Üzerine gitmek!
Yıldırım Demirören, isim vermeden ikinci başkanını suçluyor. "Yönetimdeki bazı arkadaşlar, içerdeki arkadaşları kullanarak üzerime geliyor. Herkes haddini bilecek."
Kol kırılıp yen içinde kalmıyor artık.
Ekranları kalkındırmak adına, kendi iç yapısını teşhir eden bir başkan, görevinde kalıyor ama...
En güzel ifadeyi yönetici Ahmet Akpınar kullanmış. "Başkan göreve geldiğinde, 'Arkadaşlar burası bizim yatak odamız. Yönetimde konuşulan burada kalır.
Odamızdan haber sızdırılmasın' demişti."
Yıldırım Demirören, soldan sağa, yukarıdan aşağı her biçimde yanlış.
Eteklerindeki hırsı ekran başında döken başkan.
Suçlamaların hedefi olan ikinci başkan Metin Keçeli, "Benimle ilgili sıkıntısı varsa yüzüme söylemesi gerekirdi" derken haksız mı?
Beşiktaş başkanlığı, televizyonlara marka değeri kazandırmakla mı yükümlü?
Sorunlarını kulübün içinde halletmekle mi?
Başkan olmakla, eleştiriyi reddeden kral olmak arasındaki farkı bilmeyen birinin, Beşiktaş'a neler verdiğini sorgulamak hepimizin görevidir.
Üzerine geliniyor-muş!
Elbette gelinecek. "Fenerbahçe markadır, benim mücadelem Fenerbahçe markasının değerini korumak için" diyen birinin çuvallamasını ne yapacaksınız peki?
Kendi kulübünü bitirdi, Fener'in derdine düştü.
Bırakın içerdeki adamları, kendisinden başka kimseye sahip çıkmayan biridir Yıldırım Demirören.
Beşiktaş Kulübü 370 trilyon borcun altına girdiyse, sebebi başkandır.
Kendisini, borçlandırdığı takımın sahibi zanneden de. Beşiktaş hiçbir başkanın uydusu olmadı da... Yıldırım Demirören'in mi olacak!
* * *
Gençleri kazanmakta geciktik
Alex'e soruyorlar. "Elinde sihirli değnek olsa, Türk futbolunda neleri değiştirirdin?"
Alex cevaplıyor. "Genç futbolculara daha erken yaşlarda şans verilmesini sağlardım." Ülkenin en asli sorunlarından biri bu.
Günü ve kendilerini kurtarmak uğruna, gençleri çöpe atanlar.
Ve yabancı hayranlığına tutsak olanlar.
Alex'in böyle söylemleri de, ilk geldiği yıllarda dışa vurması gerekirdi.
10 yabancıya parmak kaldıran başkanlara ve sisteme inat.
* * *
Kayıp ilanı
TRT 3'deki spor programında bir haber. "Arda Turan sevgilisi Sinem Kobal'la trafik kazası geçirdi. Arda'nın durumu ağır."
Arda o sırada Atletico Madrid idmanında.
İnsanların yürekleri ağzında.
Arda Turan ve Sinem Kobal'ın ailesinin yaşadığı travmanın şiddetini kimse ölçemez.
Peki böyle haberler niye yapılıyor?
Üstelik en ciddi bilinen kanallardan birinde.
Bu haber televizyon yayıncılığının nerelere geldiğinin resmidir. İnsan hayatıyla oynayacak kadar ileri gittiğinin de...
Ama bu ülkede çok şeyler değişti.
En önemlisi de güven veren gazetecilik değişti.
Nasılsa hiçbir şeyi sorgulayan yok.
Nasılsa herkesin arkasında güçlü kuvvetli birileri var.
Biz bu mesleği, zaman içinde her şeye göz yummakla kaybettik.
Futbolcu ve hakem eskileriyle kaybettik.
Popülerlik uğruna her yolu mubah sayanlar, bikini giymeyi delikanlılıkla bir tutanlar kazandı.
* * *
Zavallı hakemlik
Ülkede hakem yok ama hakem sorunu var. Sığınılacak tek liman Cüneyt Çakır. İsyan eden kulüplerin hizmetine mahsus hakem.
Yusuf Namoğlu, hakem eleştirilerinden yana sitem ediyor da.
Önce hakemleri kişilik testinden geçirsin. Adaletsizliğin ve korkaklığın önünü kessin.
Popülerlik meraklısı hakemlerle, gerçek hakemleri birbirinden ayırmayı öğrensin.
* * *
Semih Kaya...
Fatih Terim yürekli adamdır, gençlere en çok kapısını açan teknik adam olarak da cesareti az bulunur.
Semih Kaya'yı ondan önce bu takımda keşfeden oldu ama arkasında duran olmadı.
Galatasaray bir genci kazandı.
Servet gibi kendini bir arpa boyu geliştirmeyenlere de, örnek olsun.
* * *
Antrenman!
Şike iddianamesinin açıklanmasından sonra, Türkiye'de futbol duracak.
Bataklığın ta kendisi konuşulacak.
Adaletin hasat zamanı gelecek.
Bir toplumun gözünü futbolla doyurmanın da bedeli ödenecek.
İhtirasın da.
O yüzden herkes hazırlıklı olsun.
Herkes antrenmanlı.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.