Çok zor bir ay geçirdi Fenerbahçe. Hem
Aykut Kocaman, hem futbolcular, hem yöneticiler hem de taraftar için sıkıntılı günler yaşandı.
Aziz Yıldırım'ın Fenerbahçe dergisinde belirttiği gibi başlayan bir değişimin, gelişime dönmesi için hamleler yapıldı. Ve
hiçbir değişim sancısız olmaz. Kısa veya uzun olur ama illa ki bu sıkıntılar yaşanır, çareler aranır, sorunlarla yüzleşmek zorunda kalırsınız. Fenerbahçe acı çekerek geçiyor bugünleri. Özellikle taraftar bazında travmalar yaşanıyor.
Umutsuzluk var izleyenlerde, gönül verenlerde. Konuştuğunuzda hiçbiri değişimin karşısında değil. Fakat hemen hepsi, geçmişin aldanmışlıklarına sinirli ve tepkili. Yani
Aykut Kocaman bir ayın performansının değil, geçen beş yılın yanlışlarının, hatalarının, sorumsuzluklarının üstünde oturuyor. Bunları temizlemeye çalışıyor. Birden bire her şeyin toz pembe olmasını bekleyenlerin ise gösterecek sabırları kalmadığından tahammülleri zorluyor. Hedef; savaşan, agresif oynayan, tempoyu yüksek tutan ve seyredenlere keyif verecek bir takım. Yapılan transferler de bu yönde. İki hızlı kanat oyuncusu, ileride sabit kalmayan, topla arasını iyi tutan, boğuşmayı seven santrfor. Alınan
kötü sonuçlar takım performansının değil, kişisel hataların peşinden gelen gollerle oldu. Davetiye çıkarmadı rakibe Fenerbahçe, ya da kalecisini yıldızlaştırmadı. Sorun takımdan değil, oyuncuların bireysel performanslarından, hatalı seçimlerinden kaynaklandı.
Bu iyi haber. Çünkü bizlerin yorumlarını keskin olmaktan uzak tutan da bu görüntüler. Eskiyi boyayıp
"yeniymiş" gibi sunma derdi yok sahada. Her şey yeni baştan tasarlanıyor ve biçimlendiriliyor. Böyle radikal kararların içindeyken,
Fenerbahçe ve
Aykut Kocamanadına en önemlisi, başkan Aziz Yıldırım'ın tavırlarıydı. Son açıklamasında kendisi
"değişim" yorumu yaptığına göre, teknik heyet için sorun kalmadı.
Kocaman'dan kurtulmaya çalışıp, yine eski imparatorluklarını kurmaya çalışanların da bu seçeneği yok oldu. Çok uzun süre önce yazdım,
"Başkan değişirse, her şey değişir" diye. İki anlamıyla da algılanabilir bu cümle.
Aziz Yıldırım, futbolcusuna
"rica" etmekten vazgeçmeye karar vermişse,
Aykut Kocaman da başarılı olur. Gerisi boş...
Not: "Emre ile Alex çocuk gibidir, onları okşamalısın" diyenlere,
"Bana çocuk değil, futbolcu lazım" cevabıyla Kocaman kalın bir çizgi çizdi. Umarım bir daha işine karışmaya kalkmaz, geçen senelerdeki fiyaskolara yeniden neden olmazlar.
* * *
ALEX ELİNİ UZATTI
Fenerbahçe'nin kaptanı
Alex ile teknik direktörü
Aykut Kocaman'ın ilişkilerinin çok sıcak ve sevecen olduğu söylenemez. Mesleki saygı çerçevesinde, mesafeliler.
Alex hafta içinde önemli iki açıklama yaptı. Birincisi,
"Dokunulmaz değilim" dedi. İkincisi,
"Aykut Kocaman'a saygı duyuyorum" sözleriyle de bunu perçinledi.
Alex soğuk gibi gözükse de duygusallığı uç düzeyde yaşıyor. Çok üzülüyor, çabuk seviniyor. Kafasına her şeyi takıyor, umursamaz olamıyor. Bunun yanında çok güçlü egosu var. Kendi liderliğinin kabul edilmesini, danışılacak veya önemsenecek birinci kişi olmak istiyor.
Carlos ve
Emre geldikten sonra, ikinci planda olmanın sıkıntılarını yaşadı. Ama şimdi söyledikleri, yaptığı açıklama, teknik direktöre uzatılan
"el"dir. Birlikte çalışmak istiyor hem de
Kocaman'ın şartlarında.
Aykut hocanın bu pası gol yapması lazım.
Alex'in takım için de kazanmak için de önemi çok büyük.
* * *
BURSASPOR BAMBAŞKA!
Geçen hafta Sivas karşısında da izledim Bursaspor'u. Maçtan önce çok iyimser değildim. Trabzonspor'dan üç yemişlerdi. Galatasaray'ı yendiler ama Milan Baros biraz dikkatli olsa, 10 dakikada altından zor kalkacakları skor da tabelada yazabilirdi. Sivas'ın ilk yarısında da etkili değillerdi. Ama rakipleri tek şut çekemeden bitirdi devreyi. İkinci yarıda, iki değişiklik ile maçı çok daha büyük farka götürecek bir Bursaspor takımı da vardı sahada. Ertuğrul Sağlam çok dengeli, ne yaptığını bilen, ne yapacağını ezberlemiş bir takım kurmuş. Oyuncularına çok hakim ve otoriter. Bursaspor gerçek bir büyük olmak üzere. Şampiyonluğu tesadüften ileriye taşıyabilecek organizasyona kavuşmuşlar.