Sadece Alex gitmedi
Fenerbahçeli, takımından memnun değil. Daha kötüsü umutlu değil. Kayıp 24 puan bunun en son nedeni.
İlki; futbol kalitesinin kimseyi tatmin etmemesi, ikincisi ise Galatasaray yenilgisidir. Biri keyif kültürünü tırpanladı, öteki alışkanlıkların travması oldu.
Sonuç"Niye Alex gönderildi" tartışmasını alevlendirdi yine.
Çünkü çaresizlikteki, çare olarak bir neden ortaya çıkmalıydı.
Aykut Kocaman'a gelen tepkide de bu yatıyor.
Kazanmayı sevenler ve isteyenler, çarenin Alex'te olduğuna inanıyorlardı.
Sahadaki takım da bunun aksini kanıtlayamadı.
Bilinmesi gereken Aykut Kocaman Alex'i göndermedi.
Alex'siz takımın hazırlığını yaparken, yıldız oyuncusu ile çatıştı.
Alex daha oynamak istiyordu.
Kocaman ise bu sezonun son olacağı fikrindeydi. Yani, sezonu Alex ile geçmek, kaptandan hem verim alıp, hem de yeni sistemi yaratmak istiyordu. Kasımpaşa maçı sonrasında Alex, takım arkadaşlarına "Ya o, ya ben" dedi. Bu noktadan sonra Alex'in gitmesi gerekiyordu.
Kimse onu göndermedi.
O, gitmeyi tercih etti. 8 yıldır Alex'e sırtını dayayan bir takımın, bu andan itibaren boşluğa düşmesi sürpriz değil.
Lider karakteri olan ama bunu Alex veya Emre'ye teslim edip, sorumluluktan kaçanların, tekrar kendilerini hatırlaması gerekti.
Yapmadılar. Baskı onları öne çıkarmadı, geriye itti.
Aykut Kocaman daha mücadeleci bir takım olmayı düşünürken, daha saklanan oyuncular buldu karşısında. Yönetim yanlışları bu noktada başladı.
Topa ayağını sokan vardı da, oyuna kafa yoran yoktu.
Güvendikleri (Baroni - Mehmet Topal), onunla bu savaşta yürüyemedi.
ORTA SAHA YETERSİZ KALDI
Meireles'in sakatlığı da üstüne eklenince, orta sahasız Fenerbahçe, akıl-fikirden de yoksun hale geldi. Şimdi değişecek durumlar. Aykut hoca, futbolculuğunda da teknik adamlığında da iyiyi ve kötüyü zirvede yaşadı.
Çözümü nasıl üreteceğini bilmesi gerekir. Bu yollardan nasıl geçildiğinin en çok o farkında. Çözümü transferde bulması, planların Alex'li olmasından kaynaklanıyor.
Fenerbahçe orta sahası "yeterlilik" sınavını veremedi çünkü...
GÜLEN YÜZ!
Fenerbahçe'nin Antalya kampında Gökhan Gönül'ün doğum günü kutlandı.
Yüzler gülüyordu.
Herkes bir aradayken, başkan Aziz Yıldırım espriler yaptı. O da gülüyordu. Aykut Kocaman, Fenerbahçe muhabirleri ile sohbet etti. Yaşadıklarını gülerek anlattı. Antrenmanlarda oyuncular neşeli. Birbirleri ile dalga geçiyor, gülerek anlaşıyorlar. Yüzlerin gülmesi çok önemli. Bunda Antalya'nın güneşinin de rolü var.
Depresif hava yok çünkü, bahar ortamındalar, pozitifler. Gülen yüzün verdiği enerji çok farklıdır.
Bulaşıcıdır. Endişeleri yok eder, güveni geliştirir, heyecanı tazeler.
Kocaman "iç barış" diyor.
Evet önemli... Kavgadan vazgeçip, gülmeye başlamak ile çözemeyecekleri sorun kalmaz.
HADDİNİ BİLMEMEK
Galatasaray Asbaşkanı Adnan Öztürk, "Ben olsam Meireles'i gönderirdim" açıklamasını yaptı.
Bu bir fikirdir. Ama yeri arkadaş meclisidir, medya değil. Çünkü Öztürk'ün veya kulübünün bundan önce benzer hareketleri yapan kendi oyuncuları için benzer kararlar almış olması halinde, bu söz inandırıcı ve samimi sayılırdı.
BU YANGIN ÜFLEMEKLE SÖNMEZ
Öztürk, kulübün "şahin" kısmından. Yönetimin de işine geliyor bu. Onun hırçınlığı ile gündem yaratıp, kendileri akil görüntü vererek denge kurmaya çalışıyorlar.
Her türlü meyveyi yiyorlar.
Bu nedenle, sadece kazanmak üstüne kurdukları politika ile ortam geriliyor.
Sınırlar aşılıyor. Ve bu çıkartabilecekleri yangının, üfleyerek de sönmeyeceği ortam oluşuyor.
Yapmasınlar...
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.