Burak Avrupa'da bir sezon kalamaz

Galatasaray, Burak'ı niye satmasın! Turşusunu mu kuracak! Arda'yı nasıl sattıysa, Burak'ı da öyle satar. Avrupa'da oynamak için futbolcu yanının da kuvvetli olması gerekiyor. Pişmeden Avrupa'ya gitmemeli. İspanya gol kralı, Türkiye'de topa vuramadı

Aysal'ın Divan Kurulu toplantısında 'İçeriden ve dışarıdan saldırı altındayız. Buna rağmen yükselişimiz engellenemeyecek' dedi. Ne düşünüyorsunuz, kimler, niye Galatasaray'ı hedef alıyor?
Ünal Aysal kendisine bir baksın! Galatasaray Kongresi'nde herkes işbirliği etmiş, 'Bu kulübü kurtarırsa Ünal Aysal kurtarır' diyordu. Ünal Aysal'a bir tane muhalif ses var mıydı? Var mıydı? Ben soruyorum kendisi söylesin. Bugün o çevrelerden Ünal Aysal'ın ifadesiyle eleştiri de değil 'saldırı' geliyorsa, Ünal Aysal kendine baksın. 'Ben ne yaptım da bunlar bana saldırıyorlar' diye... Çevreyi itham etmek kolay...

Tabii "İçeriden" dediği isimlerden birisi Taner Aşkın'dı.
Ünal bahane arıyor. Taner Aşkın ben bildim bileli Galatasaray'ın bir numaralı muhalefeti...
Yönetimdeyken hariç...
Yönetimdeyken sordum da ona; "Ne oldu senin muhalefetine..." diye! Ağzı açılmaz oldu. Koltuğunun altında dosyalar dolaşır, konuşur. Taner'in konuştuklarını ciddiye alanı da ben şimdiye kadar hatırlamıyorum. 'Vay Taner şöyle diyor. Eyvah' falan diyen herhangi bir Galatasaray yönetimi hatırlamıyorum. Her yönetime muhalifti, hiçbir yönetim de onu ciddiye almadı. Ünal niye ciddiye alıyor da "Bizi içeriden yıpratmaya uğraşıyorlar" diyor! Eleştiri yıpratmaz. Her türlü yöneticinin evvela kafasına bunun dank etmesi lazım. Eleştiri neticede sana yol gösterir. Ciddiye alırsın, almazsın. Ciddiye alırsan bir şeyler öğrenirsin o eleştiriden, ciddiye almazsan, değer vermezsen seni zaten yıpratmaz. Onun için eleştirinin herhangi bir zararı yoktur kimseye... Eleştiriden korkmak çok yanlış bir şey... Hele eleştiriye "Saldırı" demek!.. Galatasaraylı, Galatasaraylıya niye saldırsın ya! O "Saldırdı" dediği kimi kastediyorsa en az Ünal kadar Galatasaraylı...
MASAYA VURMALI

Başkanın, "Dışarıdan" dediği kişiler arasında tabii medya geniş yer tutuyor. Özellikle de sermaye artırımına yönelik eleştiri ve engellemelerden oldukça rahatsız olduğu anlaşılıyor. Ekonomi yazarlarından birisinin, "Size sermaye artırımı için izin vermezler, verdirmeyiz" dediğini söyledi.
Şimdi Türkiye bir hukuk devleti... Hukuki bir şey yapıyorsan da bunu engelliyorlarsa da ortalığı birbirine katabilirsin. Böyle kinayeli laflarla değil. Ünal Aysal, Sermaye Piyasası Kurulu'nun hukuka aykırı bir karar aldığını düşünüyorsa elini masaya vurur, bunu açıklar. Sermaye piyasasından gizli kapaklı bir şeyler mi geçirmeye uğraşıyor da çekiniyor, korkuyor. 'Ben bir anonim şirketi olarak yasal hakkımı kullanıyorum' dersin, kullanırsın. Türkiye'de birtakım güçlerin siyasal, sosyal ve ekonomik ortamda nasıl etkili olduklarını öteden beri biliyoruz. Adam ulaşabildiği yerde, Galatasaray'ın önünü kesmek, hızını kesmek isteyecektir. En basiti Tahkim Kurulu'nun kararl a r ı . . .
Meireles'e gelince ağızdan çıkan sıvı, Melo'da!.. Şimdi Tahkim Kurulu'nu etkileyenler Sermaye Piyasa Kurulu'nu etkileyemezler mi? Sermaye Piyasa Kurulu'ndaki insanların dostları, arkadaşları, tuttukları takım yok mu? Bilmiyorum ben tabii, hiç kimseyi tanımam, ekonomiyle alakam yok. O sayfalara bakmam bile... 'Aman bu Galatasaray'a bunun iznini verirseniz, Fenerbahçe, Galatasaray'a bir daha 100 sene yetişemez' deyip birtakım insanları etkilemiş olabilirler, bilmiyorum. Ama eğer buysa Ünal Aysal'ın yeri yerinden oynatması lazım. Bu değil de 'Ben usulsüz bir şey yapıyordum sermaye piyasası buna istese göz yumabilirdi. Niye göz yummadı!' Acaba öyle mi demek istiyor.
ZORLA SATABİLDİ

