Kocaman çelişki
- Gürcan Bilgiç Yazıları
- 09 Aralık 2010, 00:18:41
Son maçlar gösteriyor ki artık Aykut Kocaman da "kalabalığın" bir parçası oldu.
Gaziantep maçından beri, sahadaki takımın performansına baktığımızda "tabelacıların" Kocaman'ı ele geçirdiğini, sezon başındaki felsefeyi, geleceğe dönük vizyonu çöpe attırdığını görüyoruz.
Muhtemelen demişlerdir ki "Hoca iyi oynamaya çalışmak, tempo yapmak, rakibe önde basmak iyi bir şey ama burada tabela konuşur. Kazanırsan her şeysin, kaybettiğinde hiç bir şey…" Yani Christoph Daum var karşımızda. "Altı galibiyeti üst üste ne zaman görmüşler" diyen Daum.
Takımı "tel tel" dökülürken, taraftarlar ve eleştirenler memnun değilken, kulüp ve çevresi tabelacıları "Hatice'ye değil" diyorlardı. Onlar tatminkardı.
Bugün Daum yok takımın başında. Şampiyonluğu son maçta kaçırdığı için değil, bütün bunları değiştiremediği, kendini Aziz Yıldırım'a teslim ettiği için yok.
Aykut Kocaman da aynı yolda, emin kararlarla ilerliyor.
Takımı yine Alex bir şeyler yaparsa kazanıyor. Öne geçtikten sonra kaçak oynuyorlar. Kimse sorumluluk almıyor, sorumluluk alana da yardım etmiyor. Sahadaki saklambaç devam ediyor.
O zaman… Yürüyecek hali kalmasa bile Alex ile devam ediyorsun.
Aykut Kocaman bunları değiştirmek için geldi. Geçen sene bir Antalya maçı sonrasında, "Kazanmak güzel ama Fenerbahçe böyle oynamaz.
Bu futboldan kimse memnun değil" diyen kendisiydi.
Karabük maçı sonrası, "Futbol kötüydü ama galibiyet hepsinin üstünü örttü" diyen de kendisi.
Aynı sorunları çözmek yerine, seyretmeye devam edecekse, o zaman Aykut Kocaman'ın arkasında neden duracağız.
* * *
EZBERBOZAN
Fenerbahçe Spor Okulları'nın, performans takımlarına 55 sporcu verdiğini okudum. Sadece futbol değil, yaklaşık beş branşta "fabrika" haline gelmişler. Küçük çocukları titizlikle eğiterek, kulübe kazandırıyorlar.
Bu okullar genelde para kazanmak için kurulurlar. Hemen tüm kulüpler belli miktarlar karşılığında adlarını kullandırırlar. Yapılan eğitimin kalitesini kimse sorgulamaz. Veliler, çocukları spor yaptığı için memnundur. Fenerbahçe, bu kısır döngüyü kırdı. Tam 55 sporcuyu performans kulvarına taşıdılar. Hem Aziz başkanı, hem de Kortan Aksu'yu tebrik ederiz.
* * *
FENER'İN 11 EYLÜL'Ü
Konuşan Fenerbahçe Platformu kuruldu. Sizin bu yazıyı okuduğunuz anda, yandaki sütunlarda ilk toplantının haberi olacaktır.
Bu kuşak, Fenerbahçe'nin genç ve vizyon sahibi kongre üyelerinin oluşturduğu bir bölüm. Grupların veya manipüle yöneticilerin el uzatamadığı, uzatsa da tutamadığı cıva gibi adamlar.
Birçoğunun yönetim tecrübesi var. Hepsi kulübün bünyesinden, tribünlerden arkadaşlar.
Hepsi işini gücünü sağlama almış, ayaklarını yere sağlam basmayı başarmış, mücadeleyi kazanmışlar.
Yani yönetime gireyim, iki ihale kapayım, statüm olsun gibi beklenti sahibi değiller. Çünkü hepsine sahipler.
Hepsi; hesap adamı. Son bilançoyu gördüklerinde gözleri faltaşı gibi açılan, "olmaz böyle şey" deyip, kürsüye de çıkarak çatır çatır konuşanlardan. "Başkan bizi Haysiyet Divanı'na gönderir, kulüpten attırır" korkusundan arındıklarını söylüyorlar. Artık konuşmaya başlamaya karar verdiler. Fenerbahçe'nin 11 Eylül'ü dün gerçekleşti.
* * *
ALEX ŞİFRESİ
Fenerbahçe kaptanı Alex'in, Metin Oktay'ın rekorunu tekrarlamasına bir maç kaldı. Eğer Ankaragücü karşılaşmasında da gol atarsa, rahmetli Metin Oktay'a ait, altı maç üst üste ağları bulan ikinci oyuncu olacak.
Çok kritik bir dönemde, çok önemli goller attı. Hakkındaki tartışmaları bir kenara attırdı. Son maçta bu kez kenardan kement de gelmedi. Önceki maçlara göre daha sürüne sürüne oynadığı halde Aykut Kocaman kaptanı son dakikalara kadar sahada tuttu. Belki de maç öncesindeki aldığı plaketlerin hatrını kullandırdı.
Şimdi; Alex bir gol, bir asist ile oynadı. Kendisini artık santrfor saydığımıza göre ve bir futbolcunun performansını değerlendirirken"Adam bir gol attı, bir de asist yaptı. Hala konuşuyorlar" dendiğine göre… Alex'in asistten sonra, golü attığı 18. dakika sonrasında sahada kalmasının da anlamı kalmıyor. Performansını tamamlamış bir oyuncu olarak, gol ve asistini yaptığı anda Aykut Kocaman da hamlesini gerçekleştirebilir. Böylece tartışma olmaz... Herkes mutlu olur, takımın savunma zaafları azalır, tempolu oyuna geçilir.
