Biri kısa, öteki cüce...
- Gürcan Bilgiç Yazıları
- 20 Aralık 2010, 00:01:14
Son bir çaba, hele bir gayret niyetindeydiler.
Birisi, ötekine bir el-kol uzatmadan hareket edemiyorlardı.
Sanki zirveden 14 puan geriye düşmüş gibi değil ligi bitirmiş, bir an önce evlerine gitmek için oynuyorlardı.
Gaziantep de çok farklı değil. Sıkı sıkıya tutmuşlar sahanın her yerini. Soyunma odasında taktik tahtası değil de tapu senetleri asılmış. Tolunay hoca, her oyuncusuna bölgeler tahsis edip, "Buraları kimseye kaptırmayın" komutunu vermiş gibi.
Bu kadar "pür dikkat" bir rakip karşısında, Beşiktaş'a maçı döndürecek, ibreyi lehine çevirecek sadece Quaresma'nın 'bir şeyler' yapması.
Maça ne akıl ne de beceri koyabilecek kadar Beşiktaşlı tarafı yok takımın.
Eksikler, sakatlar veya cezalılar derken, sahaya çıkabilecek kadar onların boy ölçüsünü görüyor herkes. 'Kısa' kalıyor Beşiktaş, 'cüce' olmakta ısrarlı rakibi karşısında. Schuster'e dikiliyor gözlerimiz.
Sezon başındaki 'önlenemez' takımın sahibine. Ne üretebilecek fikri kalmış, ne de maça yapacak hamlesi.
Kulübede otururken, yanındakilerle kaç maç beraber olduğunu hesaplıyor belki de. Sadece maçlarda karşılaşsa, hiçbirini tanıyamaz.
Her şeye razı gibilerdi
Büyük takımın, kötü şartlarda da 'kazanmak' gibi bir zorunluluğu var. Eğer şampiyonluk beyinlerde bir fikirse 'kayıpsız' kalmaya çalışmak zorundalar. Daha önceki puanları bu amaç için mücadele ederken kaybetmişlerdi. Dünkü Beşiktaş'a sadece 'kaderini' bekleyen denebilir.
Her şeye razı gibilerdi.
Gaziantep, bu kadar eksiğiyle, taraftarsızlığı ve sahasızlığı ile karşısında bulduğu Beşiktaş'a yenilmemek için oynuyorsa, Süper Ligi'mizin kalitesizliğinin nedenini artık kulübelerde de aramamız lazım.
Küçük düşünen teknik adamların veya yöneticilerin yönettiği oyuncuların limiti ne olabilir ki?