Film icabı
- Hakkı Yalçın Yazıları
- 05 Ocak 2012, 20:24:28, Güncelleme: 05 Ocak 2012, 20:46:35
Siyah beyaz yıllar... Evin yolunu futbol muhabbetiyle uzatan çocukluk günleri.
Ve sinemalarımız.
O yüzden İstanbul'a sis bastığı zaman "Sisli hatıralar" canlanır gözümde.
Beşiktaş-Eskişehirspor maçına öyle baktım. "Bu ne acayip kaleci?" sözü, kaç tekrardan sonra ezberlenir, bunu Eskişehirspor kalecisi Ivesa'da gördüm.
Beşiktaş'ta takım olma halleri tümüyle mevcuttu da...
Fernandes'e, aynı filme ikinci kez bilet aldıran özel oyuncu gözüyle baktım.
Biraz Clint Eastwood, biraz Franco Nero.
Büyükşehir karşısındaki Galatasaray'ın kazanma tutkusunun önü açıktı da...
Kazım gibi birine arka çıkmakla, Emre Çolak gibi birini öne çıkarmak arasında garip bir çelişki vardı.
Dörtnala sorumsuzluk soluyan Kazım'ın, futbolun ahlaki değerlerinden nasibi almayan yanını, eski filmlere benzettim. "Parçala Behçet!"
Emre Çolak, Galatasaray'ın kapısını zamansız çalan aşk değildi. Başlı başına bir yatırım.
Futbol duvarında,"Düşmeyi öğrenmeden ışıklı yolda yürünmez" yazıyordu.
Rakibin rüzgarıyla yere düşen çelimsiz Emre Çolak fotoğrafları, bu sezon çelik gibi bir gence dönüşmüştü.
Futbolun rüya sayfalarını uzun yıllar çevirecek birinin ismini, mahallenin bütün duvarlarına yazdım.
Orduspor karşısındaki Fenerbahçe'ye baktım.
Alışkanlığa dönüşen hatalar zinciri, Fenerbahçe'yi keyif vermeyen futbol takımına dönüştürmüştü.
Hiçlik defterinde adı yazanlar o kadar çoktu ki. Etrafımdaki herkes, Özer Hurmacı ayrıcalığına tepkiliydi.
Kazanmak adına yükselmiş surlar, örülmüş duvarlar hep Aykut Kocaman'ın eseriydi de, yalan övgüler Fenerbahçe için berbat bir merhemdi. Yarayı besleyen ve iyileştirmeyen.
Türk futbolunun içinde bulunduğu durumdan dert yanan kulüp başkanlarına baktım da, "Yuh!" dedim. Sanki futbolu bu duruma düşüren onlardan başkasıymış gibi.
Küme düşmeyi kaldırmak isteyenler, altına kaçırdıkları cümlelerin üzerinde tepinirken, onları da eski filmlerdeki kötü adamlardan saydım.
Biraz Lee Van Cleef, biraz Danyal Topatan…
Bu hakemlerle futbolumuz karanlıktaydı.
Kendisine "Hadi lan" diyen futbolcuyu sahada tutan adamdan hakem olmazdı.
Olsa olsa, eski filmlerde Cüneyt Arkın'ın bir kılıçla yere serdiği üç beş kişilik kişiliksiz figüranlar olurdu. "Bunları kişilik testinden geçirmeden hakem yapanlar utansın" dedim. Kim duyardı, duysa kime uyardı?
Burası yürekli bir futbol ülkesi olsaydı, insanlar her türlü haksızlıklarda gemileri kapılara dayardı.
Film icabı bile olsa.