Yine bize hüsran yine bize hasret var
Acısı tatlısıyla, skandalları, rezaletleri ve rekorlarıyla, bir olimpiyatın daha sonuna geldik. Dört yıl sonra Tokyo'da buluşmak üzere yarınki kapanış seremonisi ile Rio'ya veda ediyoruz.
Bizler için çok uzun bir süre gibi görünen önümüzdeki dört yıl, sporcular ve spor yönetimi açısında göz açıp kapayıncaya kadar geçiverir.
Bu yazının yazıldığı saat itibarı ile madalya sayımız henüz 4 ve son gün kaç madalya daha eklenir bilemiyorum. Kabul etmeliyiz ki Rio, bizim için hüsran dolu bir olimpiyat oldu ne yazık ki...
Her olimpiyat sonu olduğu gibi sporcularımıza "Canınız sağ olsun, elinizden gelen gayreti gösterdiniz. Bu sefer olmadı ama inşallah bir dahaki sefere" diyeceğiz...
GERÇEK KARŞIMIZDA DURUYOR
Gerçekten de içtenlikle de böyle demeliyiz.
İnanıyorum ki, oraya katılma başarısı gösteren her bir sporcumuz elinden gelen bütün gayreti sarf etti. Bayrağı için,ülkesi için, milleti için vücudundaki son ter damlasına kadar mücadele etti. Ama diğer tarafta da ayrı bir gerçek, tüm çıplaklığıyla karşımızda durmakta… Eb edi istatistiğimiz işlemeye devam ediyor. Federasyon başkanları ve spor yönetimi açısından kendi kendimize "Nerede yanlış yapıyoruz" sorusunu sormanın ve buna en uygun cevabı bulmanın tam sırası...
Dedik ya; dört yıl sporcular ve spor yönetimi açısından göz açıp kapayıncaya kadar geçiverir.
Şimdi birbirimizi suçlama değil, muhasebe yapma zamanı...
Bizim bu modern zamanların savaş sanatlarında en iyi şekilde temsil edilebilmemiz için, daha fazla katılım ve daha fazla madalya ile ülkemize dönebilmemiz için, daha doğrusu sporcu yetiştirmek için acilen fikir üretme ve uygulama dönemine girmemiz gerekiyor.
114 SPORCU, GERCEK BiR BAŞARI ÖYKÜSÜYDÜ
2008 Pekin Olimpiyatları öncesinde federasyonlarımızın bir dediğini iki etmedik, kendilerine her türlü çalışma imkanını sunduk.
Maddi, manevi tüm imkanları en üst seviyedeydi; bu yüzden bu oyunlarda beklentimiz çok fazlaydı.
Türk sporu ve sporcularının bu oyunlarda patlama yapmaması imkansız gibiydi. Fakat gün gelip oyunlara katılacak sporcu sayısı belli olduğunda, 2004 Atina'dan sadece 2 sporcu fazlaydık. (Atina 66 sporcu, Pekin 68 sporcu). Madalya sayısında da büyük bir hayal kırıklı yaşadık. İstatiksel anlamda çok kötü olmamasına rağmen beklentilerimizin çok altındaydı.
(Toplam 8 madalya)...
TOPYEKÜN UĞRAŞTIK
İşte o zaman bu işin federasyon başkanlarının insafına bırakılamayacak kadar önemli olduğunu anladık.
Burada bir yanlış anlamaya meydan vermemek adına, gerçekten gecesini gündüzüne katarak çalışan, bu işi kendisine dert edinen federasyon başkanlarımızı tenzih etmek isterim. Ancak, bu arkadaşlar da 60 federasyon içerisinde toplasan 10 kişiyi geçmez.
2012 Londra oyunları için öyle bir hazırlık dönemi geçirdik ki katılım sayımız 68'den 114'e çıktı. Tam 46 sporcu birden artırma başarısı gösterdik.
Rio'da bunun üzerine daha fazla sporcu eklememiz gerekirken sayıyı 103'e düşürdük maalesef...
