Kültür ve büyü
Cehaletin bu ülkede nasıl kök saldığını görmek istiyorsanız, Hasan Şaş'ı dinleyin. "Saracoğlu'nda büyü var!" Bu demektir ki, emeğin, alın terinin hükmü yok. Hasan Şaş, Mondragon'un bile büyü bozmak için yaptıklarını anlatmış. Bu demektir ki, yerli futbolcular yabancı futbolcuları korkutacak kadar büyülenmiş! Yani şu mesajı gönderiyor kendi toplumuna. "Biz aslanlar gibi mücadele ettik ama oradaki büyüye yenik düştük." Bunun adı rakibe saygısızlık. Ama kendisine ayna tuttuğu zaman da, yapılan hırçınlıkların, maçtan sonra suçu hakemin üzerine boca etmelerin boyasını da akıtmak. Zan altında tutulan büyücülük, yöneticiler arasında da çok tutulan bir şeydir. Şükrü Saracoğlu'nda, geçmişte tesis müdürünün tavuk bacağı gömdüğü de, mazinin yaprakları arasındadır. Her ne kadar gizlense de, o meselenin izinli, tescilli bir "tavuk ayağı gömme töreni" olmadığını mı sanırsınız? Gözü şampiyonluktan başka bir şey görmeyen toplumlarda, inanç ticareti her zaman büyük getiri sağlar. Bu düşünceler, yüreklerin de toprağa gömüldüğünün resmidir. "Futbolcular kitap okumak istemiyor örgütü" iyi çalışıyor bu ülkede. O yüzden neredeyse bütün futbolcular, maçlardan sonra kendilerine uzatılan mikrofonları, "ya..." diye karşılayıp, "önümüzdeki maça bakacağız" nakaratıyla yolcu ediyorlar. Cehaletten büyülendikleri muhakkak. Yoksa, hangi sosyal mesajın önderliğini yapıyorlar ki? Birkaç kişinin dışında, hangileri sivil toplum örgütlerine katılıp, insanlık için mücadele ediyorlar? Lüks otomobilleriyle caka satmanın, onların hayatındaki asli görev olduğunu bizler bilmiyor muyuz? Yetersiz kaldıkları zaman, sığınacakları mazeretleri bol. Nasılsa kazandıklarında daha çok para... Kaybettiklerinde daha çok büyü masalları üretmelerinin önüne geçmek imkansız. Ayrıca... Kültürlerine bu kadar aşina olduğumuz futbolcuların, büyülerine bu kadar yabancı kalmak bize yakışmaz zaten. Getirin şurdan bir tavuk bacağı! Kapkacağı da toplayın! Statlarda mum yakmaya gidiyoruz!
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.