Yanal'ın şifreleri
Ersun Yanal ilk basın toplantısında çok konuşmadı. Bende iz bırakan tek cümlesi "Aklı ve gücüyle oynayan bir takım" oldu. Ama onun kısa konuşmasından bazı mesajlar çıkamarmak da mümkün. İşte o şifreler;
1- Hocayı uzun süredir tanırım.
Yaklaşımını ve isteklerini de az-çok bilirim. Bu yüzden oynatacağı futbolun yüzde 100 disipline sahip olmasını planladığını ve oyuncu grubunun da yüksek nabızlı bir performansa hazır olması gerektiğini iddia edebilirim.
Artık elinde seçeneği bol bir kadro var. Hiçbir futbolcuya "adamım" gözüyle bakmaz.
Yani antrenmanı iyi yapmayan, sahada da istenenden uzak kalan oynamaz.
Antrenman dozu her geçen gün yükselecektir. Burnundan kıl aldırmayan futbolcuları, bu antrenmanları yapmaya ikna etmekle çok uğraşmayacak olması en büyük şansı. Kocaman'ın bıraktığı en önemli miraslardan biri bu.
2- Topuk Yaylası'nda antrenman dozları arttı. Çalışmaların büyük bölümünü basına kapalı yapıyorlar.
Bu noktada Ersun Yanal'ın oyuncularla yalnız kalmak istediğini anlıyoruz.
Çünkü bağıracak, kızacak... İstedikleri olmadığında sertleşecek...
Belki de kulağından tutup, doğrusunu gösterecek.
Bunların takımla kendisinin arasında kalmasını istiyor. Bu görüntüler,haberler medyaya yansıdığında kırılanlar, alınanlar, farklı tepki gösterenler olabilir.
Sızan ilk bilgiler de bu yönde...
Saha paylaşımı, önde baskı gibi takım halinde hareket edilmesi konusunda yapılan çalışmalarda Ersun hocanın oyuncuları yeleklerinden iterek, kollarından çekerek doğru yere ve daha hızlı gitmelerini sağlamaya çalıştığını da duyuyoruz.
3- Aziz Yıldırım, UEFA'da kendini aklamaya çalışıyor. Duruşmalar, mahkemeler, kararlar birbiri ardına geliyor. Avukatlar açıklama yapıyor. Yıldırım'ın UEFA komitelerinden terslemediği adam neredeyse kalmadı gibi. Ama futbol takımından bu yönde tek söz gelmedi.
Artık işi sahada olanların, konsantrasyonu ve enerjisini bu yöne vermeleri gerektiğinin altı çizilmiş.
Kulübün haklarını yöneticiler savunacak, oyuncular da sahada taraftarların sevinçleri için ter dökecek.
Politika ve dedikodu çimenlerden uzaklaştırıldı.
Emre, Holmen ve Alper...
Aykut Kocaman gibi bir fenomenin ardından Fenerbahçe'nin başına geçip, rekorlar kıran bir takımı yönetmek kolay değil. Ersun Yanal ilk günlerden itibaren oyuncular üzerindeki saygınlığını otorite sembolü olmak yerine, ikna ederek sağlamaya çalıştı.
İdmanlara neşe katması, bilimsel olarak gelişme metotlarını uygulaması ve her şeyin ötesinde miras aldığı disiplin kozunu tavizsiz uygulaması...
Bu noktada saha içinde bir yardımcısı olması gerekiyor.
Aykut kocaman Dirk Kuyt ile yapıyordu bunu. Yanal, Kuyt'ın yanına Emre Belözoğlu'nu da ekleyebilir.
Emre, önemli bir denge unsuru.
Sadece kariyeri ile değil, aidiyet duygusuyla da takım üstünde etkiye sahip. Bazı noktalarda geri adım atmaması nedeniyle sanırım sevmeyeni de çoktur.
Ama Ersun Yanal ihtiyacı olduğu anda Emre'yi yanında bulacaktır.
Bir ayrıntı da Emre'nin ilk 11 bir oyuncusu olmaması durumunda nasıl bir tepki koyacağı?
Bu durumu Alex kabullenmedi.
Emre de böyle bir kararı çok anlayışla karşılamaz. Bir travma yaşayabilir.
Fakat Sabah'ın Fenerbahçe muhabiri Volkan Demir, antrenmanlardan gelen işaretin tam tersi olduğunu söylüyor.
Yanal baskılı oynayan takım için, nereye koşacağını bilen ve doğru karar verecek bir orta sahanın peşinde... Bunun için de aklındaki ilk üç isim; Emre, Holmen ve Alper Potuk.
Oyunu iki yönlü oynayabilen, öne koşu yapmayı seven, gerektiğinde de sert oynayabilecek karaktere sahip üç oyuncu...
Sorular - cevaplar
Tahkim süreci doğru yönetildi mi?
UEFA'nın Disiplin Kurulu'na "gider" yapıldı. Sonuç; iki yıl istenen cezaya, bir daha eklendi. Tahkim'de de Aziz Yıldırım'ın uslubunda değişme olmamış. Üyeleri Platini'nin güdümünde olmakla suçlamış. Savunma kriterlerinde de bir değişiklik yok. "Tapeler kanunsuz" diyorlar. İyi de karşısındakiler o konuşmaların olup-olmadığına bakar. Bu yüzden "CAS'a gideceğiz" cümlesini duymaya başladık.
Ceza gelirse ne olur?
Tek cümle ile Fenerbahçe rezil olur. Tüm dünyada adı kirli olarak anılmaya başlar. Bunu sindirmek kolay değil. Başkan Aziz Yıldırım da bu durumu taraftarına izah etmekte zorlanır. İstifa etmez, seçime gider.
Fenerbahçe yine Yıldırım'ı seçer mi?
Bu noktada yeniden aday olmak, kongre üyelerine, "Beni seçmezseniz, Fenerbahçe'nin şike yaptığını siz de kabul edersiniz" demektir. Yeniden başkan olmak için her şeyi deneyecektir. Tabii rakibinin kim olacağı da önemli!..
Peki ya Aziz Yıldırım'a hak mahrumiyeti cezası gelirse?
O durumda işler karışır. Eğer hâlâ başkansa UEFA görevi bırakması konusunda tavır koyar. Bırakmadığı takdirde de Türkiye'yi kendi organizasyonlarından atar. Bu kadar basit...
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.