Londra'daki 114 sporcu gerçek bir başarı öyküsüdür.
Çünkü, 2008'den itibaren spor teşkilatı olarak topyekün bu işin peşine düşmüş, gecemizi gündüzümüze katarak çalışmıştık.
Sporcularımızın her müsabakasını izliyor, onları adım adım takip ediyor, federasyonlarımızı da çalışmak zorunda bırakıyorduk.
UNUTULUP GİDECEK
Federasyon başkanlarımız yukarıda yazdıklarımdan dolayı kendilerine haksızlık yapıldığını iddia edebilirler.
2012 Londra hazırlıkları sürecinde sporcularımızın tüm müsabakalarını takip ediyor, bir önceki yarışına göre performans düşüklüğü olduysa ilgili federasyon başkanımıza bunun sebebini soruyordum. Bu vesileyle de konudan hiç haberi olmadığını, sporcuları takip etmediklerini anlıyordum.
Eminim ki durum bu gün de o günkünden farklı değildir.
Zira, farklı olsaydı katılım ve kazanılan madalya sayılarına yansırdı.
Kimsenin mazeret üretmeye hakkı yok. Şapkayı önümüze koyup düşünme vakti… Bu ülke ve bu millet, bundan çok daha fazlasını hak ediyor.
Yarın Rio'ya "Elveda" diyeceğiz. Gazetelerimiz ve televizyonlarımız, kapanış törenlerinden birkaç görüntü ve resim paylaşıp "Muhteşem kapanış" başlıkları atacaklar. Süper Lig'imizin ilk haftası başladığı için ve bizim açımızdan dünyanın en önemli spor olayı olduğu için, kimse olimpiyatları sorgulamayacak; birkaç gün içerisinde unutulup gidecek.
Ben de şahsen bir yöneticinin ya da federasyon başkanın çıkıp da "Evet Rio'da bekleneni veremedik ve başarısız olduk.
Sorumluk da bana aittir. Gereği neyse yapacağım" demesini beklemiyorum.
O kadar saf değilim.
YÖNETİCİ, BASARIYI DERT ETMELİ
Bir zamanlar Türkiye'de alt yapı sorunu vardı; tesis yoktu, maddi imkansızlıklar yüzünden sporcuya gerekli destek verilemiyordu.
Bunların hepsi mazide kaldığı gibi bizlerin de bu tür mazeretlere sığınma şansımız kalmadı artık… Bizim sporcularımızın Amerikalı, Çinli, Rus, İngiliz, Japon sporculardan imkan açısından hiçbir farkı yok.
O halde, istatistikler hep neden aleyhimize çalışıyor?
Şayet bunu kendisine dert edinen bir federasyon başkanı, bir spor yöneticisi varsa cevabını bulması da son derece kolaydır.
Amerika'yı yeniden keşfetmek gerekmiyor. Bu işte başarılı olan ülkelerin yaptıklarını yapmak yeterli...
Ama dedik ya bu işi kendisine dert edinen yöneticiler, federasyon başkanları gerekli...
Federasyonların spor teşkilatına göbekten bağlı olduğu, en ufacık bir iğne almak için bile genel müdüre onaylatmak zorunda olduğu dönemlerde, Hokey Federasyonu'nun Mısır ile ikili müsabaka yapmak üzere bu ülkeye gidebilmesi için bir evrak gelmişti masama...
"Mısır, hokey sporunda bizden daha iyi durumda olmamasına rağmen, ikili müsabaka yapmak için neden bizden daha kötü bir ülke seçiliyor?" diye dikkatimi çektiği için evrakı imzalamadım.
"Sporcularımızın gelişmesini istiyorsak, daha iyi ya da en azından bize denk ülkelerle sporcularımıza müsabaka yaptırmalıyız" inancından yola çıkarak, konuyu biraz araştırma ihtiyacı hissettim.
Sonunda öğrendim ki; sayın federasyon başkanımız Mısır'ı hiç görmemiş, piramitleri ziyaret için sporcuları da alet ederek turistik seyahat planlıyormuş.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.