14 Mayıs 2013 | Salı

Rekabetten rezalete!

Her ülke kendine yabancı oyuncu sayısını kendine özgü yöntemlerle belirlemiş. Kimi kriter koyup sayıyı serbest bırakmış, kimi Avrupa Birliği içinde dolaşım hakkı olanları yerli statüsünde saymış vesaire.
Bizim kriter yapmamız kolay değil, o taktirde bütçesi küçük takımlar çok zorlanır ve makas açılır. Avrupa Birliği oyuncularını yerli saymak bir alternatiftir fakat TFF bu konuya sıcak bakmıyor.
Öte yandan yabancı sınırı daraldıkça yerli futbolcuların en sıradanına yaklaşmak bile el yakacak. Bence başka bir çözüm bulmak şart. Öyle bir çözüm de var. Nijerya ve Fas başta, Müslüman ülkelerdeki oyuncuları yerli statüsünde sayabiliriz. Bir nevi helal futbolcu yani. Ne dersiniz? Bence
düşünmeye değer.

İnönü İnönü olalı
Kim ne derse desin çevik kuvvetle olmaz bu iş. Kesinlikle spor polisi kurulmalı. Eğitimli, taraftara nasıl davranacağını iyi bilen, gerektiğinde sadece hak edene biber gazı kullanan bir spor polisi oluşturmak şart. Yoksa kadın- çocuk ayırmadan, gördüğü ilk kalabalığa biber gazı sıkan, havaya ateş açan ve panikleyip birebir kavgaya giren genç çeviklerle bir yere varmamız mümkün değil. Aile kutsaldır ve İnönü'deki veda maçında binlerce aile vardı. Hepsi biber gazı yediler. İnönü İnönü olalı böyle zulüm görmedi ve bunu yapmaya kimsenin hakkı yok.

Trabzon da kazansın
Trabzonspor'da kongre yarışı tüm hızıyla sürüyor.
Görüntü o ki en güçlü aday Muharrem Usta. Rakiplerinin başında ise bizim doktor dostumuz Hakan Kulaçoğlu geliyor.
Kim kazanır bilmem çünkü camianın dinamiklerini iyi analiz edebilecek kadar bilgiye sahip değilim. Ancak Usta'nın gücüyle, Kulaçoğlu'nun felsefesi bir şekilde birleşirse Trabzonspor da, Türk futbolu da çok şey kazanır diye düşünüyorum.

Rekabetten rezalete!
Şişirmekten bir hal olduğumuz ve saha içinden çok saha dışında yaşanan Fenerbahçe-
Galatasaray ezeli rekabeti, ülke futboluna ve ülke insanına zarar vermeye devam ediyor.
20 yaşında bir genç adamı karşınıza alıp bu rekabetle ilgili bir tek güzel anısı var mı diye sorarsanız, muhtemelen alacağınız cevap "Hiçbir güzel anım yok" şeklinde olacaktır.
Kendi takımının kazandığı maçlarda yaşadığı sevinçler hariç bu rekabet insanlara bir tek güzellik sunmamaktadır.
Dikkat edin, en ağır yönetici açıklamaları bu iki kulübe aittir.
Puan kaybettikleri anda hakemleri etki altına almak, rakiplerine dikkat çekmek için önce bu iki takımın teknik adamları düğmeye basarlar.
Ne zaman başları sıkışsa, futbol dağlarının yükseklerindeki rüzgarı arkalarına almak adına birçok strateji üretirler.
Bunun içinde rakibi maç öncesi germekten tutun, maç içinde yaşanan çirkinliklere kadar her şey vardır. En son bir de cinayet halkası da eklendi rezalet zincirine. Gencecik bir adam (Eğer arkasında başka bir olay yoksa) futbol terörüne kurban gitti.
Bu iki kulüp, birileri tarafından Türk futbolunun her şeyi olarak gösterildikleri için bu rekabeti anlatıyorum. Yoksa Beşiktaş da bu rekabeti zaman zaman çirkinleştirmeyi başarmıştır.
Herkes bin türlü bahane ile birilerini suçlayabilir ama bu şekilde gerçeğe ulaşamayız.
Kral çıplak diyeceksek olay şudur; futbol mahallesinin iki şımarık çocuğu var ve bunlar asla laf dinlemiyorlar, kural tanımıyorlar, kendilerini koruyan ve kollayan bir sistem istiyorlar. Tüm kavgaların temelinde bu egoist duygular yatmaktadır. Görmemiz gereken tek gerçek budur.
Maalesef bu "çocukları" doğrudüzgün davranmaya teşvik etmek yerine, şımarttıkça şımartıyoruz.
O nedenle dış hatlarda kırk yılda bir boy gösteren ve bütün maharetini iç hatlarda sergileyen bir futbolumuz var.
Bu yüzden gerginliklerimiz hiç bitmiyor ve bitmeyecek.
Ve dahası o nedenle futbolumuz, bu iki kulübün kısır kavgalarıyla, tost ekmeği arasındaki kaşar peyniri gibi erimektedir.
Bu rezalet, gerçek bir rekabete dönüşmediği müddetçe bir adım ileri gitmemiz de mümkün değildir.Kimse kendini kandırmasın.

TEHLiKELi MESAJLAR
Bir derbi oynandığı anda sosyal medya sahtegerçek karışımı mesajlarla yıkılıyor. Tüm taraftarların sokaklarda olduğu saatlerde yaşanan bu durum aynı zamanda büyük bir tehlike işareti. Sahte bir hesapla falanca futbolcu adına atılacak bir twitt ortalığı karıştırmaya yeter. O nedenle kulüpler kendi mensuplarının resmi hesaplarını belli etmeli. Bu taktirde provokasyonların önüne geçmek mümkün olabilir. Tahrik olmaya hazır bu kadar insan varken bu ayrıntıya dikkat etsek iyi olur. Aksi halde işimiz zor. Benden söylemesi.

İSTANBUL'DA YASAMAK
Şimdi söyleyeceğiminne seyahat özgürlüğüyle ilgisi var ne de başka bir toplumsal kuralla.
Altını çizeceğim konu İstanbul'da yaşamakla ilgili. İstanbul bir şehir değil, artık bir ülke. Dolayısıyla evden çıkarken güzergahımızı bu şehrin gerçeklerine göre düzenlemek zorundayız.
En başta da futbolu hesaba katmalıyız.
TT Arena, Saracoğlu ve İnönü'nün civarında işimiz varsa o gün; orada maç olup olmadığını hesaba katarsak çile çekmeyiz.
Bazıları "Herkes her yere istediği zaman, istediği yoldan gidebilir" diyecektir. Realistler beni dinlesin, idealistler istediklerini yapsınlar ama trafikte bekleyince de isyan etmesinler. Burası İstanbul ve 20 milyon insan bir arada yaşıyoruz; hem şöfor arkası, hem cam kenarı muhabbeti bu şehirde yok artık. Birinden biri!..











Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA
Anasayfa Anasayfa Beşiktaş Beşiktaş Fenerbahçe Fenerbahçe Galatasaray Galatasaray Trabzonspor Trabzonspor