Ne kadar spor, o kadar huzur
Bir ülkede spor, sanat ve bilim ne kadar çok konuşuluyor, ne kadar çok gündem oluyorsa söz konusu ülkenin normalleşmesinden tam anlamıyla ancak o zaman söz edilebilir.
Yine... Terör, ekonomik sıkıntılar, enflasyon, suç oranı azlığı da normalleşmenin bir diğer göstergesidir o ülkede...
Bilindiği üzere, Türkiye Cumhuriyeti'nin 100. yılına 5 yıl kala, biz farklı bir yönetim şekline geçtik. Türkiye'nin büyük çoğunluğu, bu yeni hükümet sisteminden ve Başkanımız Recep Tayyip Erdoğan'dan yine çok ümitli, yine yeni çok şey bekliyor. Son 16 yıldır zaten bir yükseliş trendine giren ülkemiz, taraflı tarafsız her kesimden takdir görüp, gıptayla izleniyor.
Şimdi bu yeni dönemde, 2023'e doğru giderken kanatlanıp uçuşa geçme zamanı...
En büyük dileğimiz de sporun, sanatın ve bilimin en önde yer alması...
Türk sporunun sesi kuvvetli çıkmalı
Peki, bu yeni dönemde sporun gündem olması için, sporun gündeminin öncelikle ne olması gerekli?
Acil ne ihtiyacımız var, neler yapılmalı?
Birinci ve en önemlisi; spor yönetimimizin Türkiye'nin diğer alanlarda elde ettiği başarının önünde bir performans gösterme zorunluluğudur.
Universiade Yaz ve Kış Oyunları organize etmiş bir ülkedir Türkiye... Bununla birlikte, EYOF Olimpik Gençlik Oyunları, FIBA Dünya Kadınlar ve Erkekler Basketbol Şampiyonası, Akdeniz Oyunları ile birçok federasyonun sayamayacağımız kadar çok dünya ve Avrupa şampiyonalarını başarı ile gerçekleştirmiştir.
Bunun yanında, Türkiye Futbol Federasyonu'nun Avrupa şampiyonluğu adaylığını saymazsak yıllardır yeni bir spor organizasyonuna aday olmadığımız da bir acı gerçek...
Formula ve golf...
Türk sporunun sesinin daha kuvvetli çıkmasını istiyorsak, daha fazla organizasyon almak zorundayız.
Ülkemizde stadyumlarımızı büyük ölçüde dönüştürdük.
Birçok ilimiz yepyeni stadyumlara kavuştu.
Her ilimizin modern spor salonları, modern yüzme havuzları mevcut... Amatör futbol takımlarımız bile çim sahalarda antrenman yapma şansı elde etmiş durumda...
Eski stadyumlar şimdi 'Millet bahçeleri' adıyla devasa yeşil alanlara dönüştürülüyor.
16 yıllık yatırım seferberliğinin ardından bugün artık ders kitaplarına geçecek spor tesislerinin - eserlerinin- varlığını, hangi ile giderseniz görmeniz mümkün... Artık Türkiye'de bir tesis eksikliğinden bahsetmek çok büyük haksızlık olur. Daha ne olsun?
Ülkemizde sadece, dünya şampiyonası gerçekleştirebileceğimiz bir yüzme havuzumuz ile bir veledromumuz, bir de binicilik tesisimiz yok.
Bu dönemde bu tesislerin yapımına yönelmeli, bu sporların dünya şampiyonalarını ülkemize getirebilmeye uğraşmalıyız!..
Her Formula 1 sezonu öncesinde temcit pilavı gibi "Formula bu sezon Türkiye'ye gelebilir" diye sayıklamaktan vazgeçip, devletin sırtına binmeye çalışmak yerine elini taşın altına koyacak babayiğitler bularak, Formula'yı Türkiye'ye getirmenin gayretinde olalım.
Çünkü Formula 1 patronlarının tek ölçüleri paradır ve parayı veren düdüğü çalar.
Bu dönemde bu parayı devletten almaya çalışmak yerine, üç-beş babayiğit bulmanın peşine düşelim de, Formula ülkemizde yeniden start alsın.
Dünyanın en büyük havaalanını, dünyanın en güzel şehrinin, en uygun yerine inşa ettik. Dünyanın bu en güzel şehrinde, dünyanın en çok para kazandıran sporunun nizami bir sahası yok.
Golften söz ediyorum; İstanbul'da golf sahamız yok!
Oysa ne büyük bir eksiklik...
İstanbul'da en az 10 adet golf sahası olması ve en büyük spor tartışmalarından birinin de bu olması gerekli...
İlk 10'da olmalıyız
Dedik ya; her alanda uçuşa geçen Türkiye'nin olimpiyata sporcu katılım ve elde edilen madalya sayısı, bu şahlanışa asla yakışmıyor.
Olimpiyatlara en az 300 sporcuyla katılmayı ve madalya sıralamasında ilk 10 ülke arasında yer almayı tartışmak ve hayata geçirmek yine bu dönemin spor gündemini işgal etmeli... Tabii bir de, Avrupa şampiyonası finali oynayan bir futbol milli takımını konuşmak başı çekmeli...
Dünya şampiyonlarında yarı final yöneten bir hakemle övünmek ve yetinmekle kalmamalıyız.
En azından artık bir dünya şampiyonasına katılmayı, çeyrek final, yarı final oynayabilmeyi konuşmak, yazmak ve seyretmek hakkımız...
Ve... Tartışmasız,sportif organizasyonların şahı olan dünya olimpiyatlarına ev sahibi bir Türkiye, beklenti olmaktan çıkıp, gerçeğe dönüşmeli...
Hasret değil haset çekmeli
2002'den sonra ortaya koyduğumuz sportif vizyonumuzla adeta organizasyonda Türkiye bir marka olmuşken, "Son dakika" değil, "Son nokta kalitesi" farklılığıyla düzenlediğimiz her devasa organizasyonla olimpiyata ev sahipliği yapmaya böylesi yaklaşmışken, unumuz da, yağımız da, şekerimiz de varken, olimpiyat helvasını kavurmasak yazıktır artık...
Spor Bakanlığımızın 2023 hedefleri nelerdir bilmiyorum.
2023 hedefli süreçte, Türk sporu adına benim hasretini çektiğim ve "öncelikli yapılacaklar" listemde yer alanlar, bir nefeste bunlar...
İsterim ki, sportif başarılara hasret çeken değil, haset çeken olalım ülkece..
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.