Burak Yılmaz haberleri meşgul ediyor son günlerde basını... Hatta Avrupa basınında bile geniş yer buluyor. Burak'ın futboluna bakınca Avrupa'ya gidebilir mi? Teklif gelirse satılmalı mı?
Niye satılmasın? Ünal Aysal'ın o konudaki laflarına katılıyorum. Her şeyin fiyatı var. Yani Burak'ı iyi bir fiyata satıp da yerine beş Burak yetiştirebiliyorsan niye satmayasın! Turşusunu mu kuracaksın? Arda'yı nasıl sattıysan Burak'ı da öyle satarsın. Üstelik Burak Arda'dan daha cazip; golcü adam çünkü... Golcü adamlar her zaman daha çok ilgi çeker... Ama 'tek başına golcülük yeter mi?' dersen Jardel örneği var kafamızda... 50 milyon dolara aldık biz Jardel'i, sonra da satana kadar başımıza neler geldi. Tek başına gol atmak için futbolcu yanın da kuvvetli olacak. Burak'ın henüz o yanı çok eksik. Yani Burak 'Ben daha pişmeden Avrupa'ya gitmem' demeli bence... Giderse bir sezon sürmez ömrü... Düşünün İspanya'nın gol kralı, Türkiye'de topa vuramadı! İspanya'nın gol kralı!..
UEFA'NIN GÖZÜ ÜZERİNDE

Fenerbahçe'nin, UEFA ile başı dertte görünüyor. Sarılacivertli kulüp, taraftarlarının Plzen maçına sahte bilet ile girmeye çalışmaları nedeniyle disiplin kuruluna sevk edildi. Daha önce ertelenen cezası olması nedeniyle ister istemez bir korku yaşatıyor. UEFA'nın Fenerbahçe'yi bu kadar yakın takibe almasını neye bağlıyorsunuz?
Fenerbahçe art arda gelen olaylarla sabıkalı duruma düştü. Onun için UEFA'nın ayrı bir dikkatle izlediği kesin. Seyircisiz maçta, seyircisiz cezası aldı. Şimdi de ev sahibi olmadığın, rakip sahadaki maçta tahkikata uğruyorsun! Bu şu demek: UEFA'nın gözü senin üzerinde arkadaş... Kuş parmağını burnuna soksan gelecekler yanına... Onun için çok hassas ve çok kritik Fenerbahçe... Bütün bu işler olurken Fenerbahçe'nin UEFA'ya muhatap yönetiminde bir değişiklik de yok. 'Efendim bunu yapanlar eski yöneticilerdi, biz kongre yaptık, yepyeni bir yönetim olarak geldik. Evimiz tertemiz, alnımız tertemiz, dosyamız tertemiz. Çünkü dosyada kağıt yok. Biz s ıfırdan başlıyoruz, bize destek olun' diyecek durumu da yok Fenerbahçe'nin... Fenerbahçe'nin seyircisiz maça itirazını götüren ve savunan kişi şikeden mahkemede mahkum olmuş, Yargıtay kararını bekliyor! Ondan sonra UEFA ona göre bakıyor. Türkiye'de olup bitenlerden UEFA'nın haberi yok mu zannediyorsunuz! Günümüzde artık anınd, her şeyi biliyorlar.
AVRUPA GERİLEDİ

