Riera, hakeme tuzak kurdu

Maçın kırılma anlarından bir tanesi de Colman'ın atıldığı andı. Riera utanç verici, rezil bir şekilde kendini yere bıraktı. Hakemler bu tür futbolculara ödün vermemeli. Hakemin genel yorumlarında G.Saray'ı tuttuğu açık. Ama bu sürpriz değil. Hakemlerimiz büyük takımları şu sırayla tutuyorlar: F.Bahçe, G.Saray, Beşiktaş ve Trabzon

Galatasaray, Fenerbahçe'nin puan kaybettiği haftada, Trabzon'u mağlup ederek çok önemli bir galibiyet elde etti. Pozisyonu bol, çekişmeli bir karşılaşmaydı.
İki yönlü bir maçtı. Tam, madalyonun iki tarafının, iki ayrı rengi gösterdiği bir maç... Bir tarafta, harika kurtarışlar yapan Onur ve onun bu güzel oyunu sayesinde, hezimetten kurtulan Trabzon... Buna karşılık, o Trabzon'u boğan ve sezon başından beri en iyi topunu oynayan Galatasaray... Diğer taraftan tatsız-tuzsuz bir maç... Bu iki yanı, maçın birinci ve ikinci devreleri olarak da ayırmak mümkün... Bir de 'maçın kırılma noktaları' diye ayırmak mümkün... Maçın iki kırılma noktasında, hakem Galatasaray lehine karar verdi; Trabzon'un aleyhine karar verdi. Kırılma noktalarından bir tanesi, Colman'ın oyundan atıldığı andı. Orada, Riera sportmenliğe aykırı bir şekilde davrandı. Bana sorarsanız; utanç verici, rezil bir harekette bulundu. Ben zaten, karakter olarak, rakibini oyundan attırmak için oynayan futbolcuları sevmem. Futbolda böyle bir şey yok. Olmaması lazım. Hakemlerin, bu tarz oyunculara ödün vermemesi lazım.
HİÇ UTANMADI, SIKILMADI
Sahneyi iyi hatırlayın: Başlatan Riera... Colman'ı itiyor. Colman da onun bu itişine cevap veriyor. İtmeye sarı kart; cevaba kırmızı kart!.. Colman tokat attı; ondan kırmızı kart gördü. Colman'ın attığı tokadın, Riera'ya değip değmediği bile belli değil. Ama hakemin gözüne sokmak için; Riera hiç utanmadan, hiç sıkılmadan, insanlık dışı, sportmenlik dışı bir şekilde kendini yere attı. Hakemi de tuzağına düşürdü; Trabzon 10 kişi kaldı. Colman'ın hareketi tartışılır; ayrı. Ama Riera'nın yaptığını, tartışmadan lanetlememiz lazım. Maçın ikinci kırılma noktası, Trabzon'un iptal edilen golü... Televizyondan izlediğimiz görüntüde, kıl payı beyaz formalı rakibinin önünde... Ama o kamera, gerçek bir ofsayt kamerası değil. Onun için bilemiyorum. Yan hakemin verdiği kararın, ne derece doğru olduğunu bilemiyorum. Tartışmalı bir karar ama fazla diyecek bir şey yok.
Trabzon cephesinden, Aydınus'a tepki var. Galatasaraylı futbolculara toleranslı davranmakla suçlanıyor. Melo'nun Olcan'a yaptığı sert harekete kart çıkartmaması da eleştiriliyor.
Kart kesin... Hakemin, genel yorumlarında Galatasaray'ı tuttuğu açık. Ama bu artık, sürpriz bir şey değil. 1- Hakemler, büyük takımlarımızı tutuyorlar. Şu sırayla: Fenerbahçe, Galatasaray, Beşiktaş, Trabzon... 2- Hakemler, ev sahibi takımı tutuyorlar. 'Tutuyorlar' derken; yorumları kastediyorum. Maç İstanbul'da; tutma sırasında da Galatasaray, Trabzon'un üstünde olunca, bütün hakem yorumlarının Galatasaray lehine olması, artık bu ülkede vukuât-ı âdiye (sıradan olay) haline geldi. Ben hakem olsam; Melo'ya sarı kart göstermediği pozisyonda, kırmızı kartı bile düşünürüm. Basketbolda, halk arasında 'insanlık dışı faul' diye tabir edilen fauller var. İki atış yapıyorsun; top da sende kalıyor. Melo'nun hareketi, böyle bir fauldü.
