26 Temmuz 2011 | Salı

Aynalar

Bir adalet yangınıdır gidiyor. Yeni mi geldi adaletsizlik denilen gerçek?
Her kulüp adaletsizlik imkanlarından yararlanmayı "büyüklük" saymışken.
Hiçbir kulüp, sistemin adil olmayan ikramını reddetmemişken.
Ve bugün herkese gereken adalet, düne kadar insanları aradığı yerde bulamamışken.
Madem işe siyaset karıştı, cümlemi de siyasi kurayım...
Hakemlere baskı, sisteme zulüm, besleme medya gerçeğinin adı faşizm değilse nedir?
Üç büyüklerin geleneksel şenlikleri mi?

Dünyanın hangi ülkesinde, futbol kulüplerine üç büyükler diye ayrıcalık sağlanır, vergileri devlet tarafından ödenir ve onların dışındaki takımların şampiyon olması devrim sayılır. Devrimlerin kimlere karşı yapıldığı ortadaysa, bunu sorgulamak da taraftarların olsun.

Ama her şeyin başlangıç noktası taraftarlar.
Sözde adaletsizliğe karşı yürekler açık, çıkarlar zedelendiği zaman şuurlar kapalı.
Kendi çıkarlarını yalayan yazarları övgülere bulayan taraftarlık, hangi adaletten bahsedebilir ki?
Başka kulüplere karşı adil olmayanların, sadece kendi adaleti varsa.
Müstakil ruhla, evrensel ruh arasındaki farkı kim inkar edebilir?

Evet, gazeteciler de adaletsizliğin piyonlarından. Her kulüp kendi piyonunu çıkarlarına "vezir" ederken ve kulübün taraftarları böyle "rezilliğe" alkış tutarken, adaletsizlikle faşizmin kardeşliğini yok soymak mümkün mü? Adaletsizliğin kaymağını yemekle, adaletin dayağını yemek arasında 7 fark varsa... Bunun bir tanesini söyleyecek taraftarları nerede buluruz? İnsanları bazen, en çok bildikleri sorulara cevap verememek yaralar.

Evet sistem şimdi de yeni gazeteciler yarattı. Kimilerine göre savcılık taslıyorlar.
Kimilerine göre, yarattıkları tarzın içinde mücadele ediyorlar.
Kimse onlara kızmasın.
Bugünler dünlerin eseri çünkü.

Bu ülkenin 1980'den sonra gördüğü en ahlaksız darbedir televizyonlar.
Gazeteciliğin kabuk değiştirmesi de 1980 sonrasıdır.
İnsanlar da özellikle futbol ve magazin konulu ahlaksızlıklar darbesine eşlik etti.
Sayfalarını ırkçılığı kıskandıracak biçimde kulüplerin rengine boyayan gazeteciliği kim besledi?
Her takım kendi amigosunu yaratırken, bu ırkçı yazarlığı omuzlara alanlar kimlerdi?
Kendi kulübünün günahlarını örtbas eden gazeteciliği ödüllendirenler, şimdiki düzeni beslemekten sanık sayılmasınlar mı?

Futbolun göbeğinde puştluk santralleri kurup, puan cetvelini düzenleme gücünü kendinde bulanları alkışlayanlar kimdi?.
Onların hem savcılık, hem hakemlik, hem de tüccarlık yapmasına alkış tutanlar.
Ve saygınlığa değil, popüler yavşaklığa arka çıkanlar kimlerdi?
Adaletsizliğin böğrüne darbeler inerken, adalet bekçiliği hangi delikte saklanıyordu? Taraftarlık performansının dilinin ucunda mı?

Biz bugünlere adaletsizliğin aslolduğu zamanlardan geldik.
Ve hiçbir yere de gitmiyoruz.
Bugünler yaşanacaktı, yaşanıyor.
Eğer gerçekten adil bir futbol düzeni ve namuslu bir medya sistemi isteniyorsa.
Rahatsız edici bütünün en değerli parçaları olan taraftarlar, dev aynalarını bırakıp...
Boy aynalarında kendilerine hesap verecek.

Çünkü ben, aynaya bakacak yüzleri olanların, verilecek mücadelesi olduğuna da inananlardanım.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA
Anasayfa Anasayfa Beşiktaş Beşiktaş Fenerbahçe Fenerbahçe Galatasaray Galatasaray Trabzonspor Trabzonspor