Beşiktaş ise borçları nedeniyle sıkıntıda... Kulüp lisansı alabilmesi için 31 Mart'a kadar 22 milyon lira bulması gerekiyor. Aksi takdirde Avrupa kupalarına katılamayacak.
Beşiktaş'ın sıkıntısı maddi... Kulüp lisansı Türkiye'de de geçerli aslında... Ama şimdiye kadar Türkiye'de kimse bu uygulamayı yapmadı. Yapmadığı için de iş bu hale geldi. Ama UEFA kendi liglerinde kulüp lisansını şiddetle takip ediyor. Senin bu lisansı almaya hakkın yoksa 'Oynayamazsın arkadaş' diyor. Beşiktaş'ın maddi durumu da meydanda...
İki Türk takımının Avrupa kupalarında çeyrek finale kalması, genelde 'Türk futbolu yükselişe geçtiğine, geliştiğine' işaret olarak kabul ediliyor. Siz bu görüşe katılıyor musunuz?
Türk futbolu ilerlemiyor, Avrupa futbolu çok gerilerde... Onun için iki turnuvada çeyrek final oynayacak hale geliyoruz. Mesele bence bundan ibaret.
Aslında iki takım da çeyrek finale gelene kadar 'ciddi' denilebilecek rakiple karşılaşmadı. Şansımız da yanımızda... Schalke bile eski Schalke değildi.
Schalke, Almanya'nın Fenerbahçe'si durumundaki bir takım. Şimdi yerlerde sürünüyor. Neden; Alman futbolu da yerlerde sürünüyor şu an... Almanya'nın takımları Almanya takımları olsa, İspanya'nın takımları İspanya takımları olsa, İngiltere'nin takımları İngiltere takımları olsa bu Plzen'ler, BATE'ler nereye çıkacak!
Avrupa'da da yeni takımların çıkması konuşuluyor ve bunu bir 'gelişme' olarak görenler var!
Eskiler yok ortada... Yani İtalya'dan 4 takım, İspanya'dan 4 takım, İngiltere'den 4 takım girerdi. 'Bunların hangisini, nasıl geçeceksin' diye bakakalırdık. Şimdi İtalya'nın şampiyonu kimsenin umurunda değil. İşte Lazio... Bu sene uzun süre liderliğe oynadı. Ama kimin umurunda... Fenerbahçe'ye Lazio çıktı, 'Eyvah biz yandık' diyen var mı? Herkes bu turu nasıl geçeriz, bunun hesabını yapıyor.
MEDYANIN YALAKA TAVRINA ÇOK KIZDIM

FIBA Kadınlar Avrupa Ligi finalinde ilk defa bir Türk takımı mücadele etti ama sonunu getiremedi. Fenerbahçe, ev sahibi Ekaterinburg'a farklı yenilerek ikincilikle yetindi. Finale gelene kadar 4 maçta 70 sayı atan Pondexter'ın sadece 1 sayı atması da temsilcimizi olumsuz etkiledi. Fenerbahçe'nin performansıyla ilgili neler söyleyeceksiniz?
Fenerbahçe'nin finale kadar gelmesi iyi bir şey ama final maçı sonrası her zaman olduğu gibi Türk medyasının yalaka tavrına fena halde öfkelendim. Ekaterinburg maçında Fenerbahçe berbat bir basketbol oynadı. Finale yakışmayan bir basketbol oynadı. 'Bu takım finale nasıl gelmiş' dedirtecek kadar kötü bir oyun oynadı ve hezimete uğradı. Bir Avrupa Şampiyonası final maçı 26 sayı farkla biter mi? O zaman takımlardan biri oraya 'yanlış gelmiş' demektir. Bir defa bunu bir ortaya koy... Fenerbahçe'nin niye bu kadar kötü olduğunu bir araştır, bir yaz bana... Ben gazete okuyucusuyum, para yeriyorum o gazeteyi almak için... 'Sen ağlama Fenerbahçe!' Niye ağlamasın? Final maçında 26 sayı yemiş, niye ağlamasın? Az bile ağlıyor. 'Finale geldiniz teşekkür ederiz' ettik. Yarı final maçını kazandıkları zaman cuma günü Türk sporlarında ilk defa Türk Kız Takımı finale geldi, 'teşekkürler' başlıkları atıldı. Ama final ayrı bir maç, o maçı bir değerlendir bakalım.
'VATAN HAİNİ' DEDİLER