KALECİLERİ ÖLDÜRÜYOR
Onur, çok iyi bir çıkış yakaladı. Her geçen gün, üzerine koyarak ilerliyor. Galatasaray karşısında da harikalar yarattı.
Onur da, Tolga da Türkiye'nin son yıllarda yetiştirdiği en iyi kaleciler. İkisinin de Trabzon'dan çıkması ilginç. Türkiye'de, neredeyse üçüncü küme takımları bile yurt dışından kaleci ithali peşindeyken, Trabzon'un birbirinden başarılı iki kaleci çıkarması güzel. Ama sürpriz de değil. Türkiye'de oynatan olsa, güvenen olsa; çok kaleci çıkar. Yabancı kaleci merakı yüzünden, G.Saray'da öldürülen kalecilerin sayısını ben hatırlamıyorum. Onur ve Tolga, şans verildiğinde Türkiye'den de iyi kaleciler çıkabileceğinin kanıtıdır.
Sneijder ile Onur arasında, adeta bir düello yaşandı.
Maçın en güzel yanıydı. Onur ile Sneijder arasında, resmen bir düello yaşandı. Unutulmaz bir düelloydu. Sneijder de Galatasaray'a geldiğinden beri, ilk defa Ünal Aysal'a "Aklımı seveyim" dedirtecek kadar iyi oynadı. Ünal Aysal, alem bir adam!
KANAT ADAMI YOK
Tabii Muslera'yı da es geçmemek gerekiyor. Maçın kırılma anlarından birisiydi. Henrique'nin yakın mesafeden kafa vuruşunu inanılmaz çıkardı ve Onur'a nazire yaptı.
Muslera, başarılı bir kurtarış yaptı ama 'Onu da kurtarmasın mı?' diyesim geliyor. Çok da hata yaptı. Özellikle yer tutma hataları, çıkış hataları... Ben hâlâ ve hâlâ, ısrar ve inatla söylüyorum ki; Galatasaray, yabancı kontenjanını kaleci için kullanmamalı... Galatasaray, yabancı kontenjanını Melo için de kullanmamalı... Ceyhun ile Ufuk; Muslera ve Melo'dan aşağı kalmazlar. Üç maç üst üste oynasınlar, yeter. O zaman Galatasaray'a, sene başından beri ihtiyaç duyduğu kanat adamlarını oynatma fırsatı doğar. Amrabat ve Bruma, oynamaya oynamaya köreldiler; futbolu unuttular ve Galatasaray'ın hâlâ kanat adamı yok! Drogba gibi, Burak gibi, Umut gibi forvetlerin var ama top getirecek kanat adamların yok. Çünkü kanat adamların, kontenjan yüzünden oynamıyor. Riera oynamıyor, Eboue oynamıyor, Bruma oynamıyor, Amrabat oynamıyor; Chedjou oynuyor, Dany oynuyor, Muslera oynuyor, Melo oynuyor. Nihayet stoperlerden vazgeçti bu hafta... Gökhan ve Semih'i aldı. 'Takımda 5 yabancı var; altıncı yedek kim?' diye düşündüm ve aklıma gelen de Bruma oldu. 'Kulübede Bruma'yı oturtacak' diye düşündüm.
G.SARAY'I PERİŞAN ETTİ
Kendi sahanda Trabzon'a karşı oynuyorsun, Fenerbahçe iki saat evvel üç puan kaybetmiş, farkı 8 puana indirme şansın doğmuş; bu maçı muhakkak kazanman lazım. Aaa Chedjou yedek! Hâlâ korku, kafasında bir yerde duruyor. Orada Hakan Balta varken, orada Ceyhun varken... Kulübede stoper yedeğine ihtiyacı yokken, yedeğe Chedjou'yu almış! Sonra da Mancini, maçın sonunda 10 kişi kalmış Trabzonspor'a karşı yaptığı değişikliklerle, takımı perişan etti. 10 kişilik Trabzon, beraberliği sağlıyordu. Panik içinde bir Galatasaray vardı.
PREKAZi MüTHiŞ BiR BURAK YARATABiLiR
Galatasaray'ın galibiyet golleri, Burak'tan geldi. Kısa bir duraklama dönemi yaşadı ama gollerine kaldığı yerden devam ediyor. Burak'ı nasıl buldunuz?
