Hayal satan adam (20)
- Hakkı Yalçın Yazıları
- 10 Temmuz 2012, 00:02:21
Kapının üzerindeki tahta levhada, solmuş harflerle "hayal satan adam" yazıyordu.
Sıvası dökülmüş duvarlarda, bütün sevgilerin izleri vardı.
İşler eskisi gibi değildi artık.
Bir saksılık çiçeğe bile yer kalmayan mahallelerde, ne taş kaleli maçlar kalmıştı.
Ne sevgilerin ve saygıların ipek kozaları.
* * *
Serinliğinin çökmesini bekleyen adam, Fenerbahçe formalı bir çocuğu karşısında buldu.
12 yaşlarındaki çocuk, göğsüne kovuşturduğu ellerini iki yana açıp, "Eski sevgilerin hayalini istiyorum" dedi.
Cebinden çıkardığı 25'liği de masanın üzerine koydu.
Adam bir çocuğa baktı; bir duvardaki kendi fotoğrafına.
Tozlanmış gençliğin izleri duruyordu resmin üzerinde.
* * *
Çocuğun önüne, hayaller yumağından bir demet koydu adam. "Ne varsa eskilerde var" dedi.
Zamanın tahta bacakları hala kırılmamıştı adamda.
Bir zaman trenine bindirdi çocuğu, yolculuğa çıkardı.
Aşkı seslendiriyordu raylar.
Aylar, yıllar geçmişe uzanırken, adam adaletin kesintisiz olduğu, insanların haksızlığa karşı ayaklandığı yıllara taşıdı çocuğu.
* * *
Postacılar mektup dağıtıyordu evlere. Televizyon denen kirli kutular, evlerin içine girmemişti henüz.
Sadri Alışık sarı lacivert formasıyla film çeviriyordu, mahallenin orta yerinde.
Mahallenin bekçileri Hulusi Kentmen'di.
* * *
Çocukların tahta kılıçları kolayca kırılıyordu da, kalp kırılmıyordu böylesine.
Başlar ayak olmamıştı, taş kaleler haksızlığın kalelerinden daha yürekliydi.
İnsanlar da konukseverdi, dallar gibi.
Futbol da çocuklardan yanaydı, masallar gibi.
* * *
Adam treni durdurdu, zamanı da. Şimdiki zamanın içinde, çocuk adama baktı.
Kendisine ödünç verilen kanatları iade etti. "Geçmişin sevgileri ne kadar değerliyse, şimdiki zaman da o kadar değerlidir" dedi.
Adam şaşırdı. "Pullar mektupları terk etti ama bizler sevdamızı terk etmedik" dedi.
Adam çocuktaki olgunluğa karşı, ilk kez yenik düştüğünü hissetti.
Çocuk devam etti. "Babam ve annem Fenerbahçe'yi nasıl sevdiyse, ben de öyle seviyorum."
* * *
"Bir yıldır neler çektiğimizi senin de bilmen gerekir" derken, adamın duvardaki fotoğrafının içinden iki damla yaş düştü. "Her oyunda kendimi ebe buldum ama gerçekleri sobelemek de bizlere düştü" diyen çocuk, kısa dalga hüzünlerle, uzun izin anlattı sevgisini. "Tutanaklara geçsin" dedi. "Kimse bizim gibi sevemez." Geçti. Hayal satan adamın dükkanının içinden, sevdalı bir çocuk geçti.