Yarı finale
Umduğumdan çok daha düşük tempoda başladı maç. Plzen önde basmıyor, F.Bahçe'nin çok pas yapmasına izin veriyordu. Sanki kontra fırsatı arar gibiydiler. Baskı yemeyince Fener de rahat oynuyordu. Selçuk ve Topal maç öncesi tahminlerin aksine baskı yemeyince oyuna giriyorlar. Rajtoral sağ kanatta daha çok savunmada kalınca Sow da Webo'nun yanına gidebiliyordu. Rakip kendi alanına çekilince şut şansımız da artıyor, Topal, Cristian sıkça deniyordu. Öyle ki, ilk 35 dakikada bizim 7, Plzen'in sadece 1 gol girişimi vardı. Ama 37'de Volkan'ın kötü pasının ardından Selçuk'un çıkarken yaptığı kayıp sonrası pozisyonlar F.Bahçe-melekler ilişkisini düşündürdü bana. Ama aynı melekler 5 dakika sonra da Kuyt'a karşı Plzen'in yanında olunca pozisyonlar eşitlendi.
Şutlar öne çıktı
Benim sınırlarımda nerede ise obez gibi görünen Horvath da, Darida da F.Bahçe'nin etkili presi ile oyun kuramadı. Geçen yıl, Avrupa'nın "ceza sahası dışından şut ile" en çok gol atan takımı F.Bahçe, bu özelliğini bu maç hatırladı. Sürekli Webo ve Sow da dahil deniyordu. Avrupa'daki en rahat maçını oynuyordu takım, bekler rahatça öne çıkıyordu. Gökhan'ın şahane ortasında Sow, Webo'ya hayatının en rahat golünü attırıyordu. Sonuç: Korkak bir taktikle çıkan Plzen'in hocası, son derece inançla ve çok iyi oynayan, hocalarıyla birlikte inanmış F.Bahçe'ye yeniliyordu. 23 Kasım 2012'de Fotomaç'ta şöyle yazmıştım: "Fener ligde istediğini bulamayacak ama Avrupa'da yarı final oynayacak." Ne dersiniz, oraya gitmiyor mu artık iş?
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.