterin Aziz Bey!
Sizin gibileri yabancı kulüplerde başkan yapsalar da, rakip takım başkanına tokat attıktan sonra o kulüpte bir dakika tutmazlar.
O yüzden rotanızı aynalara çevirin!
Dev aynalarına değil, boy aynalarına!
Çünkü sahiplendiği değerlerin bireyi olmakla, canına okuduğu değerlerin sahibi olmak arasındaki farkı en iyi biçimde aynalar gösterir.
***
20 yaşındaki futbolcuların yuhalanmasına gelince.
Futbol evcilik oyunu değildir, alın teridir, mücadeledir.
Koşanı kimse yuhalamıyor, hata yapsa bile alkışlıyor üstelik.
Mesele 20 yaşsa, 20 yaşındaki gençler teröriste karşı savaşırken ölüyor.
Öğretmenler, itfaiyeciler ömrü billah çalışsa, futbolcunun bir aylık gelirine sahip olamaz.
Hayatın şövalyeleri onlardır, yılda 2 milyon euro alan futbolcular değil.
***
ündemi değiştirmek yerine kendilerini değiştirmesi gerektiğini bilmeyenler, Altınordu Kulübü'nü örnek verecek kadar aciz hale düşüyorsa.
Fenerbahçe'nin büyüklüğünü hâlâ anlayamamış demektir.
Ama burası böyle bir ülke!
Van Persie gibi dışı yaldızlı içi paslı tenekeye yılda 5.7 milyon euro verip, genç üretimine değer vermeyenlerin kendilerini ele vermesinde sakınca yoktur.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.