Aynen işte 2003'teki Dünya Şampiyonasındaki Süreyya Ayhan... Rahat kazanacağı yarışı, kazanamadı, vay biz göklere çıkarttık! Nerede o Süreyya Ayhan şimdi? O yarışı Süreyya kazanmalıydı. Neden kazanamadığını anlatan Hıncal Uluç, Kenan Onuk ve Cüneyt Koryürek vatan haini ilan edildiler. 'Siz dünya ikinciliğini beğenmiyor musunuz?' diye... Niye beğenmeyeyim ya!.. Ama şampiyon olacakken ikinci olmak kaybetmektir. Dördüncü olacakken ikinci olursan başarıdır. Fenerbahçe'nin finale gelmesinde başrolü oynayanlardan bir tanesi Pondexter. Kaç sayı ile çıktı final maçından; faulden attığı bir sayı... Atışları 13'te 0!.. Şimdi bu ne demek! Bir basketbol yazarı olarak bu ne demek; Fenerbahçe top oynamamış. Pondexter atınca kazanmış, Pondexter atamayınca kazanamamış. Bu mu Fenerbahçe'nin oynadığı basketbol? Buna basketbol denir mi? Bir yerde bir yanlış var, ama sen bu yanlışı arayacağına 'gelecek senelerde aynı yanlışı yapmayalım' diyeceğine 'Ağlama Fenerbahçe, bu da bize yeter Fenerbahçe, aman ne güzel ikinci olduk Fenerbahçe' başlıkları!.. Böyle bir medya olabilir mi! Böyle bir aşağılık kompleksi içinde medya olabilir mi? O gazeteyi okuyan insana, o gazetenin verdiği duygu bu; aşağılık kompleksi... 26 sayı fark yemişsin ağlamayacaksın! 26 sayı fark yiyorsan kafayı duvardan duvara vurusun; 'Ben niye 26 sayı fark yedim' diye ki gelecek maç 26 sayı yeme!.. Şimdi Galatasaray, Real Madrid'den 30 tane yerse 'Vay Galatasaray son 8'de oynadın, vazifeni yaptın, teşekkür ederiz' diye mi yazacağım ben? Neler yazacağımı görürsünüz. Böyle bir şey olur mu! Bu nasıl bir gazetecilik! Kenara adamları diz, üçlükleri sallasınlar girerse 'Harika Fenerbahçe! Tarih yazan Fenerbahçe', girmezse 'sen ağlama Fenerbahçe, bu bize yeter Fenerbahçe!' Ayıptır!
LAYIK DEĞİL MİYİZ?

Biz bunu hep yapıyoruz. Biz Türk milleti olarak, Türk takımları olarak hiçbir şeye layık değiliz, onun için de kazara üçüncü, beşinci olursak bu bize yeter. Yetmez arkadaş! Fenerbahçe'nin kız takımına yaptığı yatırımla, Ekaterinburg'un yaptığı yatırımı bir karşılaştırın bakalım, hangisi fazla... Niye yetsin ya!.. Bir şeyim eksik olur da, tamam... Türkiye'nin en mükemmel sahası Ülker Arena, Fenerbahçe'nin değil mi? Dünyanın en iyi bütçelerinden biri Fenerbahçe basket takımının değil mi? Fenerbahçe basketbola verdiği paraları nereye veriyor? Pondexter atamayınca; 'Ağlama Fenerbahçe
Röportaj: Bülent CAN

DİĞER HABERLER

X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.