Keramet yabancıda değil
Fenerbahçe, Galatasaray ve Beşiktaş'ın bu sezon transfere harcadığı para kabaca 100 milyon euro civarında. Üç Büyükler sadece bu sezon transfer için harcadıkları paraları birleştirip bir holding kursa, Türkiye'nin en büyük 100 şirketi içinde yer almaya oynardı. Oysa şimdi "10 para" etmiyorlar.
Cristian Baroni, Brezilya basınına verdiği demeçte, "Soyunma odasında başkanın eli titriyordu. Kalp krizi geçirecek sandım" demiş.
Alacağı para sözleşmelerle garanti altında olan Baroni'nin, başkanın maneviyat bir yana maddi kayıpları hakkında en ufak bir bilgisi ve düşüncesi yok tabii. Olamaz da. O bir yabancı futbolcu. Alacağı kupadan çok, alacağı paraya bakar. Gerisi teferruattır. Ülke basınına da gidip, "Başkan kalp krizi geçiriyor sandım" diye 1001 Gece Masalları tadında öyküler anlatabilir.
Oysa Türkiye'de bile artık "futbol sadece futbol değil". Fenerbahçe'nin hisseleri sadece pazartesi günü borsada 325 milyon TL değer kaybetti. Bugün 500 milyon TL'den bahsediliyor. Lig şampiyonluğu, Şampiyonlar Ligi gelirleri, Fenerium satışları gibi genel çerçevede, top çizgiyi ikinci kez geçmediği için asgari 100 milyon TL daha kaybedildi.
Tüm bu kayıpların sebebi, topu çizgiden geçiremeyen futbolcular. "Kalp krizi geçiriyor sandım" diye inceden dalga geçilen ise başkanlar.
Başkanların ve yöneticilerin de günahı büyük. Kulübün paralarını, babalarının paraları gibi har vurup harman savurdukları için suçlular.
Hesapsızca davrandıkları için suçlular...
Ama bir laf vardır ya, "Hırsızın hiç mi günahı yok" diye. Jo'nun, Güiza'nın, Tabata'nın ve verim alınamayan bi dünya adamın hiç mi suçu yok?
Yabancı düşmanlığı yaptığım sanılmasın. Türk futbolunu bir yerlere getiren kadrolara bakın, kilit isimler hep yabancıdır.
Ama kontenjan arttıkça kalitenin düşmeye başladığını da göz ardı etmeyelim.
Yabancı ağırlıklı kadrolar genelde ilerleyemiyor. İstanbul dışına çıkan 7 şampiyonluğa bakın, hepsinde hocasından oyuncusuna Türk ağırlığını görürsünüz.
Mesela bu sezonun şampiyonu Bursaspor, tam bir "Türk Malı".
Kaleci İvankov dışında çok kritik roller üstlenen yabancısı yok gibi. Daha da önemlisi, takımın ideal 11'inin 5-6 futbolcusu altyapıdan yetişme.
İyi yetişmiş altyapı kadrolarının başarısının tesadüf olmadığını Bucaspor da kanıtladı mesela. Bank Asya 1. Lig'deki 18 takım içinde futbolcu değeri olarak 17. sırada bulunmasına rağmen Turkcell Süper Lig'e yükseldi. Çünkü müthiş bir altyapısı var. Hemen her kategoride altyapı takımları Türkiye Şampiyonu oldu ya da finallerinde oynadı.
Yani; üç büyükler ekonomik çöküşten kurtulmak istiyorlarsa hep uzağa değil, biraz da yakın çevrelerine bakmalılar. Kaliteli yabancı ile mücadeleci yerli karışımını iyi yapmalı.
Yoksa kupanın Anadolu turu biraz uzun sürebilir...
* * *
YENİ BİR YOL AÇMAK ŞART
Rijkaard, "Geçen seneki kadar büyük bir bütçemizin olmadığının farkındayım. Nokta atış yapmalıyız. 4-5 maç oynayıp sonra bizi bırakacak futbolcu değil, istikrarlı isimler üzerinde durmalıyız" demiş...
