Mama çok başka..
Altı haftalık şike soruşturmasının önemli bir eşiğine gelmek üzereyiz. TFF bugün yarın kararını açıklayacak. Türk futbolu için bir milat mı olacak, yoksa her şey eskisi gibi devam mı edecek, kısa süre sonra göreceğiz.
Aslında bazı gazeteler TFF'nin vereceği kararları günler öncesinden açıklayarak büyük hizmette bulundular! Şike için yeterli delil olmadığı, teşvik için ise "sadece" bazı şüpheler tespit edildiğini yazdılar, içimizi rahatlattılar! Küme düşme ya da puan silme falan olmayacağı müjdesini de verdiler! Şu mübarek günlerde büyük sevap kazandılar!
Eski iki başkanları da dahil spor yazarlarının çoğu kişiler ile kurumların ayrı tutulması gibi yasaya aykırı ama düzenle tam örtüşen fikirler beyan ettiler. Ballı börekli sisteme selamı çaktılar. Yakışır...
Temizlik (!) görüntüsü...
Ancak daha önemlisi, hep dürüstlükleri, doğrulukları ve dik duruşları ile tanıdığımız bazı yazar arkadaşlarımız hepimizi ciddi şekilde uyararak aklımızı başımıza getirdiler. Doların, euro'nun alıp başını gittiği bu kriz ve "kaos" döneminde TFF ceza falan verirse, maazallah, yiyecek ekmek dahi bulunamayacağını söylediler. Dahası, oyunun farkına varmayan, güce taptığını göstermek için "temizlik" görüntüsü altında yazılar yazanların akıllarını başına getirmeleri için uyarılar yaptılar, sağ olsunlar! Yiyecek ekmek ve "maazallah" aynı paragrafta bir araya gelince ister istemez bir "mamalanmak" çağrışımı da oldu tabii hep fenalığa (!) çalışan aklımızda! Sonra söz konusu ifadeyi veren futbolcunun açıklamalarına baktım gazetede...
Farklı terimler...
Futbolcular arasında kullanılan bir tabirmiş. Gerçi sorulan bazı futbolcular ve teknik adamlar bu deyimi bilmediklerini söylemişler, ama olsun, birden fazla futbol dünyası olabilir, bazı terimler de farklı olabilir. Benim buradan çıkardığım, "Mamalansalar puan alırlar" sözünün, "Hafta içinde gıdalarına dikkat ederlerse, maç günü de uygun bir maç yemeği yerlerse, muvaffak olurlar" anlamına geldiğidir!
Neticede bir yasal süreç yaşıyoruz, bir de kanaat açıklaması olacak. Yasal süreçte aksaklıklar varsa, hatalar olmuşsa, düzeltilmesi vatandaşlık hakkı ve evrensel hukuk açısından zorunludur.
Nasıl ülkemizi son yıllarda meşgul eden büyük davalarda bazı hatalar, yanlış deliller olduğu görüldüyse, bu soruşturmada da olabilir, ayıklanmalıdır. İşin bir de başka yanına bakmak istiyorum bu arada. Şike soruşturmasında polis ve savcının yaklaşımını diğer önemli davalarla özdeşleştirip karşı durmaya çalışan önemli siyaset yazarları da var köşelerde.
Şike konusundan kamu vicdanında bir mahkumiyet doğması halinde bu duygu ve düşüncelerin başka davalara taşınacağı tedirginliği var. Oysa her dava kendi mecrasında devam eder, etmelidir. Ülkede yaşanan her olaya, mutlaka çok büyük bir oyunun parçası olarak bakmak yerine, nerede bir suç varsa, bir haksız kazanç, bir mağduriyet varsa bunun karşılığını bulması olmalı herhalde insan ve vatandaş olmanın gereği.
Soruşturma 'kaos' oldu!
Neyse, burası Türkiye. Öyle alışmışız uzun yıllar boyunca. Mesela, şike soruşturması Türk futboluna büyük zarar veriyor, diyen bir milli takım patronumuz var. Bakın, şike demiyor, onun soruşturması diyor. Tıpkı, soruşturma nedeniyle futbolumuz kaosta, diyen yazarlar gibi. Bu ülkede yılların şikeleri kaos yaratmadı, soruşturması yaratıyor! Zira bu ülkede hep hırsızlık değil "hırsıza hırsız demek" ayıp gösterilmiş.
Sesinizi çıkarsanız, "Aaa, çok ayıp ama" diyenlerle dolmuş ortalık. Bir takım sadece emeğiyle liderliğe yükselip puan farkını açınca, "Yayıncıya yazık" demek etik olarak sakıncasız bu ülkede. Asıl ayıp olan taşradan çıkıp şampiyonluğa koşmak çünkü.
Öyle görünüyor ya da gösteriliyor ki, TFF suçun karşılığı olan cezayı veremeyecek. Ortaya öyle bir durum çıkacak ki, sanki, şikeye bulaşanlar bu işi ölmüş atalarının ruhu, çocuklarının hatırı için ya da evdeki hanımlarının baskısıyla yapmış olacaklar, kulüpleri için değil..!
İflas tehdidi
Onlar çok kötü kişiler olacak, futbol dünyasında geri kalan herkes temiz. Bu ülkenin dürüst futbolseverleri...
Biliyorum ki sizler, benim takımım suça bulaştıysa kupasını alın, cezasını kesin, diyenle "Aman ha, hep birlikte batarız" diye feryat edeni gayet iyi ayırıyorsunuz. Bu işin kulüple, kurumla, kişiyle, taraftarlıkla alakası olmadığını da biliyorsunuz. Doğru ile yanlışın, haklı ile haksızın, mağdur ile gaspçının, ekmek ile mamanın ayrımı asıl olan. Nasıl bir lig istediğimiz, çocuklarımız için nasıl bir ülke, nasıl bir dünya, nasıl bir gelecek hayal ettiğimizin tam karşılığıdır aslında. Ezelden beri futbol aşkı taşıyan temiz futbolsever ile, onlar topun peşinde keyifle koşarken, o zamanlar topu kabak zannedip de sonradan tatlı paraların ve gücün çekimiyle futbol dünyamıza giren bazı tiplerin ayrımıdır bizi ilgilendiren. Büyük oyun, futbolun ta kendisidir. Küçük oyun ise bazılarının yapmaya çalıştıkları. Bizim futbol dediğimizle, onların futbol dediği farklı temelde. Onlar bu olayların, yöntemlerin hepsine birden futbol diyor, biz ise sadece sahada oynanana.
Topyekün iflas etme tehdidiyle onların futbolunun geçerli olmasına "he" dememek gerekiyor herhalde. Bir tür kirli ve zengin kalınması çağrısında bulunanları, "ekmek" gibi kutsal bir kavramla "mama" edebiyatını karıştıranları ibretle izlemek lazım galiba. Suça göre değil, suçluya göre ceza olsun, hatta hiç olmasın diyenlere karşılık, suç varsa cezası sabittir; iktidar-muhalefet, sivil-asker, zengin-fakir, patron-işçi, amirmemur, güçlü-güçsüz, kalabalıkazınlık ayrımı yapılmaksızın adalet yerini bulmalı, demektir doğrusu sanırım.
Suç yoksa ceza olmasın
Yoksa hiçbir kulübe, hiçbir kişiye husumet değil ihtiyacımız olan. Suç yoksa, ama gerçekten yoksa elbette hiç kimse, hiçbir kurum ceza almasın, kimse düşmesin. Ama çok daha önemlisi: Allah başta TFF, Aydınlar ve kendini aydın sanan yazarlar olmak üzere hiç kimseyi bazı durumlara düşürmesin...
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.