Ders zamanı
Mourinho maçın hazırlıklarını anlatırken "son iki güne kadar dokuz kişiyle antrenman yaptık" dedi. Milli araların klasik yan etkisini iliklerine kadar hissetti Fenerbahçe. Buna karşılık en parlak bölgesi, orta sahası, Kasımpaşa tarafından da adeta "imha" edildi. Maximin ile kaleyi tutan ilk şutu, dolayısıyla ilk golü buldular. Sahada oyun gücü yok, sadece oyuncu performansı vardı Fenerbahçe adına. Symanski ve Fred hücumu kurgulayamadıkları gibi tüm savunma dikkati de İsmail Yüksek'in omuzlarında yüktü. İşler iyi gitmezken, 2-0'ı buldular… Ve Göztepe efekti devreye girdi. Skor yeterli görüldü, top rakibe verildi. "Bıçak sırtı maç" haline geldi.
Mourinho'nun hamlesini bekledi herkes. En Nesyri bu dakikalarda en çok eleştiriyi alandı. Oyundan çıktığında şutu yoktu rakip kaleye. Ama arkası da iyi değil, fatura O'na çıkıyordu. Son iki lig maçının göz kamaştırıcı performanslarından eser yoktu. Aslında açıklanabilir durum yok bu görüntüde. Sadece yazıya başladığımız Mourinho tespitiyle nedenlenebilir..
Bu başıbozukluğun tek tesellisi, "kazanılması gereken maçta" gereğinin yapılması. Maç ritminin yitirilmesi. Milli maç yorgunlukları, aranın getirdiği rehavet, deplasmanda oynamak… Muhtemelen mazeretler bu yaklaşımlar olacak. Belirsizliklerin çok olduğu bir dönemde, cebe üç puan koymak, derbi öncesinde gülen yüzlerin olduğu bir soyunma odası demek. Takım da, hoca da ders çalışmaya devam etmeli.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.