Bir İstanbul Masalı...
Trabzonspor'un İstanbul takımlarıyla oynadığı büyük maçlarda maküs talihiydi zaten ibretlik hakem uygulamaları.
Sürpriz olmadı yine... Mete Kalkavan daha ilk açıklandığında üç aşağı, beş yukarı nelerin olabileceğini tahmin edebiliyorduk elbette.
Bir şey demeyelim, maç öncesi favori Beşiktaş'ın muhtemel galibiyetine erken perdeleme yapmayalım dedik...
Onlar gibi, bir medya alışkanlığı gibi...
Çünkü daha önceki karşılaşmalarda neler yapıldığı, forma rengine göre oyuncular arasında nasıl ayrımcılıkların yapıldığını söyledik de ne oldu?
Buçuklu penaltılarda forma rengine göre anında reaksiyon verebilen Türk hakemliği dün gece yine, yeniden sınıfta kalmıştır...
Bilmem kaçıncı kez.
***
Bu lige yatırım yapmak, bu ligde maç yapmak, çocukları şehir takımlarının taraftarı yapmak artık mümkün değildir artık hakem ve onları atayanlarca.
Geçmiş olsun Türk futbolu.
Kırmızı kartları vermemek, fauller uydurmak, penaltıları kafasına göre "tercihlemek" ne ararsanız vardı dün gece...
Dün gece de unutulur gider, bir sonraki maça hatırlanmak üzere...
Dün gece Yusuf Erdoğan gibi sahanın en iyisinin sakatlanmasında "koruyucu" hakemliğin nasıl yanlış anlaşıldığını da izledik.
Korudu hakem maçın favorisinin yıldızını, sonra lütfen bir sarı verdi...
Dün gece Yusuf Erdoğan'la birlikte Türk futbolunun da bir kez daha kemiği kırıldı, ayağı burkuldu.
Geçmiş olsun...
Hatta el Fatiha!
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.