Kazanmak sanatı
Dün gece gördük ki, hatalar dönülmek içindir.
İlk yarıda Fenerbahçe adına derin bir hayret ve rehavet.
İkinci yarıda futbola dönüş.
Ve tedirginlikle açılıp, alkışlarla kapanan perde.
Filmin adı; "kazanmak sanatı"
***
Mücadele gücüyle itibar gören Fenerbahçe'den farklı bir başlangıç beklemiştim.
Ama baktım da takım savunmadan top çıkarmakta zorlanıyor.
Zorya'nın gücünü zamana yaymakla, sahaya yayılmak arasında dişli bir duruşu var.
Orta alanı istediği gibi çekip çevirirken cesur bindirmeler de yapıyor.
Özellikle Şener'in kanadı rakibin bereket alanı.
Sahada çırpınan bir Josef var.
Tek kişilik bindirmelerde bile çok kişilik mücadele ediyor ama kendisine eşlik edeni bulmak zor.
"Beklenen golün uzaması telaş getirir mi?" diye kendime sordum ama Fenerbahçe'nin böyle maçların altından kalkacak tecrübesi olduğunu da not düştüm.
İlk yarının son çeyreğinde işaretleri de gördüm.
Rakip savunmanın tahrik edici boşluklara meyilli olduğunu da.
O yüzden, "Fenerbahçe karşısında kendini kaybeden bir takımın kazanma şansı yoktur!" düşüncesini de not ettim.
***
Aşkın ikinci perdesinde farklı bir Fenerbahçe izledik.
Orta alanı parselledi, pas oranını yüksek tuttu, kanatları dilediği biçimde kullandı.
Şener kendine geldi, Kjaer ve Skrtel heybetli duruşlarını hücuma katılımla zenginleştirdi.
Volkan ve Alper'in bindirmeleri, ilk yarıdaki rakip savunmanın kof yanlarını işaret ederken, sahadaki en anlamlı değişikliğin işaret fişeği Stoch'dan harika bir gol izledik.
Ardından Kjaer'den rakibin bütün direncini yok eden kafa golü.
Ve gecenin final sahnesindeki alkışlar.
***
Dünkü galibiyetin tek tanımı vardı.
"Mücadele!" Kötü oynadığı varsayılan zamanlarda bile takımı ayaklandıran en görkemli sistemdir ruh. Fenerbahçe'nin galibiyete ayarlı makineye dönüşmenin sırrı da o ruhta.
***
Böyle gecelerde söz konusu 3 puansa, iyi futbol teferruattır.
O yüzden Fenerbahçe takımının dün gece dışa vurduklarından daha fazlasını Feyenoord maçına sakladığına kuşkum yok.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.