İyi de yapılan transferlere onay veren siz değil misiniz? Diyelim onay vermediniz, yönetim getirdi; onları takımla kaynaştırması gereken, limitlerini zorlamaya teşvik etmesi gereken siz değil misiniz? Bu işlerde oynayana mı bakmalı acaba, oynatana mı?
Transferin bir başka zorlu tarafı da rekabet şansınızın çok yüksek olmaması.
Ekonomik olarak bizden büyük 5 lig ve bu liglerde mücadele eden 78 takım var. Bu 78 kulübün yaklaşık 40 tanesi transferde Galatasaray'a karşı ekonomik ve psikolojik üstünlüğe sahip.
Rusya, İskoçya ve Portekiz'den de 10 tane çıktı diyelim.
Üst düzey bir futbolcunun tercih listesinde kabaca 51. sırada Galatasaray.
Maalesef gerçek bu.
Nokta atış yapmak o kadar kolay değil yani.
Alacağın adam, büyük olasılıkla bu 50 takımda tutunamayanlardan oluyor ve hak ettiklerinden de büyük paralara ancak getirilebiliyor.
Galatasaray'ın bu dönem için şansı, Rijkaard için gelecek kalburüstü isimleri alabilme ihtimali.
Ama sonuçta Türk kulüplerinin, daha doğrusu "yabancı futbolcu çöplüğüne" dönen dört büyüklerin, transfer politikalarını sil baştan yapmaları gerekiyor. Çünkü batan geminin mallarıyla ancak bu kadar oluyor!
Hannibal asırlar önce demiş ya, "Ya bir yol bulacağız, ya bir yol açacağız".
Dört büyükler için yabancı transfer politikalarında yeni bir yol açma dönemi geldi de geçiyor bile...
* * *
PARANOYA
Türk insanı komplo teorilerini sever. Futbolda her şampiyon şaibelidir kimilerine göre! Ama birçok şey gibi, Türk futbolunun da değiştiğini artık anlamalı herkes. Gösterilecek karttan, golün atılacağı dakikaya kadar her şeyin bahse konu olduğu bir sektörde bu işler o kadar kolay değil. Bu kadar kamerayla takip edilen, herkesin konuştuğu, konuşabildiği bir yapıda istense de yapmak kolay değil. Paranoyak düşüncelerde suçu biraz kendimizde aramalıyız. Son paranoya, "Ali Sami Yen'e pazartesi günü Bursa bayrağı asıldı" şeklinde.
Oysa o gün o statta Konyaspor'un yükselme grubu maçı var, o bayrak Konyaspor'un.
Durum da bazıları için gerçekten vahim yani...
* * *
LAFOLOJİ
Trabzon basını "Hesap görüldü. 96'nın rövanşı alındı" başlıklarıyla çıkmış...
FB, Denizli'deki hezimetten sonraki sezon şampiyon olmuştu. Trabzonspor ise 15 yıldır kendine gelemedi. Sokullu'nun dediği gibi, Trabzonspor, Fener'in sadece sakalını kesmiş olmasın...
Fenerbahçeli futbolcular sezonu kupasız kapadıkları için üzgünmüş...
Daum'un antrenmanlarda dağıttığı minik kupalar var ya, idare ederler artık...
Faruk Süren, 10 yıl önceki UEFA Kupası için "Artık antika oldu" demiş..
Trabzonspor'un lig şampiyonluğu, Fenerbahçe'nin Türkiye Kupası da antikanın kralı olur artık...
Türkiye, Fenerbahçe Stadı'nda yapılan yanlış anonsu konuşuyor...
Fenerbahce.org yalanlamadığına göre Fenerbahçe'nin şampiyonluğu doğru demek ki!
Bursa milletvekili olan Bakan Faruk Çelik, son maçlar oynanmadan önce "Lig temiz, saf değil" demişti.
Ee o halde sayın bakana, "Kirli kupanız hayırlı olsun" mu desek acaba?
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.