Parasal iklim
Futbol güneşin altında oynanan masum bir oyundu.
Eylül gelince serin olurdu akşamlar. "Karasal iklim" derdi büyükler.
Çocuktuk, futbol delisi.
25 kuruşluk harçlıklarla, güneşin çocukları.
İnsanlıktı önemli olan, para değil.
Büyüklerimizden öyle görmüştük, sadece musluklara eğilirdik, çeşmeden su içerken.
Bir de yerde bulduğumuz gazete sayfalarına...
Ki, o çamurlu sayfaları elimizle temizleyerek okurduk.
Etki-tepki yasaları vardı yüreklerde. Che Guevara'yı görür görmez sevmemizin de bir nedeni vardı.
Yaşamak dünyada varolmak değildi sadece... Ölüm karşısında da ustalaşmaktı, ihanet karşısında da... İnsanı dik tutan buydu O yüzden o yıllarda futbol ve gazetecilik konulu yürek bağlantımız belliydi. "Futbolcular da namuslu, gazeteciler de."
Yoksa bize kim diz çöktürebilirdi, çamurlu bir sayfayı okutabilmek için.
Futbolda da, gazetecilikte de yozlaşmanın ilk alametleri 1980 sonrasıdır.
Bütün değerler satıldı.
Sülüklerin medyada öne çıktığı düzende, "parasal iklime" girdik!
Futbol kendine yakışan (!) teknik adamlar ve futbolcular üretti. Şike ve soysuz teşvik, 80'li yılların en aşağılık rozetidir. İnsanlar o yıllarda"Neden, niçin?" diye sormayı bırakıp, para denen piçin etrafında pervane oldu.
1990 sonrasında ihanet bankası mudilerine yüksek faiz vermeye başladı.
Siyaset ve mafya futbolun egemen gücü olduğunu herkese gösterdi.
2000 yılından sonra futbol, kirini taşıyamaz hale geldi.
Medya, birbirini emziren şeytanlar topluluğuna dönüştü.
Futbolda ve medyada istemediğimiz kadar soysuz adam çıkardılar da... Kaç Şenol Güneş çıkarabildik?
Kaç Ergün Penbe?
Kaç İslam Çupi? Pislikleri hayatımızdan çıkarabildik mi?
Mafya ve politika bağlantılı şampiyonlukları yargılayabildik mi?
O puştlukların kapıları, kendiliğinden mi açıldı zannediyorsunuz?
Bu ülkenin 12 Eylül'den sonra gördüğü en büyük darbedir televizyonlar. Bütün kötülüklerin anası o kirli kutulardır.
Yıllarca bayağılaşmanın en ucuz hallerini izledik.
Kanalizasyon boruları evlerimize kadar döşendi. Konuşarak anlatamadıklarını, soytarılıkla anlatma çabasındaki yorumcu beyler popüler oldu. Başlarına bir jartiyer geçirmedikleri kaldı.
Alfabelerinde 29 harfleri bile yoktu ama futbolun da, çocukların da kanını emen yarasalar, arasalar bulamayacakları bir düzenin kralı oldular.
Yeni bir sezon başlıyor. Futbolun öznesi para. Ligin tek anlamı var: Televizyon yayınları.
Ben diyorum ki...
Parayı çok sevenler, parayı adaletin önünde görenler, paralarını göğsüne rozet yapsın. Ya da kıvırsın uçak yapsın.
Ama insanları ihanetlerine uşak yapmasın. Çünkü futbol sadece bir oyun.
Oyun içinde oyun değil.
***
Ama biliyorum ki... Parasal iklimin hukuku, adaleti yoktur. Kendi dili vardır.Futbolu bataklıktır.
Yalakalık en değerli duruştur.
Böyle bir lig düzenine"seyirci" kalarak, kendinizi sağlama alacağınızı zannetmeyin.
Bazen bir sirkte asıl tehlikede olan seyircilerdir.
Tam da heyecana kapılmışken...
En güvendikleri "hayvanlar" bile zincirlerini koparmışken...
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.