Konuşma balonu
- Hakkı Yalçın Yazıları
- 25 Mayıs 2010, 00:03:20
Delikanlı bir tarihin önünde gördüm Ertuğrul Sağlam'ı...
Tüm zamanların en görkemli şampiyonluk sanatçısı. "Şampiyonluk annenin ak sütü gibi helaldir" dedim. Güldü...
Kazanılan şampiyonluğun bütün hücrelerinde izi vardı. Onunla birlikte çarpan, milyonlarca yürek de güldü.
Bursasporlu futbolcuların da yüzü gülüyordu. Ömer Erdoğan'ın ayrı bir yeri vardı bende. Sınırsız terbiye.
Eli sıkılacak adamlar listesinde bir numaraydı.
Yürek ödülünü gönderdim.
Temsil ettiği kudretin farkına varmayanlar, menzile varmıştı da, kaleci Rüştü'yü hedef gösteriyordu.
Oysa gerçekler, takımın içinde fena halde sırıtıyordu.
Aziz Yıldırım'ı gördüm basın toplantısında. "Şampiyonluğu sizden başkası öldürmedi" dedim. Duymadı.
Günahlarını üzerinden silkelemekte üstüne yoktu ya, atını yeni düşlerine sürdü dörtnala.
Kurduğum cümle, belli ki kitabına uymadı.
Daum ve Aykut Kocaman tencereyle kapak gibi uyuyordu birbirine.
İktidardan feragat eden yokken, yine parasına güvenen Fenerbahçe fotoğrafları asılıyordu, gelecek sezonun kapılarına.
Günü kurtarmak üzerine çalışan sistem, "başarılı bir ameliyatla" rüzgarın yönünü değiştirmişti ama...
Gerçeklerin karnında unutmuştu neşterini.
Galatasaray'a baktım.
Tarihin en pahalı transferlerini, telefonla sipariş etmenin bedeli ödeniyordu belki.
Elano kafa buluyordu, "Takımı üçüncü yaptık ya, ne üzülüyorlar?"
Belli ki giydiği formayı, bedenini örten pahalı giysi sayıyordu.
Haldun Üstünel de doğal olarak, yeni sezonda formasının hakkını verecek adam arıyordu. "Hayrola?" dedim... "Geçen sezon böyle bir gerçeğe ihtiyacınız yok muydu yani?"
Yüksek sesle düşünenler, sorumu sessizce karşıladı. Konuşma balonları uçtu.
Sevgilisine deli, formasına küskün bir aşığa kaptanlık verenler, kendilerini ele verdikleri için belki.
Sezonun günahını hakemlere yükleyen Beşiktaş'ta, mevsim sonu indirimi başlamıştı.
8 milyon euro'ya, üstelik devre arasında transfer edilen Tabata, Bursasporlu futbolcuların transferinde "takas" olarak kullanılıyordu. "Böyle bir transfer ölümü için, çelenk gönderilmemesi rica olunur" diye afiş bastırdım. İnönü Stadı'nın ortasına astım.
Birilerinin Beşiktaş'tan alacakları birikmişti de, ya borçları?
Her şeyi hiçbir şeye dönüştüren yöneticiliğin bedeli, asla ödenemezdi. "Yazık" dedim. "Hiçbir sünger, Beşiktaş'ın geleceğini bu kadar ememezdi."
Bu sezondan çıkan sonuç...
Büyüklerin küçük düşünceleri üzerinden, bütün Anadolu takımları şampiyonluk harekatına başlamıştır.
Büyükler, değerlerini ve paralarını böylesine harcadığı sürece...
Onlar hem eylemde, hem teoride küçülmekten kurtulamayacaktır.