Fenerbahçe yönetimi,
Daum'un önüne koyduğu sözleşmede lig şampiyonluğuna bir milyon euro prim koyuyor,
Avrupa Ligi'ne ise
800 bin euro. Taraftarlar ufuklarını çizmişler, hedeflerini belirlemişler. Bu karara
katılmasak da saygı ile karşılıyoruz. Çünkü kapasite gerçekçiliği var. Ama bu sistemin içinde kalmak zorunda değiliz. Daum
"Optimistim ama aynı zamanda da gerçekçiyim" diyerek sezon süresindeki önceliği lige vereceklerini vurguladı. Avrupa Ligi için kadrosunun
yeterli olmadığını, üç kulvarı kaldıramayacaklarını söyledi. Biz onun takımı
üç kulvara organize etmesi için getirildiğini sanırken, aslının sadece şampiyonluk olduğunu sözleşme şartlarıyla öğrendik. Kendisinden istenmeyen bir başarı için, mevcutları niye kaybetmek istesin ki...
Hedef büyütmek, aynı zamanda risk almayı da gerektirir.
Daum da öyle biri değil.
Mustafa Denizli çalıştırdığı takımlarla Avrupa'da oynadığı maçları önemserdi. Gerekçe olarak da,
"Bizim lig şampiyonluğumuz çok. Olmayan başarının peşine düşmeliyiz" derdi.
Daum'un Almanya veya Türkiye'de çalıştırdığı takımlarla hiç
Avrupa başarısı yok. Kendi kariyerinde yer almayan bir başarının peşinde koşmak gibi de bir hırsı yok. Fenerbahçe, Daum'un
"yetersiz" bulduğu kadro ile
Şampiyonlar Ligi'nde çeyrek final oynadı. O takımdan bugün beş oyuncu yok;
Aurelio, Kezman, Kazım, Edu ve
Carlos... Bu oyuncuların yerlerine gelenlerin bugün boşluğu dolduramadıklarını söyleyebilir miyiz? O başarıyı kazanan oyunculara, bugün
"yetersizsiniz" demek komik olmaz mı?