Gaziantep maçından beri, sahadaki takımın performansına baktığımızda "tabelacıların" Kocaman'ı ele geçirdiğini, sezon başındaki felsefeyi, geleceğe dönük vizyonu çöpe attırdığını görüyoruz.
Muhtemelen demişlerdir ki "Hoca iyi oynamaya çalışmak, tempo yapmak, rakibe önde basmak iyi bir şey ama burada tabela konuşur. Kazanırsan her şeysin, kaybettiğinde hiç bir şey…" Yani Christoph Daum var karşımızda. "Altı galibiyeti üst üste ne zaman görmüşler" diyen Daum.
Takımı "tel tel" dökülürken, taraftarlar ve eleştirenler memnun değilken, kulüp ve çevresi tabelacıları "Hatice'ye değil" diyorlardı. Onlar tatminkardı.
Bugün Daum yok takımın başında. Şampiyonluğu son maçta kaçırdığı için değil, bütün bunları değiştiremediği, kendini Aziz Yıldırım'a teslim ettiği için yok.
Aykut Kocaman da aynı yolda, emin kararlarla ilerliyor.
Takımı yine Alex bir şeyler yaparsa kazanıyor. Öne geçtikten sonra kaçak oynuyorlar. Kimse sorumluluk almıyor, sorumluluk alana da yardım etmiyor. Sahadaki saklambaç devam ediyor.
O zaman… Yürüyecek hali kalmasa bile Alex ile devam ediyorsun.
Aykut Kocaman bunları değiştirmek için geldi. Geçen sene bir Antalya maçı sonrasında, "Kazanmak güzel ama Fenerbahçe böyle oynamaz.
Bu futboldan kimse memnun değil" diyen kendisiydi.
Karabük maçı sonrası, "Futbol kötüydü ama galibiyet hepsinin üstünü örttü" diyen de kendisi.
Aynı sorunları çözmek yerine, seyretmeye devam edecekse, o zaman Aykut Kocaman'ın arkasında neden duracağız.
* * *
EZBERBOZAN
Fenerbahçe Spor Okulları'nın, performans takımlarına 55 sporcu verdiğini okudum. Sadece futbol değil, yaklaşık beş branşta "fabrika" haline gelmişler. Küçük çocukları titizlikle eğiterek, kulübe kazandırıyorlar.
Bu okullar genelde para kazanmak için kurulurlar. Hemen tüm kulüpler belli miktarlar karşılığında adlarını kullandırırlar. Yapılan eğitimin kalitesini kimse sorgulamaz. Veliler, çocukları spor yaptığı için memnundur. Fenerbahçe, bu kısır döngüyü kırdı. Tam 55 sporcuyu performans kulvarına taşıdılar. Hem Aziz başkanı, hem de Kortan Aksu'yu tebrik ederiz.
* * *
FENER'İN 11 EYLÜL'Ü
Konuşan Fenerbahçe Platformu kuruldu. Sizin bu yazıyı okuduğunuz anda, yandaki sütunlarda ilk toplantının haberi olacaktır.
Bu kuşak, Fenerbahçe'nin genç ve vizyon sahibi kongre üyelerinin oluşturduğu bir bölüm. Grupların veya manipüle yöneticilerin el uzatamadığı, uzatsa da tutamadığı cıva gibi adamlar.
Birçoğunun yönetim tecrübesi var. Hepsi kulübün bünyesinden, tribünlerden arkadaşlar.
Hepsi işini gücünü sağlama almış, ayaklarını yere sağlam basmayı başarmış, mücadeleyi kazanmışlar.
Yani yönetime gireyim, iki ihale kapayım, statüm olsun gibi beklenti sahibi değiller. Çünkü hepsine sahipler.
Hepsi; hesap adamı. Son bilançoyu gördüklerinde gözleri faltaşı gibi açılan, "olmaz böyle şey" deyip, kürsüye de çıkarak çatır çatır konuşanlardan. "Başkan bizi Haysiyet Divanı'na gönderir, kulüpten attırır" korkusundan arındıklarını söylüyorlar. Artık konuşmaya başlamaya karar verdiler. Fenerbahçe'nin 11 Eylül'ü dün gerçekleşti.
* * *
ALEX ŞİFRESİ
Fenerbahçe kaptanı Alex'in, Metin Oktay'ın rekorunu tekrarlamasına bir maç kaldı. Eğer Ankaragücü karşılaşmasında da gol atarsa, rahmetli Metin Oktay'a ait, altı maç üst üste ağları bulan ikinci oyuncu olacak.
Çok kritik bir dönemde, çok önemli goller attı. Hakkındaki tartışmaları bir kenara attırdı. Son maçta bu kez kenardan kement de gelmedi. Önceki maçlara göre daha sürüne sürüne oynadığı halde Aykut Kocaman kaptanı son dakikalara kadar sahada tuttu. Belki de maç öncesindeki aldığı plaketlerin hatrını kullandırdı.
Şimdi; Alex bir gol, bir asist ile oynadı. Kendisini artık santrfor saydığımıza göre ve bir futbolcunun performansını değerlendirirken"Adam bir gol attı, bir de asist yaptı. Hala konuşuyorlar" dendiğine göre… Alex'in asistten sonra, golü attığı 18. dakika sonrasında sahada kalmasının da anlamı kalmıyor. Performansını tamamlamış bir oyuncu olarak, gol ve asistini yaptığı anda Aykut Kocaman da hamlesini gerçekleştirebilir. Böylece tartışma olmaz... Herkes mutlu olur, takımın savunma zaafları azalır, tempolu oyuna geçilir.