Hafta içi, benim için çok önemli bir haber geldi: 'Cevad Prekazi, Florya'ya dönüyor' diye... Cevad Prekazi, Florya'ya dönüyorsa eğer; Burak'ı şimdi görün. Cevad Prekazi; Tanju Çolak'ı, Tanju Çolak yapan adamdır. Ben o zamanlar, 'Erkekçe' dergisini çıkarıyordum; ayda bir çıkıyordu. Yani bol vaktim vardı. Derwall'in yardımcısı Mustafa Denizli de arkadaşım. Hemen hemen her gün, öğleden sonraları Florya'ya giderdim. Antrenman bittikten sonra Derwall ve Mustafa'nın katılımı ile 'king' oynardık. Çok severdi Derwall... Hâlâ ondan kazandığım 10 lira; evde, koleksiyonumda durur. İmzalamasını istemiştim ama "Paranın üzerine, katiyen imza atılmaz" diye yanıt vermişti. "Ben yine de saklayacağım" dedim. Neyse... Oldukça ağır antrenman yapılırdı; antrenman biterdi. Mustafa hoca ve ben, antrenman sahasına bakan terasta otururduk. Sahada üç kişi var; kaleci, Cevad ve Tanju... Cevad, Tanju'yu birebir çalıştırırdı; gol çalışması, aşağı yukarı 45 dakika-1 saat sürerdi ve şöyle biterdi: 'Yeter, tamam!' Derwall ve Mustafa hoca, kalkıp bağırırlardı. Çünkü insan bedeninin de bir sınırı var. Zaten ağır bir antrenman yapmışlar ama arkadan bir 45 dakika daha çalışırlardı ve ancak öyle Tanju, Cevad ve de kaleci duşa giderlerdi. Burak, golü fevkalade iyi koklayan bir golcü... Golcülüğün de birinci vasfı bu; golü koklamak. Nerede olacağını, nereye atak yapacağını iyi bileceksin. Bir gazetede 'İkinci gol tesadüf' diye yazılmış. Hayır! Burak'ın orada olması, katiyen tesadüf değil. Burak, orada olması gerektiğini bilen bir adam. Gol, adamın damarlarında dolaşıyor. Ama gol vuruşunu, her zaman doğru yapamıyor. Hakan Şükür de öyle değil miydi?
İPLERİ ELİNDE TUTACAK
Hakan Şükür ile Tanju'nun farkı neydi; Hakan'ın yanında Prekazi yoktu. Bizde birebir gol eğitimi yapılmıyor. Bunu, bir tek Gündüz Kılıç yapardı; Metin Oktay'ı yarattı. Cevad yapardı; Tanju'yu yarattı. Şimdi, golü çok iyi koklayan Burak'ın golcü olmasını, yeteneklerini artırmasını sağlayacak adam geldi Florya'ya... Eğer Mancini izin verirse, Prekazi müthiş bir Burak yaratır.
Prekazi, altyapıda görev yapacak. Tomas Ujfalusi de Futbol İdari Koordinatörlüğü'ne getirildi. İlginçtir; sportif direktör olması bekleniyordu ama farklı bir mevki yaratıldığı ortaya çıktı.
Niye yaratılmış o mevki? Bütün bu tezgahları kuran Bülent Tulun... Oraya, her dediğine 'he' diyecek birini koyuyor; kendi Florya'da görünmeyecek, dedikodular olmayacak ama bütün ipleri bildiği gibi çekecek, yönetecek, oynatacak.
Bu arada Galatasaray, Şampiyonlar Ligi'nde Chelsea ile eşleşti. İyi bir kura diyebilir miyiz? Tur şansını nasıl görüyorsunuz?
Juventus maçından önce Fatih Terim'in söylediği lafı tekrar etmekte fayda var; "Galatasaray'ın olduğu her yerde umut vardır." Chelsea de bu sene, Mourinho'ya rağmen, daha henüz ahım-şahım bir top oynamış değil. Avrupa'da zaten, ahım-şahım top oynayan pek fazla takım kalmadı. Epey de vakit var. Araya bir de transfer dönemi girecek. Mourinho boş durmayacak; transfer yapacak. Mancini de yapacak. O transferlerden sonra, durum çok farklı olabilir. Onun için, bugünden bir şey söylemek çok hatalı olur.
Röportaj: Bülent CAN

DİĞER HABERLER

X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.