Bağışlamak
- Hakkı Yalçın Yazıları
- 26 Temmuz 2012, 21:52:13
Kendisine karşı zaman zaman kurulan kumpasları bile sorun etmeyecek kadar, gerçek bir profesyonel.
Bazen bir demet şeklinde, söylemleri oluyor. Güzeli de, yanlışı da işaret eden.
* * *
Son olarak, Fenerbahçe'de genç futbolcuların kendilerini göstermesine imkan tanımayan düzeni işaret etti.
Erozyona uğramış düşünceleri ayağa kaldırmak için, "Felsefe yanlış" dedi. "Bu çocuklara fırsat verilmeli."
* * *
Mesele yürekli olmak. Mesele milyon dolarlar vererek takım kurmak kadar, gençlere inanacak cesareti gösterebilmek.
Ne yazık ki, bunu ne Daum yapabildi, ne Zico.
Aykut Kocaman bir şeyleri kaybetmeyi göze almakla, gençleri kazanmak arasında gidip geldi ama o da tam anlamıyla dik duramadı.
* * *
Bu ülkede gençlik, yabancı tutkusunun "harabesidir!" İkinci mevki ömrün işçileri.
Yabancılar ise derinleştikçe güçlenen bir girdap!
O yüzden bugün Beşiktaş'ı yerle bir eden ithal harcamalar, yarın diğerlerini de vuracaktır.
* * *
Quaresma'ya verilenlerle, Quaresma'dan alınanlar arasında bir uçurum yatarken.
Quaresma'nın açıklamalarına bakın. "Gerekirse amatör takımda oynarım ama paramı alırım!"
Hakkını istiyor.
Tabii ki isteyecek.
Ama bunu istemeye yüzü de olacak.
Beşiktaş'ta çete ruhunun temsilcisi olmakla, formanın içine ruhunu sokmak arasındaki sükseli gezintiler yapan birinin böyle konuşmaya hakkı var mı?
Çünkü bilinen bir şey var. "Hakkını vermeyen, hak alamaz!"
Ama utanma duygusu olmayan adamlar her şeyi ister.
Adına da profesyonellik der.
Bu meselenin tek suçlusu Quaresma değil.
Onu Beşiktaş'ta züppeliğin temsilcisi yapan gerçekleri yöneticiler ve taraftarlar birlikte üretti.
* * *
Galatasaray 3 milyon euro ödeyerek Monaco'dan aldığı Pino'yu 100 bin euro'ya Mersin İdmanyurdu'na gönderdi.
Zarar büyük.
Buna karşılık, Semih Kaya ve Emre Çolak gibi iki gence güvenmekle de ne çok şey kazandı.
Şampiyonluk da buna dahil.
Gençlik, kendisine güveneni asla mahcup etmez.
* * *
Bu ülkede korkak teknik adamların ve yöneticilerin iki dünyası vardır.
Birincisi sükseli imzalarla kendilerini garantiye almak istedikleri dünya.
İkincisi, bütün suçu başkalarına boca edip, kendilerini bağışladıkları dünya.
* * *
Ama gençler de onları bağışlamıyor.
Kulüpleri batıran gerçekler de...