Bu hale nasıl soktuk?
Kazakistan tarzında takımlar karşısında sabırla oyunu bir sağa bir sola çevirmek gerekir.
Çünkü fizikli ve her daim topun arkasında ekiplerdir bunlar. Örneğin Estonya ile oynadığımız hazırlık maçında kazandığımız 8. dakika penaltısına kadar öyle bir hızla topu çevirdik ki rakibin dengesi falan kalmadı.
Ancak Kazakistan karşısında belki de bunun bir resmi maç olması nedeniyle milli oyuncuların teknik ve tecrübe farklarını sistematik olarak sahaya yansıtamadıklarını gördük.
Açıkçası ilerideki hareketli oyuncularına uzun top atmaya çalışmaktan öte numarası olmayan Kazakistan'ın savunmasında da boşluklar olabileceğini gördük. Ancak ilk yarı boyunca bir türlü organize olup rakibi bunaltamadık.
Trabzonspor'da sezona pek de verimli giremeyen Burak'ın sorunu belli oldu. Milli Takım'da Selçuk İnan'ı bulunca bir anda geçen sezonki Burak sahaya buyur etti. Selçuk'la telepatik haberleşme teknikleri güzel bir golü beraberinde getirdi.
Penaltıcımız niye yok!
İkinci yarıda tam Hiddink, Selçuk Şahin'i oyuna alarak defansif yönü güçlenen bir orta saha yaratmak isterken golü yedik. Tabii ki bu gol bir şans golüydü ama bizim çoktan oyunu koparmamız gerekiyordu. Siz maçı öldüremezseniz futbolun azizliğine uğrama ihtimaliniz her zaman vardır. Bir de bunun üstüne Emre sakatlandı.
Bu yetmedi Burak'ın penaltısı direkten döndü.
Bizim bir Milli Takım penaltıcımızın olmayışı da yanlış. Hatırlayın yıllarca Tayfur atmıştı penaltıları.
Şimdi her maç başkası atıyor.
Tabii bastırmaya başladık. Ancak klasik bir santrforumuzun olmayışı burada sırıttı. Çünkü orta sahamızdan yeterince adam rakip ceza alanına girmiyordu. Umut'un girişi oradaki nüfusu artırdı. Gökhan'ın sol tarafı etkili kullanması bile rakip savunmanın açılmasına yeterli olmadı.
Yine bir iş kazası derken yediğimiz goldeki şanssızlığımız bu kez şansa dönüştü.
Arda'nın frikiğinde baraja çarpan top sayesinde Avusturya deplasmanında bir beraberlik bile bize yetecek.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.