Başlamak...
İlerlemenin sırrı başlamaktan geçer demiş Mark Twain. Her yeni başlangıcı yeni bir umut, yeni bir heyecan olarak görüyorum. Söylenecek sözü, anlatacak fikri olanlar için böyle bir köşe o kadar değerli ki… Heyecan duymamak elde değil. Bu köşede salı günleri ağırlıklı olarak futbol gündemine, ama elbette sporun tüm renklerine ilişkin fikir ve haberleri paylaşacağım sizlerle. Birlikte ilerleyebilelim diye…
34 HAFTA
Fatih Terim, "Artık kimsenin yanında ya da arkasında değilim" diyerek Pandora'nın kutusunu açtı. Bundan sonra hiçbir şey eskisi gibi olamaz. Ne başkan Mustafa Cengiz, ne yönetim, ne de Terim bu söz söylenmemiş gibi davranabilir. Galatasaray'ı saha dışında zor bir süreç bekliyor.
Ama takımın bu süreçten etkilenmemesini sağlamak en başta Fatin Terim'in işi. Henüz geride oynanmamış 34 hafta var. Yani 18 takımlı ligimizin normal sezonu kadar… Dolayısıyla liderin altı, ikincinin dört puan gerisindeki Galatasaray adına enseyi karartmanın anlamı yok. Fatih Terim bunu herkesten iyi biliyordur. Hal böyleyken fitili kendisi ateşlediğine göre, takımı bu ateşin dışında tutmayı başarabilmek de ona düşüyor.
Çünkü bu köprünün altından daha çok sular akar!
BALKON KEYFİ
Fenerbahçe, pazar akşamı taraftarlarına iki devrede iki ayrı ruh hali yaşattığı Trabzonspor maçını kazanarak önemli bir virajı geçmeyi başardı.
Gustavo her eve lazım performansıyla sahanın yıldızıydı. 45 dakikaya 1 gol, 1 asist sığdıran 35 yaşındaki Cisse sarı-lacivertli takıma en az Webo kadar katkı yapacak.
Pelkas'ın futbolu umut verici. Valencia kıpırdadı.
Ozan tırtılın, kelebeğe dönüşmesi misali sezon ba��ından çok farklı bir görüntüye büründü.
Sosa bu maçın 45 dakikasıyla ölçülemeyecek kadar değerli. Samatta'nın potansiyeli herkesin malumu. Gökhan ve Caner gibi hücum beklerine sahip olmak ise gerçekten büyük bir fırsat.
Uyum sürecinin getirdiği savunma zaafları, birlikte oynama alışkanlığı kazandıkça azalırsa Fenerbahçe'nin önü açık olacak.
Sarı-lacivertliler galibiyeti karşılaşmadan sonra stat dışında toplanan taraftarlarıyla kutladı. Bu balkon buluşması bana Ali Koç'un başkan seçildikten sonra taraftarla karşılıklı tezahürat yapmasını hatırlattı. Özlenen ve istenen bir hedefin başarılması, seven ile sevileni bir kez daha bir araya getirdi. Pandemi döneminde eksik kalan takım-taraftar bütünleşmesinin balkondan da olsa gerçekleşmesi şüphesiz özeldi. Ama daha yolun çok başı olduğunu unutmamak lazım.
Fenerbahçe'nin hedefi maç galibiyeti değil, sezon zaferiyse balkon keyfini tadında bırakıp, sahaya odaklanmak
A Spor, Turkuvaz Medya Grubu'nun yeni binasında, yarının teknolojine sahip dört dörtlük bir merkeze kavuştu. Ofis alanları, rejisi ve stüdyoları bugünün ötesinde bir vizyonu yansıtıyor.
Elbette biz kamera önünde olanlar bunu ekranda izleyiciyle paylaşmanın, o güzel stüdyolarda boy göstermenin keyfini daha farklı yaşıyoruz.
Ama bir de kameranın arkasındakiler var. Geçtiğimiz pazar günü Fenerbahçe- Trabzonspor maçının telaşı içindeyken, sahadaki, ofisteki, teknik bölümdeki arkadaşlarımın çabasına bir kez daha şahit olunca aklıma o bildik ifade geldi. Zaman zaman spikerler programların bitiminde "yayında ve yapımda emeği geçen tüm arkadaşlarımla birlikte…" diye bir cümle kurar. İşte o cümlenin arkasında her türlü hava şartında çalışan muhabir ve kameramanların, saatlerce yazı yazan editörlerin, bu yazıları görüntüyle bütünleştiren kurgucuların, onları ekrana yansıtan teknik ekip ve yönetmenlerin, uzun lafın kısası tüm ekibin emeği ve alın teri vardır.
Bu yüzden, "yayında ve yapımda emeği geçenler" sözünü klişe bir cümle yerine, kamera arkasındaki onlarca kişinin hakkını teslim etmek olarak görmenizi diliyorum.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.