Derbinin ruhu!
Maç öncesinde iki teknik adamı karşılaştırırken, "Jesus futbolu, Okan Buruk ise Süper Ligi biliyor" dedim.
Çünkü büyük maçların "ruhu" vardır ve bu şifreleri en iyi çözen hoca da takımına istediğini yaptırır.
Üçüncü yerliyi bulmak için uğraşan Okan Buruk, Kadıköy'e dört Türk ile geldi.
Jesus takımın en değerlisi İrfan Can'ı kulübede oturttu.
Bu rekabetin ne demek olduğunu iyi bilen oyuncuların gösterdiği çaba veya reflekslerle dengeleri bozabiliyorsunuz.
Barış Alper'in ön tarafta her yere koşturup, Kerem'i bek gibi oynatıp, hızlı atak başlangıcında görevlendirmesi bu yüzdendi.
Bir 45 dakikayı Galatasaray'ın ne yapacağını seyrederek geçirdi Jesus.
Trabzon'da aynı analiz ile oyunu rakibe verip, liderliği kaybetti.
Zirveyi kazanması gereken maçta da aklını – fikrini sahaya koymadı.
H H H
Hızlı hücumcularını hem geriye koşturtup, hem de Fenerbahçe defansının arkasına sızdırma planını tıkır tıkır işletti Galatasaray.
Merkezi kalabalık tuttu, tıpkı üç hafta önce Trabzonspor, daha önce Başakşehir'in yaptığı gibi.
Kornerlerin hepsine rakip dokundu.
Aynı bölgeye, aynı şekilde kullandılar.
Böyle bir maça ancak bu kadar kötü hazırlanılır.
Ne tribün maçı yaşayabildi, ne de oyuncu grubu kazanacağını hissettirdi.
Sezon başından beri överek konuştuğumuz tüm silahları bloke olmuştu ve Jesus'un ezber planları çözüm üretmedi.
Makinanın tüm dişlileri acemi gibiydi dün Fenerbahçe'de.
Uzun lig yolunda sert bir darbe aldılar.
Şimdi ayağa kalkma zamanı.
Böyle travmaları atlatırsanız "büyük takım" olursunuz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.